Ankaragücü manevi anlamda çok büyük önem taşıyan maçta, deplasmanda Fenerbahçe’ye 2-1 yenildi.
Başkent’in Sarı Lacivertli ekibi, Kadıköy’den puan çıkaramasa da sergilediği onurlu futbolla, kaybettiği umutlarını yeniden kazanarak evine döndü.
Geçen haftaki Malatyaspor maçında alınan farklı yenilgiden çok, oynanan futbol moral bozmuştu.
Futbolcular sahada, teknik direktör Metin Diyadin ise saha kenarında tel tel dökülmüş; tribünlerdeki bölünmüşlük Ankaragücü’nün en büyük gücü olan taraftarının desteğini kaybetmesine yol açmıştı.
Öyle olumsuz bir tablo ortaya çıkmıştı ki, taraflı tarafsız herkes Kadıköy’den de hezimetle dönüleceği beklentisine girmişti.
Doğrusunu söylemek gerekirse maç bu beklentilerin sanki gerçekleşeceği şekilde başladı.
Fenerbahçe, daha ilk 5 dakikada 2-3 net pozisyona girdi.
Bunlardan biri gol olsa, Ankaragücü için gece çok zor olabilirdi.
İlk dakikaları biraz şans, biraz da rakip oyuncuların beceriksizliği ile atlatan Kupa Beyi, Fenerbahçe’nin bu sezon başını oldukça ağrıtacak Zanka-Rami stoper ikilisinin ortak hatasını iyi değerlendirerek öne geçti.
Golde Dever Orgill’in hızıyla Zanka’ya kısa mesafede fark atması, son vuruştaki becerisiyle Altay’ı çaresiz bırakması olağanüstüydü.
Golün moraliyle kendine güveni gelen Ankaragücü, sahanın hakimi olmaya başlamıştı ki devreye anında hakem Abdülkadir Bitigen girdi.
Ozan Tufan’ın auta gittiği çok açık olan şutu için korner kararı vererek Fenerbahçe’yi bir anlamda ipten aldı.
Fenerbahçe’nin ilk golünde hakemin yanlış kararı kadar, Kaleci Korcan’ın kornerde boşa çıkarak yaptığı inanılmaz hatanın da büyük rolü vardı.
Yan toplarda büyük zaafiyeti olan Korcan, aynı hatayı daha sonra da tekrarladı.
Korcan, ilk 3 haftada Ankaragücü’nün kazandığı 5 puanda en büyük paya sahipti.
Onlarca pozisyonu kurtararak eski günlerine dönüş sinyali veren tecrübeli eldiven, son 2 haftadaki hatalarıyla kredisini çabuk tüketti.
Takımdaki birçok oyuncu gibi alternatifi olmadığından, Ankaragüçlülerin düzelmesi için dua etmekten başka çaresi yok.
Ankaragücü, öne geçmesinin sadece 3 dakika sonrası kalesinde gol görse de beklenenin aksine oyundan kopmadı.
Genç Hasan’ın mükemmel ortasında İlhan Parlak’ın kötü kafa vuruşu, Ankaragücü’nün bir kez daha öne geçmesine engel oldu.
Ankaragücü altyapısından yetişen kaleci Altay Bayındır, Orgill ile karşı karşıya kaldığı bir pozisyonda yaptığı kurtarış ve Canteros’un mükemmel şutunu aynı güzellikte çelmesiyle takımının galibiyetinde önemli rol oynadı.
Sonunda şut çekmeyi hatırlayan Canteros, kendisini bu konuda eleştirenlerin ne kadar haklı olduğunu da ortaya koymuş oldu.
Ankaragücü gibi son derece sınırlı bir kadroyla mücadele eden bir takım için, Fenerbahçe deplasmanında bulunan pozisyonların sayısı, beklentilerin çok üzerindeydi.
Ankaragücü bu pozisyonları cömertçe harcarken, Fenerbahçe Emre-Kruse-Vedat Muric üçlüsünün mükemmel organizasyonu ile öne geçmeyi başardı.
Yenik duruma düşen Ankaragücü, son 20 dakikada maçı çevirecek 2-3 pozisyon daha bulsa da bunları da değerlendiremeyince sahadan puansız ayrıldı.
Sahanın en kötüsü hakemdi.
Abdulkadir Bitigen, gözünün önünde auta giden şutta korner kararı vererek maça direkt etki yaptı.
Başkent’in Sarı Lacivertli ekibini gösterdiği sarı kartlarla sindirmek istese de bunda çok başarılı olamadı.
Ankaragücü bu maçta sadece ve sadece 3 puan kaybetti; kazandığı kaybettiğinden çok daha önemliydi.
Neler mi kazandı?
Öncelikle İmalat-ı Harbiye ruhunu yeniden kazandı.
En zor şartlarda, bu ruhla en güçlü rakiplerle başa baş mücadele edebileceğini herkese gösterdi.
Cebrail ve Hasan gibi iki genç oyuncu kazandı.
Kitsiou bu maçta olsaydı neler değişirdi, bunu hep tartışacağız ama onun yerine forma şansı bulan Cebrail defansif anlamda ilk yarıda kusursuzdu.
Sakatlandığında yerine oyuna giren Hasan da hayatında ilk kez sağ bek oynamasına karşın, “Bana güvenirsen mahçup olmazsın” diye hocası Metin Diyadin’e mesaj gönderdi.
Umarım Metin Diyadin bu mesajı alır da gençlere daha fazla forma şansı verir, takımda alternatifleri çoğaltır.
Devam edelim kazanımlara.
Teknik direktör Metin Diyadin, özgüven kazandı.
Maç öncesi açıklamaları ile maçtan sonraki açıklamaları oldukça farklıydı, kaybetse de gururlu, başı dik bir komutana dönüştü.
Takım, taraftarın güvenini kazandı.
Bin kadar Ankaragücü taraftarı, yenilmelerine karşın maç sonu tribünlere çağırdıkları futbolcuları bağırlarına bastılar.
Keşke bu kazanımlara puan da eklenseydi ama olmadı.
Futbolun en klasik cümlesi vardır ya, “Önümüzdeki maçlara bakacağız” diye…
Evet, Ankaragücü önündeki maçlara bakacak ama şahsen ben artık çok daha umutluyum.
Biliyorum Ankaragücü bu işi başarır, yeter ki…
Evet yeter ki futbolcular İmalat-ı Harbiye ruhunu sahiplensin.
Yeter ki teknik direktör Metin Diyadin takımına, özellikle de gençlerine güvensin.
Yeter ki taraftar bu maçta olduğu gibi 90 dakika takımına sahip çıksın; birilerini protesto edecekse maç sonu yapsın.
Yeter ki geçen sezon boyunca olduğu gibi bu sezon da ilk 5 haftada yaşanan hakem hatalarına karşı başkaldıran bir yönetim kurulu olsun.
Yeter ki takımda artık maddi sorunlar sona ersin.
Teknik direktör Metin Diyadin’e maç sonu futbolculara ödeme yapılıyor mu diye soruldu, maalesef “Evet ödeniyor” diye net bir cevap alınamadı.
Futbolculara ödeme yapılmadığında ne olacağı konusunda geçen yıldan çok acı tecrübesi var bu kulübün. Dilerim, bu sorun kısa sürede son bulur.
En önemlisi de,
Yeter ki Başkan Mehmet Yiğiner yine saçma sapan işler yapmasın.
Umarım aklı selim galip gelir, diğer yöneticiler uyarır da Gençlerbirliği maçında bilet fiyatlarıyla falan oynamaz.
Aksi takdirde, tüm bu kazanımlar heba olup gider.