Ankaragücü Başkanı Fatih Mert ve Futbol Şube Sorumlusu Faruk Koca’nın aylardır beklenen basın toplantısı son dakika değişikliği ile farklı bir formatla yapıldı.
Masanın bir tarafından bakıldığında 3 saat 20 dakika süren yayında sorulmayan soru kaldı mı?
Bir soru hariç kalmadı diyebiliriz.
Kitabın ortasından gelen “istifa edecek misiniz” ile başlayan soru-cevap faslında taraftarın aklındaki soruların tamamı Fatih Mert ve Faruk Koca’ya yöneltildi.
Atlanılan tek soru, eğer ben orada olsaydım soracağım ilk soru, “Ali İhsan Mutlu’ya linç girişiminde bulunanların hala 111 yıllık bu kulübün üyesi olmasını içine sindirebiliyor musunuz? olacaktı.
Sorulmayan soru kalmadı da önemli olan cevapların ikna edici olup olmadığı.
Kulübün ekonomik yapısının düzeltilmesi ile ilgili özellikle Faruk Koca’nın yaptıkları takdir edici, her zaman takdir ettik, bu yayında da insanlar ayrıntıları ile öğrenmiş oldu.
Taraftar, kulübün borcunun 500 milyonları aştığı söylentilerinin doğru olmadığını öğrenerek rahatladı, ama kulüp kasasına giren onca paraya rağmen borcun bir kuruş bile azalmadığını da gördü.
Herkes adına yorum yapamayacağım için yazımın bundan sonrasının öznesi ben olacağım.
3 saat 20 dakikalık yayın beni ikna etti mi?
Maalesef hayır.
Öncelikle sportif başarısızlık ortadayken, kabullenilmemesi, üstüne de sanki sorumlusu taraftarmış gibi gösterilmesi gelecek adına beni kaygılandırdı.
Transferler, teknik direktör seçimleri, geçmiş yönetimin kulübün kasasını boşaltması konularının yüzeysel olarak geçiştirilmesi, bir gazeteci olarak beni derinden üzdü.
Öncelikle, Başkan Fatih Mert’in Haber1910’a yönelik sözleri asla kabul edilebilir değildi.
Evet çok sert eleştiriler yapılıyor Haber1910’da, kabul ediyorum.
Ama sadece eleştiriyorlar, hakaret etmiyorlar.
Sevgili Başkan zaten siz de söylediniz, “hakaret edenleri dava ediyoruz” diye.
Haber1910’da size hakaret ediliyorsa bugüne kadar dava açmanız gerekirdi.
Var mı dava, ben duymadım.
Haber1910’un kulübün özel bilgilerini resmi hesaptan önce paylaştığını söylüyorsunuz.
Sevgili Başkan, yaz transfer döneminde gece yarısı tüm transfer listenizi sosyal medya hesabınızdan siz de yayınlamadınız mı?
Kulüp başkanlığı zordur, Allah size nasip etmiş, bu büyük kulübün tarihine şimdiden mal olmuşsunuz.
Siz de biliyorsunuz ki sportif başarı olmayınca başkanlar, teknik direktörler, futbolcular eleştirilir.
Lütfen hakaretle, sert eleştiriyi birbiriyle karıştırmayalım.
Ankaragücü’nün sosyal medyadaki kalesini yıkmayalım.
Neyse tekrar konuya gelelim.
Dedik ya sorulmayan soru kalmadı.
Ama…
Bilerek ya da bilmeyerek cevaplar sorgulanmadı.
Örnekler vereyim.
Birincisi, Faruk Koca-Murat Ağcabağ görüşmesi…
Ankara’da iki gündür kulisler bu görüşmeyle çalkalanıyor.
Sokaktaki sıradan Ankaragüçlü’nün bile haberi varken, Ankaragücü Başkanı’nın haberinin olmaması düşünülebilir mi?
Faruk Koca öylesine bir görüşmeydi diye geçiştiriyor ama bu cevaplar sorgulanmıyor.
Çok özel bir konu konuşulduğu çok açık.
İki kişinin bildiği sır olmaktan çıkar derler ya, kokusu çıkar yakında.
Çıkmazsa da ben çıkartırım merak etmeyin.
İkincisi, menajer Emre Yıldız olayı.
Emre Yıldız’ın önceki görev yeri Osmanlıspor’du.
Mustafa Dalcı ile birlikte çalıştılar.
Mustafa Dalcı’nın Ankaragücü’ne gelmesi için Faruk Koca’yı ikna eden de Emre Yıldız’dır.
Bu konu hiç sorulmadı, Emre Yıldız’ın transferlerde rolü olup olmadığı soruldu.
Faruk Koca “yok” deyince susuldu.
Ama Faruk Koca, “transferlerde son kararı teknik direktörümüz veriyor” dedi.
Orada “Ankaragücü kariyerini Emre Yıldız’a borçlu olan Mustafa Dalcı, Emre Yıldız’ın istediği bir oyuncuyu reddetmesi mümkün mü” diye sorulması gerekmez miydi?
Üçüncüsü, Atakan Çankaya’nın transferi.
Faruk Koca, Emre Yıldız’a gereğinden fazla inanıyor.
Korumacılık içgüdüsüyle “Atakan Çankaya transferini Emre Yıldız” yaptı diye hem korudu hem de kahraman yapmaya çalıştı.
Emre Yıldız transferlere karışmıyor ama 39 transferin 38’i fiyasko olsun, onlarda Emre Yıldız’ın suçu olmasın, tek başarılı transferi o yaptı, öyle mi?
Biz de inandık mı?
O zaman tüm transferleri bırakın Emre Yıldız yapsın, niye engelliyorsunuz diye sorulmaz mı?
Atakan Çankaya, Emre Yıldız’dan da önce bu kulübün transfer listesindeydi, en fazla da Mazhar Yasin istedi.
Çok eleştirdim Mazhar Yasin’i.
Ancak, Atakan’dan dolayı biri tebrik edilecekse o kişi Emre Yıldız değil, Mazhar Yasin olmalıydı.
Dördüncüsü, Mehmet Yiğiner konusu.
3 saat 20 dakika süren yayının neredeyse yarısında Mehmet Yiğiner’in dönemi tartışıldı ama ne Faruk Koca ne de Fatih Mert, Mehmet Yiğiner ismini ağızlarına aldı.
Belli ki başarısızlıklar için eski yönetim dönemindeki icraatlar gerekçe gösterilse de Mehmet Yiğiner’den çekingenlik sürüyor.
En azından “Neden Mehmet Yiğiner’in ismini söyleyemiyorsunuz” diye sormak gerekmez miydi?
Beşincisi, Ankaragücü AŞ…
Ankaragücü AŞ diye bir şirket kuruldu, Mehmet Yiğiner ve çevresindeki üç beş kişi hisse alarak ortak oldu.
Sermayesi en son 20 milyon liraydı.
Yüzde 30’u, yani 6 milyonluk kısmı Mehmet Yiğiner’e aitti.
Ankaragücü kulübü ile şirket arasında hukuki bir bağ kurulamayınca şirketin bir anlamı kalmadı, piyasa değeri sıfır olan batık bir yatırım haline dönüştü.
Yarım ağız söylenenlerden anladık ki, piyasa değeri sıfır olan şirketin hisseleri, çekilen kredilerle Ankaragücü kulübü tarafından satın alınmış.
Mehmet Yiğiner ve arkadaşları, batık yatırımlarını Ankaragücü’ne satmışlar, kim bilir kaç milyon liraya?
Öyle az buz para değil, ortada onlarca milyon liralık işlem var.
Kimse sormayınca, belki de MASAK’lık bir suç olan bu olayın ayrıntılarını da öğrenemedik gitti.
Ama ne öğrendik…
Ankaragücü’nde futbolculara para ödenmez iken çekilen milyonlarca liralık kredilerle Genel Müdüre, çalışana, yöneticilere yapılan milyon liralık ödemeleri…
Herkese para ödenmiş de bir tek futbolcuya ve teknik heyete ödeme yapmayı unutmuşlar.
Altıncısı, 120 milyon liralık kefalet.
En dikkat çekici konu, belki de ağızdan kaçırılan cümleydi.
Şahsi kefalet verilen 120 milyon lirayı üstleneceklere kulübü devredebilirlermiş.
Ankaragücü Borsası’nda fiyatlar bayağı yükselmiş.
Metin Akyüz başkanımız, 15 milyon lira versinler kulübü devredelim diyordu, şimdi 120 milyon olmuş rakam.
Altını kalınca çizeyim, Faruk Koca ve Fatih Mert’in şahsi kredi çekmeleri ya da şahsi kefaletle kredi almaları son derece büyük özveri.
Haklarını yememek gerekir.
Ama kullanılan üslubun hatalı olduğu hatırlatılmalıydı.
Yedincisi, dava konusu.
Başkan Fatih Mert, en az üç kez sonuçlanan bir davadan bahsetti, kimse nedir o dava diye sormadı.
Fatih Başkan belli ki bir şeyler anlatmaya çalışıyor ama konuya direkt girmiyor, soru gelmesini bekliyor.
O soru gelmeyince merak ettim araştırdım, iki telefonda davanın içeriğini öğrendim.
Ulus’taki şu meşhur çantacı Ayhan Atalay var ya, hani kulübe 22 milyon lira borç vermiş gözüken Melih Gökçek dönemi yöneticisi.
Kendisine bu para ödenmediği için dava açmış, eski yönetim döneminde savsaklanan, doğru dürüst takip edilmeyen dava geçtiğimiz günlerde sonuçlanmış.
Ayhan Bey kazanmış davayı.
Cezasıyla, faiziyle 30 milyonu bulmuş Ayhan Bey’e ödenecek para.
Ayhan Bey’e demeyelim de Ayhan Bey üzerinden ödenecek para demek daha doğru olur.
Nitekim Başkan Mert bu konu ile ilgili Faruk Bey’in Melih Gökçek ile görüşeceğini söyledi.
Alacaklı Ayhan Atalay ama muhatap Melih Gökçek.
Güler misin ağlar mısın?
3 saat 20 dakika içinde öğrendiğimiz ama hiç konuşulmayan bir konu da Melih Gökçek döneminde, belediye müteahhitlerinin kulübe borç vermiş gibi gözüken tüm paralarının ödendiği.
Futbolcuya, teknik heyete ödenmeyen paralar tıkır tıkır bu kişilere ödenmiş.
Mehmet Yiğiner’in kameralar karşısında Melih Gökçek ile kavga ediyor görünürken, kamera arkasında neler çevirdiği de ortaya çıkmış oldu 3 saat 20 dakikalık yayında.
3 saat 20 dakika sonunda o masa etrafında olan herkes ikna olmuş gibi keyifliydi.
Ama ben olmadım, ya siz?
METİNER ERDEM
1 Yorum
Sırıtarak mahcup sorular soran gazeteciler fırça yiyorlar, “böyle davranacaksanız kalkıp gidelim” diyemediler. Ankarada başka gazeteci yok mu neden onlar yok. Gazeteciler’e 10 üzerinden 1 veriyorum. Yönetimi tasvip etmesemde sınıfı geçti 5, çünkü başka çare yok. Eğer bu tabloyla yönetimi alacak varsa gidelim dediler, bu yeterli. Eğer bu tabloyla alacak birisi ben varım diyorsa hemen gitmeliler. Çünkü mükemmel olduklarını zannediyorlar. Öyle değiller, kabalar, saygısızlar. Başarısızlık kimyalarını bozmuş artık bunlardan hayır gelmez.