Ankaragücü’nde aylardır yaşanan olumsuzluklar, teknik direktör Mustafa Reşit Akçay’ın istifası ile birer birer ortaya çıkmaya başladı.
Önce gazeteci arkadaşım Ahmet Sülak sosyal medya hesabından istifaya ilişkin önemli bilgiler paylaştı.
Ardından Sabah Gazetesi’nden Vuslat Ay, Mustafa Reşit Akçay’ın istifasına ilişkin başarılı bir habere imza attı.
İkisini de tebrik ediyorum.
Bu bilgilere benim de ekleyeceklerim olacak.
Belli ki tam da birlik beraberliğe ihtiyaç duyulduğu bir dönemde Beştepe karmakarışık.
Futbolcular konusunda tek tasarruf yetkisi teknik direktörde olması gerekirken, izin isteyen bir oyuncuya hoca “hayır” diyor, ardından yönetici teknik direktörü kale almayıp izni veriyor.
Hoca da doğruca notere gidiyor, kulüple yollarını ayırıyor.
Ardından Başkan Fatih Mert’in taraftar refleksiyle attığı tweet.
Kendisi istifa edip ayrılan teknik direktörün görevine son verilmiş gibi göstermek.
Hem de itibarsızlaştırarak.
Sanki Hoca görevde olsaydı, Trabzon’da şaibeli bir maç oynanacaktı izlenimi vermek.
Sonrasında yapılan tüm açıklamalar tutarsız, nereden bakarsan elinde kalıyor.
Yabancı oyuncularla Türk oyuncular kamplaşmış durumda.
Birbirleriyle diyalogları sıfır.
Yabancılar, Moke ve Canteros’un ayrılmasını hala içlerine sindirememiş durumda, Türk oyuncuları suçluyor.
Her antrenmanda neredeyse kavgaya varan tartışmalar yaşanıyor.
Önceki günkü antrenmanda da İlhan ile Gerson birbirine girdi.
Gerson deyince bir parantez açayım.
Fenerbahçe yeniden ilgilenmeye başladı.
Geçen gün menajerine sormuşlar, Ankaragücü’nde devam edecek mi, ayrılmayı düşünüyor mu diye.
Eskiden Ankara’da kalmayı çok istiyordu, şimdi, kesinlikle ayrılacağım diyor.
Rivas küskün, Hoca’sı Başakşehir maçında oyuna almak istiyor, o oyuna girmiyor.
Hoca kadro dışı bırakmak istiyor, yönetim adım atmıyor.
Miloş, niye oynamıyor diyoruz.
Adamı sinir küpü yapmışlar.
Bu hafta ilk 11 kesin diyordum, son antrenmanda Atilla ile Scarione’yi neredeyse hastanelik ediyordu.
Trabzon maçında bu sinirle oynarsa, aynı Sivasspor maçında olduğu gibi yarım saatte kırmızıdan atılır.
Bu çocuğun mutlaka psikoloğa, hatta psikiyatra ihtiyacı var.
Hoca, bu sorunlara çözüm bulunamayınca, son izin olayını da bahane edip adeta kaçarcasına gitti.
Yönetim, şeffaflık sözüyle geldi, şu an kulüpten nasıl haber sızdırmayızın derdindeler.
Ankaragücü, aylar sonra Gaziantep’te sahaya çıkıyor.
TSYD Gaziantep Temsilcisi Murat Atay’dan rica ettim, ilk sahaya çıkış fotoğraflarını istedim ve sosyal medyadan paylaştım.
Anında bir kulüp çalışanından telefon, bu fotoğrafları kimden aldığımı soruyor.
Belli ki yönetim fotoğrafları birilerinin sızdırdığını düşünmüş.
Takım küme düşüyor, yöneticinin tek derdi, Metiner Erdem’e haber sızmasın.
Bundan sonra ne olacak?
Öncelikle yönetim şunu bilecek.
Pislikler, halının altına süpürülerek yok edilmiyor.
Tamam söz verseniz de şeffaflık beklentimi rafa kaldırıyorum.
Ama artık sizler de bir adım atın.
İyi taraftar olmak, iyi yönetici yapmıyor insanı.
Hatta her olaya taraftar refleksiyle yaklaşınca hatalar çok daha fazla oluyor, hatta yıkıcı oluyor.
Taraftar olmayan kişilerin, profesyonellerin sağlıklı değerlendirmelerine ihtiyaç var.
Ne kadar kızarsak kızalım, Mehmet Yiğiner döneminde Ankaragücü teknik direktör konusunda hiç hata yapmadı.
Son 4-5 yılda gelen tüm hocalar başarılı oldu.
Metin Diyadin de bu sezon o kısıtlı kadroya en iyi futbolu oynattı.
Transferler de birkaçı dışında hep başarılıydı.
Mehmet Yiğiner nasıl başarıyordu bu işi?
Öncelikle profesyonellere güveniyordu.
Futbolcu-Teknik Heyet-Yönetim arasında ilişkiler sağlıklı değilse istediğiniz kadar mükemmel transfer yapın, başarı şansı sıfırdır.
Bunu da sportif direktörler sağlar.
Mehmet Yiğiner döneminde Emrah Yıldız görevdeydi.
Kulüpte Emrah Yıldız’ın bilgisi olmadan kuş uçmazdı.
Transferleri hoca ile birlikte yapar, futbolcunun her sorununu çözerdi.
Başkana yönetime sorun gitmezdi.
Aylardır para ödenmese de futbolcuyu bir şekilde ikna eder, oynatırdı.
Emrah, Ankaragücü’nden ayrıldı, anında Başakşehir kaptı.
Transferde büyük başarılara imza atıyor.
Crivelli’yi buldu getirdi, şimdi bu oyuncunun değeri Ankaragücü’nün takım değerine eşdeğer neredeyse.
Bir ara Fatih Mert ikna etmişti, Ankaragücü’ne dönüyordu.
Birilerini rahatsız etti ki engel oldular.
Aynı Ergün Yücel’in başarılarından rahatsız olup, kulüpten uzaklaştırdıkları gibi.
Bu saatten sonra Emrah Yıldız’ı Başakşehir’den koparıp getirmek de neredeyse imkânsız.
Sonra Adnan Erkan bu göreve getirildi.
Adnan Erkan da bilgi birikimi ile bu yükü kaldıracak kapasiteye sahip.
Ama Mehmet Yiğiner de Fatih Mert de Emrah Yıldız’a verilen yetkiyi nedense Adnan Hoca’ya vermedi.
Her şeyi kendileri çözmek istediler olmadı.
Bunları niye yazıyorum.
Sevgili yöneticiler…
Mızrak çuvala sığmıyor.
Hata üstüne hata yapıyorsunuz ve sakladığınızı sanıyorsunuz ama herkes her şeyi biliyor.
Ankaragüçlülüğünüze, taraftarlığınıza kesinlikle sözüm yok.
Siz de Ankaragücü’nün başarısı için gecenizi gündüzünüze katıp çalışıyorsunuz.
Transfer yasağını geç de olsa kaldırarak, çok büyük iş başardınız.
Faruk Koca gibi bir abiniz var başınızda, onu da küstürürseniz olacakları biliyorsunuz.
Binlerce artınız var ama bazen taraftarlığınız hata yapmanıza neden olabiliyor.
Her şeyden önemlisi huzur.
Beştepe’de huzuru sağlamadıktan sonra, en iyi teknik direktörü getirseniz neye yarar.
Kim huzursuzluk çıkarıyorsa, başını kopartın gitsin.
Lütfen profesyonellere güvenin.
Teknik direktör kimi yapacaksanız yapın, lütfen işine karışmayın.
Sportif direktörle çalışıyorsanız, yetkisini kullanmasına izin verin.
Eleştiriyoruz diye bizleri de düşman bellemeyin.
Belki de o dost bildiğiniz yılanlardan daha çok seviyoruzdur sizi.
Saygılarımla…