Aileler Yarışıyor diye bir yarışma programı var ya!
Hani sokaktaki 100 kişiye sorular sorup en popüler cevapların arandığı.
Sezon başı sokaktaki 100 kişiye sorsan Ankaragücü bu kadroyla 2’si deplasmanda ilk 3 maçta ne yapar diye…
Kaç kişi derdi 3 maçı namağlup geçecek, sadece 1 gol yiyecek, o da 90 artılarda, hakem uydurması bir pozisyonla diye.
En azından kendi adıma cevap vereyim, böyle bir tablo aklımın ucundan geçmezdi.
Kasımpaşa deplasmanından anlamlı bir günde muhteşem bir zaferle dönüldü.
2 değil 3 bayramı birden kutladı Sarı Lacivertliler.
Galibiyetle gelen bayram…
30 Ağustos Zafer Bayramı…
Ankaragücü’nün 109’uncu doğum günü…
Kelimelerle anlatılamayacak müthiş bir zafer.
Maçın analizini yapmayacağım, onu işin ustasına bırakıyorum.
VİRALSPOR yazarı Engin Atanaz’ın maç öncesi ve maç sonu analizlerini mutlaka okuyun.
Maçı bir de o analizler çerçevesinde değerlendirin.
Ne diyorsa o.
Her dediği çıkıyor.
Kasımpaşa, hava toplarında çok zayıf, gol bulursak hava toplarında buluruz dedi.
Ankaragücü rakip ceza sahasına 90 dakika boyunca 2 hava topu gönderebildi.
İkisi de gol oldu.
İlhan’ın attığı sayıldı, Kulusiç’in attığı ise Orgill’in gereksiz faulu nedeniyle iptal edildi.
Maç analizini de Engin Atanaz’a yıktıktan sonra iki şey yapabilirim.
Ya Kasımpaşa galibiyetini bir biri ardında süslü cümleler kurarak anlatmak.
Ya da bu muhteşem galibiyete rağmen şapkayı önünüze koyup düşünmenizi istemek.
Ben ikinci şıkkı tercih edeceğim.
Çünkü Ankaragücü’nün bu galibiyetin sevincini uzun uzadıya yaşama lüksü yok.
Önce gerçekçi saptamayı yapmak gerekiyor:
Ankaragücü iyi oynamıyor, sadece karakterli oyuncuları insan üstü gayret gösteriyor.
Geldiği günden beri hepimizin eleştirdiği, yerden yere vurduğu İlhan Parlak’ın maç sonu açıklamalarını dinlerken gözlerim doldu.
Kaburgamda çatlak var, ona rağmen oynadım diyor.
Takımda bu ligi kaldıracak oyuncu yok, ne yapayım diye de devam ediyor.
Reçete belli…
Artık oyuncular, teknik heyet bile isyan ediyor; transfer yasağını kaldırın, takımı en az 5-6 oyuncuyla takviye edin diye bas bas bağırıyorlar.
Yeter artık, teknik direktör sorununu çözün diyorlar.
Kurallar gereği, Ankaragücü 2 hafta süreyle teknik direktörsüz maçlara çıkabiliyordu.
Altını çizeyim, 2 hafta 2 maç değil, süre; yani 15 gün.
Konyaspor maçından itibaren başlayan süre 2 Eylül Pazartesi günü sona erecek.
Yani Ankaragücü son kez Adnan Erkan yönetiminde maça çıktı.
Pazartesi akşamına kadar TFF’ye bir teknik direktör isminin verilmesi gerekiyor.
Mehmet Yiğiner de ısrarla önce transfer yasağını kaldırıp, sonra teknik direktörle anlaşmak istiyor.
Niye böyle bir ısrar içinde anlamak mümkün değil.
“Yasağı kaldıramazsam zaten takım düşer, iki gün sonra istifa edecek teknik direktöre niye para vereyim” diyordur herhalde.
Benim aklıma başka seçenek gelmiyor.
Yönetimde kimse neden sorusunu Mehmet Yiğiner’e sormuyor, soramıyor.
Gazeteciler sorduğunda da Mehmet Yiğiner, whatshapp’tan 10-15 teknik direktör önerdiler bakıyoruz diyor.
Allah aşkına teknik direktör önerisi de nedir ya?
Takımın ortada, Süper lig’de çalışabilecek kapasitede teknik direktörler de belli.
Takımın karakterine uygun 2-3 teknik direktör adayını tespit edersin, oturup konuşursun.
Sen bilirsin, bu takımın karakterine hangi hocanın uyacağını, menajerler değil.
Neyse, neresinden tutsan dökülen bir anlayış hakim takımda ama sakin olalım, son günü bekleyelim.
Şahsi kanaatim, bu saatten sonra Ziraat Bankası ile borç yapılandırmasını yapıp transfer yasağını kaldırmak çok zor.
Ağustos böceği gibi yaz boyunca yatıldı, kış kapıya dayanınca niye bizim yapılandırma olmuyor diye bağırma faslı başladı.
2 Eylül günü önce transfer yasağının kaldırılması, ardından boşta kaldıysa birkaç iyi oyuncuyla kadronun takviye edilmesi ve Ankaragücü’nün yapısına, karakterine uygun bir teknik direktörle anlaşılması için dua edelim.
3 Eylül Salı günü de tekrar VİRALSPOR’da buluşalım…