Ankaragücü, Afyon’da oynadığı zorluk derecesi son derece yüksek olan Akhisarspor maçını 1-0 kazandı.
Bu maç, kimileri daha erken dese de Ankaragücü’nün rotasını belirlemesinde büyük rol oynayacaktı.
İlk 4 haftadaki güzel futboldan dolayı herkes hedefin üst sıralar olması gerektiğini söylüyordu.
Bu galibiyetle, hedefin doğruluğu tescillenmiş oldu.
Kimse rakibin şu an puan cetvelindeki yerine bakıp da galibiyeti küçümsemesin.
Süper Lig’e kötü başlasa da rakip, geçen sezonun kupa şampiyonuydu.
Bu sezona da Süper Kupa’yı kazanarak başlamışlardı.
Ankaragücü, bu galibiyeti 3 futbolcuya borçlu.
Birincisi Kaleci Hopf.
İkinci yarı yaptığı kurtarışlar inanılmazdı.
Bu haftaya kadar Korcan mı Hopf mu çok tartışıldı.
Özellikle yan toplarda zayıf olduğu eleştirisi yapıldı.
Ama bu hafta sanırım tartışmalar sona ermiştir.
Sakat olmadığı sürece kalenin sahibi Hopf’tur.
Galibiyetin ikinci mimarı golün sahibi Mustafa El Kebir…
Sadece goldeki vuruş becerisi olarak değil, sakatlanıp çıkana kadar İlhan Parlak ile beraber rakibe uyguladığı baskı, Akhisarspor’un oyunu geriden kurgulamasını engelledi.
Özellikle ilk yarı Ankaragücü hep hücumu düşündü.
Bu baskı sayesinde hiçbir zaman rakip ataklarında eksik yakalanmadı.
Oyunun her anında diriydi.
Joshue tarafından düşürüldüğü pozisyonda fişek gibi patlayarak hızlanması müthişti.
O pozisyonda Joshue’ye kırmızı kart gösterilse kimse itiraz etmezdi.
Hakemin tercihi sarıdan yana oldu.
Galibiyetin üçüncü mimarı da Youness Mokhtar’dı.
El Kebir’in golündeki asisti ile şimdiden yılın asistine adaydır Mokhtar.
Burada maça kısa bir ara verip Mokhtar’ın kısa Kayseri macerasına değineceğim.
2016 yılı Ocak ayı.
Kayserispor, ısrarla Youness Mokhtar’ı istiyor.
Sonunda Mokhtar ikna ediliyor, abisi ile birlikte Kayseri’ye getiriliyor.
Görüşmeler olumlu geçmesine karşın, imza aşamasında ödeme planını beğenmeyen Mokhtar masadan kalkıyor ve abisi ile birlikte Erkilet Havaalanı’na gidiyor.
Abi kardeş, uçağı beklerken o dönem Kayserispor’un teknik direktörü olan, Mokhtar’ı çok istediği bilinen Tolunay Kafkas havaalanına geliyor.
Herkes futbolcuyu ikna etmek için geldiğini düşünürken, iddialara göre Tolunay Kafkas tekme tokat Mokhtar ve abisine dalıyor.
Abiye kafa atılıyor, Mokhtar’a da bir yumruk geliyor.
Bunlar Mokhtar’ın bizzat kendi ağzından medyaya anlattıkları.
Agresifliği ile tanınan, böyle bir olayın kahramanı (!) olan Tolunay Kafkas, şu an nerede mi görevli?
Milli Takımlar Altyapı Sorumluluğu.
Türkiye’nin geleceği gençler, bu zihniyete emanet.
Kara mizah gibi değil mi?
Ankaragücü gerçekten o dönem Kayserispor’un başında Tolunay Kafkas olduğuna dua etmeli.
Yoksa, daha 5. maçında 1 gol, 3 asistlik mükemmel performansa ulaşan, Kasımpaşa maçında penaltı yaptıran Mokhtar’ı transfer etmek hayal olurdu.
Mokhtar’ı bu kötü tecrübeye rağmen yeniden Türkiye’ye gelmeye ikna eden Ankaragücü yönetimini de tekrar tebrik etmek lazım.
Maçın en kötüsü Bifouma’ydı desek kimse itiraz etmez sanırım.
Aslında çok çalışıyor ama final anında bencil davranıyor, çok da sorumsuz.
Kaçırdığı gol inanılmazdı.
Güray’a yaptığı hareket kesinlikle kırmızı kartlıktı.
Volkan Bayaslan, VAR’da yeniden izlemesine rağmen nasıl kırmızı kart göstermedi hayret.
Aslında faul anında elini kırmızı kart için arka cebine attı, sonra vazgeçti, sarıyı çıkarttı.
5. haftada 3 sarı, 1 kırmızı kart.
Tüm futbol yaşantısı boyunca sadece 2 kez o da çift sarıdan dolayı kırmızı kart gören Bifouma’nın agresifliği nedendir anlamış değilim.
Umarımi nedeni bulunur.
İkinci yarı Ankaragücü, skoru koruma refleksiyle geri çekildi.
Tabiki pozisyon da veriyorsun geriye çekilince.
Zirveye oynayan takımlar da yapıyor aynısını.
Bu dakikalarda kontrataklardan pozisyon da buldu olmadı.
Önemli olan 3 puandı, onu da aldı Ankaragücü.
Koskoca Başkent’te stat olmadığı için Afyon’a sürgüne giden Ankaragücü’nü vefalı taraftarı yine yalnız bırakmadı.
300 kilometre yol katedip, 90 dakika takımını bıkmadan usanmadan desteklediler.
Tebrikler büyük Ankaragücü taraftarına…
METİNER ERDEM