Ankaragücü, sezonun son maçında Keçiörengücü’nü deplasmanda 2-1 yendi.
Başkent ekibi, daha önce 4 kez Süper Lig’e yükselmesine karşın, müzesinde sadece 2 adet TFF 1. Lig Şampiyonluğu Kupası vardı.
Eskiden TFF 1. Lig, gruplar halinde oynanır, her grubun şampiyonu Süper Lig’e çıkardı.
Ankaragücü önce 1968-1969 sezonunda, sonra da 1976-1977 sezonunda grubunu şampiyon olarak tamamlayarak Süper Lig’e yükselmişti.
Müzedeki 2 şampiyonluk kupası da bu sezonlara ait.
1980-1981 Sezonunda Türkiye Kupası ve Devlet Başkanlığı Kupası’nı almasından dolayı özel kanunla Süper Lig’e yükselen Ankaragücü, 2017-2018 Sezonu’nu da Rizespor’un ardından 2. sırada tamamlayarak en üst lige yükselme başarısı göstermişti.
Sözün özü Başkent’in sarı lacivertli ekibi 45 yıl sonra gerçek anlamda yeniden “şampiyon” unvanını kazandı.
Yeniden, şanıyla şerefiyle layık olduğu yerde oynayacak.
Ankaragücü, sezon başından, son maçın son dakikasına kadar liderlik mücadelesi verdiği Ümraniyespor ile ligi aynı puanda tamamladı.
Ümraniyespor’un genel averajı daha iyi olsa da ikili averajda üstün olan taraf Ankaragücü olduğundan, şampiyonluk kupası Başkent’e geldi.
Sezon başında ligdeki takımlara bakıldığında herkesin ortak görüşü Ankaragücü’nü çok zor bir sezonun beklediği şeklindeydi.
İsim olarak güçlü olan takımlar hata yaptı, Ankaragücü ve Ümraniyespor daha az hata yaparak el ele Süper Lig’e yükseldiler.
Şampiyonluğun mimarı, zor ekonomik koşullara rağmen Sportif Direktör Emre Yıldız ve Teknik Direktör Mustafa Dalcı’nın tüm transfer isteklerini yerine getiren, sezon boyunca sıcak para akışının sürmesini sağlayan Başkan Faruk Koca oldu.
Ne kadar eleştirsek de bu kadroyu kuran Emre Yıldız ve Mustafa Dalcı’ydı.
Eveleyip gevelemeden ikisini de kutluyorum.
Mustafa Dalcı, evet hiçbirimizin içine sinecek futbol oynatmadı ama çok çok iyi bir şey yaptı.
Futbol takımında normalde generallerle askerler eşit dağılmalı.
Ama Ankaragücü kadrosu, argo deyimle “kaşar”, “papaz”, kibar deyimle neredeyse tamamı generallerden oluşturuldu.
Bu oyuncuları, kavgasız, gürültüsüz oynatmak, bu oyunculardan bir “takım” yaratmak her teknik direktörün harcı değildi.
Ama o başardı.
Kavga gürültü olmadı mı?
Hem de ne kavgalar ne gürültüler…
Bize, size sadece Altınordu deplasmanında yaşananlar yansıdı, diğerleri kol kırıldı yen içinde kaldı.
Zaten şampiyonluk da o maçın hemen ardından oynanan Samsunspor deplasmanından sonra geldi desek yeridir.
Mağlup olunan bir maçla nasıl şampiyonluk geldi diye sormayın, nedenini, şampiyonluk doyasıya kutlansın anlatırız.
Şampiyonluğun bir diğer mimarı, bahsettiğim dönemlerde takımdan ayrılacakken ikna edilen kaptan Erdem Özgenç’ti.
Asistleri, golleriyle Ankaragücü’nde yeniden doğdu, ikinci kez bu kupayı kaldırdı.
Şampiyonluk turu için üstü açık otobüse bindiğinde yanında eski kaptanı Sedat Ağçay vardı.
İkisini yan yana görünce yakın tarih aklıma geldi.
Sedat da 37 yaşında Ankaragücü’nde şampiyonluk yaşamış, ertesi sezon da o zor koşullarda destan yazarak ligde kalan efsane kadronun değişmez parçası olmuştu.
Erdem Özgenç’ten de son sezonunda Süper Lig’de benzer bir performans bekliyoruz.
Tabi bu kez hedef ligde kalmak olmamalı.
Erdem Özgenç’le birlikte diğer defans oyuncuları Sinan Osmanoğlu, Yusuf Abdioğlu ve Murat Uçar kariyer sezonlarını oynadı.
Ankaragücü’nü hem ligin en az gol yiyen takımı yaptılar hem de ofansa gol, asist katkısıyla destek verdiler.
Şampiyonluk da zaten onların performansıyla geldi.
Geçen hafta, Boluspor maçında çıkan kadro, kaybedilen maç, kardeş Bursaspor’un ligden düşmesiyle moraller iyice dip yapmıştı.
Sonrasında kulübün medya ekibi öyle başarılı işlere imza attı ki tüm olumsuzluklar unutuldu.
Futbol takımının liselilerle maçı, 19 Mayıs etkinlikleri, Boğaz Köprüsü’ne Ankaragücü bayrağı asılması muhteşem ötesi etkinliklerdi.
Düşünenlere, uygulayanlara onlara bu fırsatı tanıyanlara binlerce kez teşekkürler.
Sonrasında şampiyonluk kutlamaları…
Geçen hafta da yazmıştım katılmayacağımı, nitekim orada yoktum.
Ancak bana gelen bilgiler, katılımın çok çok iyi olduğu, Ankaragücü’ne yakışır bir etkinlik olduğu şeklinde.
Katkısı olanların ellerine sağlık.
Keşke sahnede biraz da Ankaragücü ile özdeşleşmiş, bu kulübü köy, kasaba gezilirken de sahiplenmiş kişiler olsaydı.
Yine eleştirmeye başladın demeyin, tabi ki eleştireceğim.
Sevgili Başkan Faruk Koca’ya da biraz sitem edeceğim.
Bu kulübün kupası Mehmet Yiğiner zamanında parti mitinglerine götürüldü.
Sonuç ne oldu, bir hatasında o parti tarafından hem onun üstü çizildi hem de Ankaragücü’nün.
Bakıyorum da şampiyonluk kutlamasında yine kürsülerde siyasiler.
Sevgili Başkan, bu ülkede Cumhurbaşkanı’na en yakın kimselerden birisi de sizsiniz.
Onun verdiği görevle de bugün Ankaragücü’nün en tepesindeki isimsiniz.
19 Mayıs Stadı ile ilgili tarih de vererek en az 5 kez temeli atılacak diye vaat verdiniz, bizler de inandık.
Sizin verdiğiniz söz yeterli değil miydi de Cumhurbaşkanı yardımcısını kürsüye çıkartıp, bir söz de ona verdiriyorsunuz.
Bu ne statmış be arkadaş.
Cumhurbaşkanı söz verdi olmadı, Spor Bakanı söz verdi olmadı, başkanımız 5 kez tarih vererek söz verdi olmadı, hala çıkılıyor kürsüye tarih yok, cek cak vaatler.
Neredeyse koskoca Türkiye’de yapılmayan tek stat 19 Mayıs kaldı.
İnsanlar artık söz, vaat değil, stadın temelinin atıldığını görmek istiyor.
Ayrıca Ankaragüçlüler, hangi partiden olursa olsun, siyasilerin kulüpten uzak durmasını istiyor.
Siz başkan olarak kiminle ne temas kuracaksınız kurun ama o alın teriyle kazanılmış tertemiz kupa siyasete malzeme olmasın lütfen.
Son olarak birkaç söz de Bursasporlu kardeşlere.
İki kardeş TFF 1. Lig’e veda etti.
Ankaragücü yukarı çıktı, siz aşağı düştünüz.
Hayatımın üç yılı Bursa’da geçti, Ankaragücü yazmadan önce Bursaspor için yazdım çizdim.
Ankaragücü-Bursaspor kardeşliğini, şehit Abdülkadir Bayraktar’ın emanetini, Ankara’da değil, Bursa’da öğrendim.
Kalbimde çok ayrı bir yeriniz var.
Evet Boluspor maçındaki kadro sizin gibi bizim de canımızı sıktı ama düştüyseniz bunda Ankaragücü’nün gram suçu yok.
Suçluyu, sadece ve sadece Bursa’da arayın.
Ankaragücü de köy, kasaba gezdi bugün Süper Lig’de.
Sizin de çok daha güçlü bir şekilde döneceğinize yürekten inanıyorum.
Şehidin emanetine dil uzatanlara ne olur prim vermeyin.
METİNER ERDEM