Ankaragücü, 98 gün sonra çimlerine ayak bastığı Eryaman Stadı’nda, şampiyonluk mücadelesi veren Başakşehir FK’ya 2-1 yenildi.
Haklı olarak beni de eleştirenler var, bu yazıdan dolayı da eleştirecekler olacaktır.
Bu yüzden bir konunun altını çizeyim.
Futbolda her şey günlük yaşanır, hatta anlık.
Bir kaleci maçta 10 tane gol kurtarır, 90. dakikada öyle saçma sapan bir gol yiyerek takımını mağlup ettirir ki yerden yere vurulur.
Spor yazarları “maç sonu yazılarında” sadece o 90 dakikada oynanan oyunu değerlendirirler.
Oynanan oyun iyiyse bir önceki maçta ya da sezon boyunca gösterilen performanstan dolayı iyi oyun göz ardı edilemez.
Neden bu hatırlatmayı yaptım?
Geçen hafta Gaziantep maçındaki güzel futboldan sonra, sosyal medyada Teknik Direktör Mustafa Reşit Akçay’ın eleştirilmesini doğru bulmamıştım.
Hocaya arka çıktım.
Geçen hafta kazanılan puanda, oynanan güzel futbolda Mustafa Reşit Akçay’ın rolü son derece önemliydi.
O kadar aksiyonun içinde tek hatası Michalak’ı 5-10 dakika geç almasıydı.
O maç yaşandı, bitti.
Gelelim Başakşehir maçına.
Geçen haftaki o güzel futbolu oynayan takım, Eryaman’da Başakşehir maçını kaybettiyse, bunun üç sorumlusu vardı.
Birincisi Mustafa Reşit Akçay, ikincisi maçın orta hakemi Hüseyin Göcek, üçüncüsü de VAR hakemi Mustafa Öğretmenoğlu.
Bazen VAR hakemi, maçın sonucunda orta hakemden daha etkili oluyor.
Bu maçta da öyle oldu.
Aslında Hüseyin Göcek maça iyi başlamıştı.
Penaltıyı da tereddütsüz çaldı, yüzde 100 haklıydı da.
Ne olduysa o penaltıdan sonra oldu.
Pozisyon anlaşılmaz şekilde VAR’da dakikalarca incelendi.
Anlaşılan en ufak bir hata bulsalar penaltı hemen iptal edilecekti.
O bekleme sırasında Hüseyin Göcek de değişti.
Verilen mesajı anladı sanırım.
Ankaragücü’nün attığı 2. golde yardımcı hakem saçma sapan şekilde ofsayt bayrağı kaldırdı.
VAR hakemi, tarafsız olsa yardımcı hakemin ofsayt kararını iptal eder golü verirdi
Ama yapmadı, saçma karara arka çıktı Mustafa Öğretmenoğlu.
Mustafa Öğretmenoğlu, Başakşehir’in attığı 2. goldeki elle oynamada da gözlerini kapayarak vazifesini eksiksiz yerine getirdi.
Geçen haftalarda bir demecinden dolayı eleştirmiştim ama şimdi de hakkını teslim edeyim.
Erman Toroğlu, maç sonu çıktığı canlı yayında Hüseyin Göcek’in ipliğini pazara çıkardı.
Türk futbolundaki kirli ilişkileri bir kez daha ortaya döktü.
Teşekkürler Erman Hoca.
Mustafa Reşit Akçay’ın en büyük eksiği oyuna müdahale edememek.
Başakşehir maçına olabilecek en iyi 11’i çıkardı.
Kadro kontratak ağırlıklıydı, ilk yarım saat son derece başarılı oldu.
Dakikalar ilerledikçe zaaflar ortaya çıkmaya başladı ama çare üretilemedi.
Oyuna iyi başlayan Faty, Pinto, Atilla, Scarione, Rodrigues aksamaya başladı, çare bulamadı.
Okan Buruk’un yaptığı hamlelere karşılık veremedi.
Okan Hoca, Saba ve Michalak’ı kilitleyince Ankaragücü orta sahayı geçemez hale geldi.
Demba Ba sakatlanıp çıkınca derin bir oh çektik ama uyuyan dev Robinho, uyanmak için tam da Ankaragücü maçını seçmiş.
Ankaragücü ilk golü yediğinde sosyal mesafeli arayla yanımda oturan Sabah Gazetesi muhabiri Vuslat Ay ile göz göze geldik.
İkimizde şaşkınlık içinde Mustafa Reşit Akçay’a bakıyorduk.
Acayip hareketler yapıyordu, ne yaptığını anlamak mümkün değildi.
Hocanın o an kafa olarak bittiği o kadar belliydi ki.
Mustafa Reşit Akçay, bu maçı kazanarak bir taşla iki kuş vurmak istiyordu.
Anlaşılan Ankara’da kahraman olmaktan çok Trabzon’da kahraman olmayı önemsiyordu.
“Geçen hafta Ünal Karaman’ın yaptığını, bu hafta da ben niye yapmayayım” diyordu sanırım kendisine.
Hoca maçtan sonra futbolcu psikolojisinden bahsetmiş.
Asıl psikoloğun kendisine lazım olduğunu unutarak.
2. golle de kalan psikolojisi tamamen alt üst oldu.
Allah’ım o saçma sapan değişiklikler neydi öyle?
Aydın Karabulut, İlhan Parlak, Sedat Ağçay, Cebrail Karayel.
Bir an sahada Süper Lig’deki Ankaragücü’nü mü izliyorum, Spor Toto 1 Lig’deki Ankaragücü’nü mü ayırt etmekte zorlandım.
Yürümeye mecali kalmamış Aydın Karabulut’u aldı da Gelmin Rivas’ı almadı.
Milos Stanojevic diye bir oyuncusu olduğunu unuttu gitti.
Maçtan sonra basın toplantısına giremiyoruz, yazılı soru gönderebiliyoruz.
Orgill’i, Milos’u, Rivas’ı sordum, cevap vermek istememiş.
Trabzonspor maçını sordum onu da yanıtsız bırakmış.
Parayı benden almıyor ki sorularıma cevap versin.
Parasını yönetim ödüyor, tıkır tıkır…
Yönetim memnunsa bir şey diyemem, onların kararıdır.
Memnun olmadıkları halde yine sosyal medyaya gizlice servis edilecek bir fotoğrafla bu işi geçiştireceklerse…
O zaman itirazım var diyeceğim.
Pandemi döneminden önce teknik direktörden memnun olmadığınızı defalarca dile getirdiniz, niye o zaman değişikliği yapmadınız diye soracağım.
Lig bitecek, bir hafta 10 gün sonra gelecek sezon başlayacak.
O arada gelecek teknik direktörün kime faydası olur diye soracağım.
Artık top sizde diyeceğim.
Geciktiğiniz her gün Ankaragücü, yavaş yavaş 1. Lig’e doğru gidiyor diyeceğim.
……………………
Bu maçta taraftar olsaydı, sonuç farklı olur muydu?
Yüzde 99 olurdu.
Pandemi dolayısıyla 3 aylık aradan sonra ilk kez gittiğim statta taraftarı görememek üzdü.
Bazı statlarda tribünler; taraftarların kartona basılmış fotoğrafları ile doluyken, Eryaman’da tribünler Ankaragücü’nün sponsorlarının dev reklamlarıyla kaplanmıştı.
Ankaragücü yöneticisi Faruk Koca’nın da ana şirketi ve bir konut projesiyle sponsorlar arasında yer alması güzel görüntülerdi.
Alves Kablo ve Merkez Ankara gibi dev projenin reklamı da dikkat çekiyordu.
Adı sanı duyulmamış küçük firmalar yerine dev firmaların sponsor olması Ankaragücü için önemli gelişmeler.
Gecenin akılda kalan tek olumlu yanı bu olsa gerek.