Kulüpler gelişmiş ülkelerde spor adamları tarafından yönetiliyordu. Fakat son on beş yıldır iş adamları kulüpleri yönetmeye başladılar.
Kulüpler borç sarmalına girince yerli iş adamları yerlerini yabancı iş adamlarına bıraktılar.
İşleri tıkırında giden yalnızca şampiyon olan kulüptür.
Ya gerisi?
Yabancı iş adamlarının yönettiği spor kulüplerinden birkaç ilginç örneği dikkatinize sunmak istiyorum.
Kulüplerde bilet satışları, kombine, loca ve rutin olarak yapılmaktadır. Beklenen satış kotaları tutturulamayınca bilet satış ekibine yeni katılan tecrübesiz görevli, yirmi yıllık kulüp çalışanına iş öğretip akıl vermekte ve işini yapmayacaksa bırakıp gitmesini söyleme cüretini göstermektedir.
Yıllarını bu kulübe adamış başarılı bir çalışana çocuğunu doktora götürmek için izin istediğinde izin verilmemektedir.
Yine emektar bir çalışan üniversite sınavı günü çocuğunun yanında bulunmak için izin istediğinde yine izin verilmemektedir.
Onbeş yıldır kulüp ürünleri satış mağazasında çalışan görevli yıllık izin kullanmak için izne çıktığında telefon edilerek bezdirircesine işler verilmektedir.
Yıllık izin kullanan çalışana mobil satış yapan bir aracın bulunduğu noktaya gidip denetlemesi istenmektedir. Gidip gelirken de taksiye binmemesi, otobüs veya metro kullanması tembih edilmektedir.
Yıllık izin kullanan bir başka çalışana AVM’lerdeki satış noktalarına gidip yönlendirmesi ve satışlarını arttırmaları için uyarılarda bulunması istenmektedir.
Kulüp rekreasyon alanlarında bulunan kafe, kantin satışlarından sorumlu yılların yöneticisi bayanı, kulüp ceo’su herkesin arasında azarlamakta ve aşağılamaktadır.
Kulüp ceo’su ve yeni yönetim şefleri sezon başında yapmış oldukları stratejik planlama hatalarının sorumluluğunu yıllardır kulüpte çalışanlar üzerine atmaktadırlar.
Onları başarısız gösterip suçlu ilan etmektedirler.
Tüm bunlara birkaç yıl zor dayanıp, dayanamaz hale gelenlere acımasızca davranmayı sürdürmektedirler.
“Artık dayanamıyorum, beni işten çıkarın tazminatımı verin, iş bulamadığım süre içinde de işsizlik maaşından faydalanayım diyen ve adeta yalvaran personele “öyle şey yapamayız” demektedirler. Ona nasıl olsa dayanamayacak ve istifa edecek gözüyle bakmaktadırlar. Dayanamayıp istifa edenler ise hastalanmakta ve hastaneye başvurduklarında kendilerine benzer kişilerle tanışmaktadırlar. Bu tanışma sırasında yalnız olmadıklarını görmekte depresyona giren, depresyon ilaçları kullanan, eşinden boşanan, intiharı bile düşünen meslektaşları olduğunu öğrenmektedirler.
Maalesef yasalar gelişmiş ülkelerde bu konuda çok zayıf.
Mahkemelerde hakimler şikayetleri üzülerek dinlemekte ve cezayı kulüplere vermektedirler. Yasaya göre bu tür davranışlarda bulunan kulüpler en fazla 35 bin euro ceza almaktadırlar. Kulüp yöneticileri veririm 35 bin euroyu sürdürürüm değiştirmem davranışımı demektedirler.
Yabancı kulüp yöneticileri kendilerini eleştiren basın mensupları şu açıklamayı yapmaktadırlar.
“Performansa dayalı sistemde hedefi tutturmak istiyoruz.” Her yol mübah demektedirler. Dahası hayvana bile kötü davranışın suç sayıldığı gelişmiş dünyada maalesef çalışanlarına bunları yapmaya utanmayan spor kulüpleri var.
Ülkemizde spor kulüpleri yabancıların eline geçerse bunların olmayacağını kim söyleyebilir?