Ankaragücü, 40 yıl aradan sonra alt ligde oynanan Başkent derbisinde Gençlerbirliği’ni 2-0 yenerek, TSYD Kupası’nın rövanşını aldı.
Kupa Beyi, kendi seyircisi önünde oynamasından dolayı avantajlıydı.
Ancak kadrosu oldukça sıkıntılıydı.
Sarı Lacivertlilerde ofansif özellikli oyunculardan Owusu ve Hasan Hüseyin sakatlıkları, Cem Ekinci cezası nedeniyle kadroda yoktu.
Flaş transferler Zahid ve Nadir de transferin son günü kadroya dahil edildikleri için ilk 11’de başlamaları beklenmiyordu.
Mustafa Dalcı ofansif anlamda kısıtlı kadrosu olmasına karşın elindeki hazır oyunculardan Geraldo’yu bile ilk 11’e almayarak “Öncelikli hedef kaybetmemek” mottosuyla maça başladı.
Sahaya sürdüğü 11 futbolcudan sadece ikisi, Eren ve Ariyibi tamamen ofansif özellikliydi.
Mustafa Hoca takımını 4-3-3 düzeniyle sahaya yayarken, sağ kanatta asıl mevkisi sağ bek olan Murat Uçar’ı, sol kanatta da asıl mevkisi sağ kanat olan Ariyibi’yi kullandı.
Orta sahanın ortası Abdullah Durak’a teslim edilirken, bu oyuncuya eşlik eden Ali Kaan Güneren ve İshak Doğan, hem ofansif hem de defansif katkılarıyla maçın gerçek kahramanları oldular.
Defans dörtlüsü hatasız oynarken, ilk yarıda aksayan tek oyuncu Abdullah Durak’tı.
Eren Derdiyok, doğru ortalarla beslenirse nasıl bir golcü olabileceğini de dosta düşmana gösterdi.
Mustafa Dalcı’nın bu oyun sisteminde Ankaragücü’nün gol yemesi neredeyse imkansızdı ama gol atması da bir o kadar zordu.
Sinan Osmanoğlu’nun henüz 9. dakikada yılların golcülerine taş çıkartacak vuruşla topu adeta iğne deliğinden geçirerek ilk golü atması maçın kırılma anı oldu.
Sezon ortalaması 1 gol olan Sinan’ın, o golü de Başkent derbisinde atması Ankaragücü’nün maçı kazanmasında büyük rol oynadı.
Ali Kaan’ın milimetrik ortası Eren Derdiyok ile buluşunca ortaya çıkan nefis gol, maçı bitirmek için yeterliydi, hatta Ankaragücü farkı daha da açabilirdi.
Ancak, kulübede Zahid, Aatıf, Geraldo, Nadir gibi taraftarın sabırsızlıkla sahada görmek istediği oyuncular vardı, bunların oyuna dahil edilmemesi hem taraftarı hem de bu oyuncuları huzursuz ederdi.
Mustafa Dalcı da bunu bildiği için bu oyuncuları teker teker almaya başladı.
Oyuna her giren oyuncu hücuma güç katsa da defansif anlamda zafiyet yarattı.
Ankaragücü’nün ikinci yarıda hedefi defansı ikinci bölgede yapmaktı.
Ama ikinci bölgenin makine gibi işleyen düzeni yeni transferleri taraftara izletme sevdasıyla bozuldu.
Gençlerbirliği de bu arada pozisyonlar bulmaya başladı.
Kişisel kanaatim ilk yarıdaki kadroda Abdullah Durak’ın yerine hazır hale geldiğinde Zahid’i, Murat Uçar’ın yerine de yine hazır hale gelince Owusu’yu koymak Ankaragücü için yeterli olacak.
Taraftar yıldız isimleri sahada görmek ister mantığıyla 2 haftadır rahat galibiyetler alan bu takımla daha fazla oynanırsa ne olur tahmin etmek gerçekten zor.
Bir şeyin garantisini verebilirim, Ankaragücü’nün her maçı Rus ruleti gibi geçer.
Rakiplerin puan kaybettiği haftada Ankaragücü’nün kazanması camiayı oldukça mutlu etti.
Golün de erken gelmesiyle maçta olumsuz tek bir tezahürat dahi yapılmadı.
Maç sonu Ankaragücü takımı taraftarıyla bütünleşti.
Özlenen bir tabloydu, dakikalarca keyifle izledik.
Henüz bu bütünleşmeye teknik direktör Mustafa Dalcı dahil olamasa da birkaç galibiyetle o da olur.
Maç sonu Ankaragücü medya ekibinin komşusuna dozunda yaptığı espriler, sosyal medyadaki hoşnutsuz taraftarı da bir nebze tebessüm ettirdi.
İnanıyorum ki yakında bu tebessümler kahkahaya dönecektir.
Gelelim Beştepe’nin öteki yakasına.
Milli maç arasındaki hazırlık maçında Süper Lig’in flaş ekibi Konyaspor’u 3-0 yenmeleri öz güvenlerini artırmıştı.
Metin Diyadin, bu nedenle Eleke ve Lima’yı çift santrafor olarak sahaya sürerken onları Barış Alıcı, Aksel Aktaş gibi ofansif özellikleri daha baskın oyuncularla beslemeyi planladı.
İlk 11’lere baktığımızda kâğıt üstünde galibiyeti isteyen tarafın Gençlerbirliği, önceliği kaybetmemek olan tarafın da Ankaragücü olduğu görülüyordu.
Arda Kızıldağ’ın sakatlığı geçmesine rağmen kendisini hazır hissetmediğini söyleyerek maçta yer almaması Gençlerbirliği’nin en önemli handikabıydı.
Stoperler Metehan ve Gökhan’ın duran toplarda Ankaragücü’nün kuleleri Sinan ve Eren ile mücadele etmeleri çok zordu.
Nitekim maçın kırılma anı olan ilk gol, Erdem’in serbest vuruşta ceza alanına gönderdiği hava topunun kaybedilmesiyle geldi.
Gençlerbirliği henüz hücum organizasyonları yapmakta zorlanıyor.
Öncelikle Arda’yı oynatarak savunmayı güçlendirmeleri, ardından da hücum organizasyonlarını çeşitlendirmeleri gerekiyor.
Milli maç arasından sonra herkes çok daha güçlü bir dönüş bekliyordu.
Maalesef beklentiler boşa çıktı.
Öncelikle takımda ruh eksikliği, mücadele eksikliği had safhada.
Camian için son derece önemli derbi oynuyorsun, ikili mücadele, top kapma, hava topu kazanma, başarılı çalım, pas arası, uzaklaştırma gibi mücadeleyi yansıtan tüm istatistiklerde rakibin gerisinde kalıyorsun.
Bunun gerekçelerinden biri de kadronun beklentilerin çok altında olması olabilir.
Gençlerbirliği’nin artık bir şeyi kabullenmesi gerekir.
Bu sezon şampiyonluk hayal bile edilemeyecek kadar uzakta bu takım için.
Hedefini ligde kalma olarak belirler, bir puanın bile ne kadar önemli olduğu gerçeğini özümserlerse, bunu da camiaya anlatabilirlerse daha sıkıntısız bir sezon geçirirler.
Beştepe’nin öteki tarafı ile kendilerini kıyaslamak isterlerse, korkarım küme düşmenin en ciddi adayları arasında bulurlar kendilerini.
Zor bir fikstürleri vardı kabul ediyorum ama bir takım bu kadar ucuz goller yemez, yememeli.
Eleke’nin 81. dakikada kaçırdığı gol gibi, eline geçen fırsatları bu kadar cömert harcamaz, harcamamalı.
Başkent derbisi 41 yıl sonra alt ligde oynandı.
Umarım Ankara için utanç verici bu olaya bir daha tanıklık etmeyiz.
METİNER ERDEM