9.9’da, bir başka ifadeyle 9 Eylül’de…
Yani, bundan tam 99 gün önce….
Ankaragücü sahasında Balıkesirspor’a yenilmişti.
Taraftar o maçta çok kötü performans gösteren İlhan Parlak ve onu sürekli 11’de oynatan Teknik Direktör İsmail Kartal’ı protesto ediyordu.
İsmail Kartal, maç sonu basın toplantısında, kısa bir değerlendirme yaptıktan sonra İlhan Parlak ile ilgili sorular üzerine “İlhan bu takımın en önemli oyuncularından biridir. Bir gün gelecek, bu taraftar İlhan Parlak’ı ayakta alkışlayacak” diyordu.
O basın toplantısında bulunan, ben dahil herkes, Hoca’nın bu sözlerine burun kıvırmıştık.
Manisaspor maçının 77. dakikasında İlhan Parlak yerini Dieng’e bırakırken, tribünler ayakta çılgınca İlhan Parlak’ı alkışlıyordu.
Basın tribününde olmama rağmen alkışlara eşlik ettiğimi fark edince o günü hatırladım.
……….
Bir de aklıma geldi o tarihteki puan tablosuna baktım. Ankaragücü 2 puanla 17. sırada yer alırken Rizespor 12 puanla lider, Giresunspor 10 puanla ikinci, Ümraniyespor ise 9 puanla üçüncü sırada yer alıyormuş.
Bugün bu takımlar hala zirve mücadelesi veriyorlar ama Ankaragücü, bu üçlüye sırasıyla 5, 6 ve 7 puan fark atmış durumda.
Nereden nereye…
99 günde nasıl başardılar bunu diye düşünürken, gözüme o sırada Ankaragücü Basın Sözcüsü Tuna Yılmaz’ın sosyal medyada paylaştığı soyunma odası görüntüleri ilişti.
Başkan Mehmet Yiğiner ve yöneticiler, futbolcularla sarmaş dolaş olmuş, “İyi günde, kötü günde hep beraberiz” diye ortalığı inletiyorlar.
Ankaragücü’nün başarısının sırrı bu olsa gerek, kötü günde yönetim teknik direktörünün, teknik direktör de futbolcunun arkasında durdu ve bu güzel tablo ortaya çıktı.
Ankaragücü artık bu ligin en önemli şampiyonluk adayıdır.
Ama şunu da unutmamak gerekir, daha önümüzde oynanmamış 18 maç var.
Rakiplerden özellikle Rizespor ve Ümraniyespor, çok güçlü maddi desteğe sahip ekipler.
Devre arasında mutlaka takviye yapacaklar, ikinci yarıya şimdikinden çok daha güçlenmiş bir kadroyla gireceklerdir.
Ankaragücü de belki takviye yapacak ama ondan önce parasal sorunlarını çözmesi gerek.
Sorunlar büyük, öyle taraftarın SMS kampanyasına katılması ile Passolig alması ile çözülecek cinsten değil.
Belediyelerden mi gelir, iş dünyasından mı gelir bilmem ama artık dillere pelesenk olan şu destek vaatleri bir an önce hayata geçirilmeli.
Umarım Ankara’nın en önemli markası olan Ankaragücü, devre arası kampına maddi sorunlardan arınmış şekilde girer.
Maç sonu güzellikleri, sorunları anlatalım derken maçı da unutmayalım.
Ankaragücü, bu sezon ilk kez evinde bir farkın üzerinde bir farkla maç kazandı.
Aslında Ümraniyespor maçından sonra “Bu takım böyle stresli bir maçı da kazandıktan sonra 19 Mayıs’ta artık çok daha rahat olur” tespitini yapmıştık.
Maçın ilk 15 dakikası haricinde tespitimiz doğru çıktı.
Sahaya 4-2-3-1 dizilişi ile çıkan Sarı Lacivertliler, ilk çeyrekte rakibe 2 pozisyon verdikten sonra taraftarın da desteğiyle oyunda ağırlığını koymaya başladı.
Erdem’in sağdan mükemmel bindirmeleri, Putsila’nın ortadan rakip defansı delme girişimleri, İlhan’ın hem rakip defansı rahatsız eden baskısı hem de Umut’un boşalttığı alanlara yaptığı koşularla pozisyonlar bulmasıyla Ankaragücü bu maçı kazanacağının sinyallerini verdi.
İlk yarı bitmeden takımın asist kralı Erdem’in ortasında İlhan’la golü bularak da rahatladı.
İlhan, ikinci yarının hemen başında bu kez rakipten gelen asisti mükemmel vuruşla değerlendirip farkı ikiye çıkarınca bize de artık sahadaki oyundan çok tribündeki şenliği izlemek düştü.
Taraftar o kadar coşkuluydu, şovları o kadar mükemmeldi ki sanırım futbolcular da bizim gibi maçı bırakıp onları izlemeye koyuldular.
Yoksa 70 ile 90. dakikalar arasında Manisaspor’a verilen o pozisyonlar başka nasıl izah edilebilirki?
Maç, 37’lik ihtiyar delikanlı Sedat Ağçay’ın müthiş golüyle sona ererken, Ankaragücü de ilk yarıyı lider tamamlamayı garantiliyordu.
Maç bitimi yazıma atmayı düşündüğüm başlık, benden önce kullananlar olunca elimde patlamıştı.
Başlığa atamadım bari onunla bitireyim.
Ankaragücü’nün geleceği Parlak…