Ankaragücü, sezonun en rahat galibiyetini Başkent derbisinde Gençlerbirliği’ni 3-0 yenerek elde etti.
Geçen hafta Zankaspor TV’deki yayında, maçın skoru sorulduğunda 2-0 demiş ve eklemiştim:
“Aslında bu maç çok daha farklı skor ile bitecek ama ben Gençlerbirliği’ne saygımdan dolayı bu tahminde bulunmak istiyorum.”
Gerçekten de beklediğim gibi oldu.
İki takım arasında bugüne kadar oynanan maçlarda en farklı sonucu Ankaragücü 7-2 kazanarak elde etmişti.
Yüzde 99 gol pozisyonları değerlendirilse, bugün tam da bu sonuç tekrarlanabilecekti.
Gençlerbirliği maç boyunca 2 kez pozisyona girebildi.
Birinci pozisyonu maç 1-0 iken Murat Uçar’ın sakatlandığı için bıraktığı topu, fair play’a aykırı şekilde devam ettirerek; ikincisini de maç 3-0 iken savunmanın arkasına atılan bir toptan buldu.
İlkini kaleci Akın Alkan, ikincisini de Ali Kaan Güneren çıkardı.
Ankaragücü ise atılan 3 golün dışında sayısını hatırlayamadığım kadar pozisyon kaçırdı.
Şu an bile gözümün önüne Owusu’nun 3, Aatıf’ın 2, genç Atakan’ın bir pozisyonu geliyor.
Diğerlerini saymıyorum bile.
Mustafa Dalcı, rakibin çaresizliğini maç öncesi görmüş olacak ki hafif sakatlığı olan Eren ile tamamen iyileşen Pinto’yu kadroya almaya bile gerek görmedi.
İlk kez Adanaspor maçında denediği ama ters tepen İshak ve Ali Kaan’sız kadroyu sahaya sürdü.
O zaman Adanaspor, defansa çekilmeyerek aksine hücum futbolu oynayarak Mustafa Dalcı’nın hamlesini boşa çıkarmıştı, Metin Diyadin ise kadrosunun yetersizliğinden zorunlu olarak geride kaldı.
Sonuçta da Mustafa Dalcı’nın ekmeğine yağ çalmış oldu.
Kimse farklı galibiyette Gençlerbirliği’nin 10 kişi kalmasının etkisi oldu demesin.
11’e 11 iken de Ankaragücü 1 gol atmış, Owusu ve Aatıf’ın ayaklarından da en az 4-5 gol kaçırmıştı.
Gençlerbirliği hassas makina gibi bir takım.
İllaki tüm parçalarının yerli yerinde olması gerekiyor.
Bir iki parça olmazsa zor hareket ediyor, hele dünkü gibi 4-5 oyuncusu olmazsa da fark yiyor.
Aynı Adanaspor ve Manisaspor maçlarında olduğu gibi.
Gençlerbirliği’nin transfer yasağını kaldırmayacağı artık belli oldu.
Niyazi Akdaş başkan ateşle oynuyor.
Tamam bu takım ilk yarıda da Ankaragücü maçına kadar çok kötüydü, sonradan açılmıştı.
Ama bu kez farklı.
Gelecek hafta 8 günde 3 maç oynayacaklar.
Eksiklerin çoğu yine dönmemiş olacak.
Aksine bu maçta kırmızı kart gören Tshibola da eklendi.
En az 2 maç ceza yer.
Bu maçlardan sıfır çekerlerse, dönüşü olmayan bir yola gidebilirler.
Gençlerbirliği, Ankaragücü değil.
Bu borç yüküyle bir kez daha düşerlerse geri dönüşleri çok zor olur.
Benim korkum, bir daha Başkent derbisi izleyememek.
Gençlerbirliği camiasına transfer yasağı kararını bir kez daha gözden geçirmelerini öneririm.
Onlar ise bu tehlikeyi görmek yerine maç sonu kendi aralarında loca tartışmalarına girmeyi tercih ettiler.
Maç 3-0 olduktan sonra Gençlerbirliği taraftarı localardaki Ankaragüçlü misafirlerden dolayı kendi yönetimlerine yoğun tepki gösterdi.
Ankaragücü’nün taraftarlardan sorumlu yöneticisi Kamil Karip’e sordum, 60 kişilik kontenjanları varmış, bunu kullanmışlar.
Hadi ortak localar, Bakanlık kontenjanı falan da kullanıldı desen 100-120 civarı kişi eder.
Koskoca derbide, kadınlara, öğrencilere bilet bedavayken, bin kişiyi bile toplayamazsan, 100 kişinin karşısında bile aciz kalırsan daha çok yönetimini eleştirirsin.
Ben, taraftarı eleştirse de Gençlerbirliği yönetimini gönülden kutluyorum.
TFF’nin aynı kentin takımlarına bile deplasman yasağı getirmesinin saçmalığına, fiilen son vermiş oldular.
Ankaragücü yönetimi de örnek alsın, Beştepe’deki komşusunu.
Ankaragücü aylar sonra ilk kez çok rahat bir maç kazanırken, rakiplerine tam anlamıyla gözdağı verdi.
Ümraniyespor’un kaybetmesiyle 3 puan farkla liderlik koltuğuna oturdu.
Artık ligin en çok gol atan, en az gol yiyen, en fazla kazanan, en az kaybeden takımı Ankaragücü.
Bu maç şampiyonluğun habercisi miydi?
Bence bu maçla birlikte ancak “Ankaragücü şampi…” diyebiliriz.
İddia ediyorum, çok gecikmez, şampiyonluk düğümü de gelecek hafta üst üste oynanacak 3 maçta çözülür.
Ümraniyespor ile Erzurumspor’un oynadığı hafta Ankaragücü, son haftaların en formda takımlarından İstanbulspor’u yenerse rahatlıkla “Ankaragücü Şampiyon” diyebiliriz.
Burada görev önce teknik direktör Mustafa Dalcı’da, ardından da vefakâr taraftarda.
İstanbulspor ve Bursaspor maçlarında Eryaman Stadı dolmalı.
Bu saatten sonra Ankaragücü’nün şampiyonluğu kaybetmesi için çok büyük hatalar yapılması gerekir.
Faruk Koca başkanlığındaki yönetim bunun bilincinde ki en küçük hataya bile tahammülleri yok.
Dün maçta karşılaştığım tüm yöneticilere transfer yasağını sordum.
Herkes temkinli konuşuyor ama benim için Başkan Faruk Koca ve hesap kitabın sorumlusu Sayman ve Başkan Yardımcısı Hakan Bilgin’in sözleri çok önemli.
Başkan ile karşılaşmadım ama Hakan Bilgin’i çok sıkıştırdım.
Edindiğim izlenimi, eski Başkan Fatih Mert’in efsaneleşen ifadesiyle sizlerle paylaşmak istiyorum.
Rahat olun…
METİNER ERDEM