Ankaragücü, sezonun ilk maçında Konyaspor ile sahasında golsüz berabere kaldı.
Bilmiyorum size de oldu mu ama maç sabahından akşamına kadar içimde bir sıkıntı vardı.
Nasıl olmasın!
15 yeni transferle yepyeni bir takım, tartışılan bir teknik direktör, hafta içi ve saati geç olduğundan en büyük gücü taraftarından mahrum olma ihtimali olan bir maç oynanacaktı.
Rakip ise Avrupa Kupaları’nda fırtına gibi esen, herkesin teknik direktörüne gıpta ile baktığı, geçen sezon Süper Lig’in içinden geçen kadrosunu büyük oranda korumuş Konyaspor’du.
Dayanamadım maçın 2-2,5 saat öncesinden Eryaman’a gittim.
O saatte tribünler henüz dolmamıştı, biraz endişelendim.
Deplasman taraftarını özlemişiz, haklarını teslim edelim bin kadar Konyaspor taraftarı maç boyu müthiş performans gösterdiler.
Futbol taraftarla güzel diye, performansları canımı sıksa da keyifle onları da izledim.
Maç saati yaklaştıkça tribünler dolmaya başladı, önceleri Konyaspor taraftarının sesini bastırmak için stat hoparlörü kullanılırken, sonrasında artık her tribün tek başına rakip taraftarı sindirecek performans sergilemeye başladı.
Kadrolar açıklandığında Abdullah’ın ilk 11’de yer alması ile Uros Radakoviç’in esame listesinde bile olmaması şaşırttı.
Bir şaşırdığım nokta da sahada 20 oyuncu ısınırken, yedek kalan süper star Jese Rodrigues’in ısınmaya bile çıkmaması oldu.
Maç sonu bu konuyu teknik direktör Mustafa Dalcı’ya sordum, Jese’nin Kayseri kampına sakat geldiğini, tedavisi nedeniyle 4 gün çalışamadığını, henüz sadece yarım saati çıkaracak bir performansa sahip olduğunu söyledi.
O yarım saatten yüksek performans alabilmek için maç önü ısınma hareketlerine katılmadığını söyledi.
Maç öncesi yedeklerin yaptığı tek şey top kapmaca oynamak.
Mustafa Dalcı’nın futbolcusunu korumak istemesi doğal ama çok da inandırıcı gelmedi bana.
Real Madrid’de, PSG’de oynamış futbolcu egosuna sahip olmasını normal karşılıyorum ama yaşadıkça Ankaragücü’nün büyüklüğünü de görecektir Jese Rodrigues.
Son yarım saatteki performansını görünce de Mustafa Dalcı’nın yedek bekletmekte ne kadar haklı olduğu, 30 dakikanın bile henüz onun için fazla olduğunu gördük.
Maçın başlama düdüğü ile birlikte Ankaragücü hakkında içime sıkıntı bastıran, gece uyutmayan tüm endişelerim bir anda yok oldu gitti.
Sanki Premier Ligi maçındaymışım gibi hissettiren bir Ankaragücü vardı sahada.
Pedrinho’nun olağanüstü güzel pasları, Marlon’un, Oğuz’un bindirmeleri, Abdullah’ın bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi, Zahid’in müthiş kilit pasları…
İlk 25 dakika skor en az 3-0 olabilirdi.
O dakikalarda en güzel yorumu da meslektaşım Mert Dokuzoğlu yaptı, “Abi Barcelona’yı mı izliyoruz” sözü basın tribünündeki herkesin yüzünü gülümsetti.
O sakinliğiyle tanınan İlhan Palut hoca, sinir küpüne dönmüştü.
Sürekli oyuna müdahale etmeye çalışıyordu ama yaptığı hiçbir müdahale sonuç vermiyordu.
Mustafa Dalcı’nın takımı ise saat gibi çalışıyordu.
Sahanın her yerinde rakibe basıyor, pas kanallarını kapatıyor, kısa sürede topu kapıyor, rakibin top kapmak için uyguladığı baskıyı da yüksek isabetli pas yüzdesiyle boşa çıkartıyordu.
İlk 20-25 dakikayı bu şekilde keyifle izleyip Tasos’un, Beridze’nin, Marlon’un kaçırdığı gollere üzülürken, ilk yarının kalan dakikaları ortada geçti.
Sonunda İlhan Palut’un takımı da dengeyi sağlamıştı.
İkinci yarı İlhan Palut’un Bruna Paz’ı oyuna alması ise dengeleri tersine çevirdi.
Konyaspor’un kanat atakları, duran toplar Atakan ve Mujakiç’ten oluşan stoper tandeminin zaaflarını ortaya çıkardı.
Mujakiç de Atakan da hava toplarında etkisiz kalıyor, kaleci Bahadır’ın da yan toplara çıkmamasından dolayı Konyasporlu oyuncuların her ortası ömrümüzden dakikalar alıyordu.
Koskoca ikinci yarı sadece Zahid ve Beridze’nin aynı pozisyonda kaçırdıkları golle geçti.
Konyaspor ise duran top ve yan toplardan 3-4 önemli pozisyon yakalasa da maçı bir tane bile isabetli şutu olmadan tamamladı.
Ankaragücü’nün ikinci yarıdaki etkisizliğinde Pedrinho’nun erken oyundan alınmasının büyük etkisi oldu.
Pedrinho, imza töreninde ve Gençlerbirliği maçlarında sessizdi, mutsuz görünüyordu korkmuştum.
Bu maçta korkumun ne kadar yersiz olduğunu gördüm, sevindim.
Yorgunluk gözlememiştim ama belki hafif sakatlığı vardı, ondan almış olmalı.
Yine de takımın en iyi oyuncusunun henüz 60’lı dakikalarda oyundan alınması soru işaretlerine neden oldu.
Ankaragücü’nde her oyuncu değişikliğinde takım kalite olarak geriledi.
İlk 11 kalitesi üst düzey ama yedekler için aynısını söylemek şimdilik zor.
Umarım onlar da performanslarını yükseltir de takımda rekabet üst düzeye çıkar.
Mustafa Dalcı ilk 20-25 dakikadaki oyunu 50-60 dakikaya yayabilirse hem kendi kariyeri hem de Ankaragücü açısından büyük başarı elde etmiş olacak.
Son dakikalarda maalesef takımın pili tamamen tükendi, uzatma dakikalarında taraftarın yoğun baskısına rağmen kaleci Bahadır’ın vakit geçirmesi de bunun sonucuydu.
Sonuç olarak Ankaragücü özellikle ilk yarıda beklentilerin çok üzerinde, gelecek için umut vaat eden bir oyun sergiledi.
Herkesin üzerinde birleştiği defansın kalite sorunu bir kez daha tüm çarpıklığıyla ortaya çıktı.
Sinan Osmanoğlu’nun olmadığı maçlarda ofansif anlamda Ankaragücü duran toplarda maalesef bir sonuç alamıyor.
Defansta da her duran top Ankaragücü kalesinde tehlike yaratıyor.
Ankaragücü, mutlaka Sinan Osmanoğlu’nu ya da Uros Radakoviç’i stoper tandemine monte etmeli.
Abdullah Durak, kaptan olarak çıktığı maçta önlibero aramanıza gerek yok, ben buradayım merak etmeyin mesajı verdi.
Mustafa Dalcı’nın maç sonu açıklamasına göre, (büyük ihtimal Pepe), bir orta saha oyuncusu 48 saat içinde Beştepe Tesisleri’nde olacak.
Lig uzun maraton, gelecek her oyuncu Ankaragücü’ne katkıda bulunacaktır ama şu an Abdullah’ı kesecek oyuncu zor bulunur diye düşünüyorum.
Taraftar bildiğimiz gibi.
Yaklaşık 16-17 bin taraftar vardı statta.
Birlik olduklarında rakibi de hakemi de baskı altına alabiliyorlar.
Ama maç boyunca bunu 10-15 dakika ancak becerebiliyorlar.
Kalan dakikalarda herkes kendi gücünü gösterme sevdasında.
Hafta boyunca askıda bilet uygulaması ile onlarca maddi durumu yetersiz gence bilet sağlayan Hikmet Doğanlı’yı bir kez daha tebrik etmek istiyorum.
Ankaragüçlü İhtiyarlar’ın bu sezonki tercihleri Kuzey Kale Arkası oldu, onlar da tecrübeleriyle BEÇ’e ayrı güç katacaktır.
Maraton’un maç öncesi açtığı pankart, Faruk Koca başkanın oldukça hoşuna gitmiştir.
Ankaragücü artık ait olduğu ligde.
Süper Lig’in havası bir başka.
İlk maçı izledik tadı damağımızda kaldı, şimdi iki deplasman bir bay haftası derken 20 güne yakın ayrılık olacak.
Zaman nasıl geçecek bilemiyorum.
Konuk Beşiktaş olacak, eksikler giderilirse bu stattan nasıl çıkacaklar?
Şimdiden sabırsızlanıyor insan.
METİNER ERDEM