Sevdiğim bir atasözü vardır.
“Mazisi olmayanın, atisi olmaz.”
“Geçmişine sahip çıkmayanın, geçmişten ders almayanın geleceği de olmaz” diye de yorumlayabiliriz.
Ne kadar acı tecrübe yaşarsanız yaşayın, geçmişinize de sahip çıkmanız gerekir.
Niye bu girişi yaptım?
Sosyal medya ile birlikte maalesef toplumsal bir hastalık ortaya çıktı.
Klavyenin başına geçen, kendini o kadar önemli bir kişi olarak konumlandırıyor ki sormayın gitsin.
Hele ki konu futbolsa özelde de Ankaragücü ise…
VİRALSPOR olarak Başkan Faruk Koca ile bir söyleşi yaptık, keyifle izlendi.
Arkasından, bir önceki dönem başkanı Fatih Mert kameralarımızın karşısına geçti.
Geçen sezonun son 8 haftası dışında her şeyi konuştuk.
Ankaragücü tarihi açısından çok çok önemli olduğuna inandığım, o 8 haftayı da şampiyonluğun garantilenmesinden sonra konuşmak üzere sözleştik.
Keyifli bir söyleşi oldu, biz de keyifle VİRALSPOR youtube kanalında yayınladık.
Vay efendim ne büyük suç işlemişiz.
Her türlü yoruma, eleştiriye saygım var ama hadsizce kaleme alınan hakaretleri okurken başımdan aşağı kaynar sular döküldü.
Bazıları güler misin ağlar mısın cinsinden.
Fatih Mert’in sıfatı neymiş ki onunla bu söyleşiyi yapmışız?
Cumhuriyetten bile eski, 112 yıllık koskoca bir camianın 2 sezon başkanlığını yapmış Fatih Mert’e iki gazeteciyle söyleşi yapması için ekstra sıfat gerekiyormuş da 40 yıllık gazeteci olarak bilmiyormuşuz.
Son derece samimi bir sohbet halinde geçen, şampiyonluk mücadelesi veren bugünkü takıma, teknik direktörüne, yönetimine, başkanına tamamen pozitif mesajlar içeren söyleşiden dolayı ortalığı gerdiğimiz saçmalığını yazanlar bile oldu.
Ne kadar vefasız, kalbi kuru insan varmış bu camiada arkadaş.
Fatih Mert’i sportif başarısızlıklardan dolayı en ağır şekilde eleştirenlerin başında ben de vardım.
Hatta bu eleştirilerden dolayı kulüpte istenmeyen adam ilan edildiğim, meslektaşlarım aracılığıyla tesislere gelmemem yönünde mesajların verildiği günler bile oldu.
Çok ağır eleştirdim eleştirmesine de hiçbir zaman eleştiriyle hakareti birbirine karıştırmadım.
Sap ile samanı karıştırmadığım gibi.
Bugün Fatih Mert’i eleştirenlere bakıyorum, Başkan Faruk Koca’yı yere göğe sığdıramıyor.
Şunu herkesin bilmesinde fayda var.
Fatih Mert eşittir Faruk Koca’dır.
Fatih Mert isteseydi, hala bu kulübün başkanıydı.
Faruk Koca’yı bu kulübe getiren de başkanlık için önünü açan da Fatih Mert’tir.
Geçmişteki sportif başarısızlıklarda da eşit sorumlulukları vardı, bugünkü başarılarda da.
Bu takımı iki kere küme düşüren yönetimde bir numara sizce kimdi?
100 kişiye sorsan yarısı Fatih Mert der, yarısı Faruk Koca.
Fatih Mert, ayrılırken bile bu kulüp için çok önemli bir görev yaptı.
Yeniden aday olmayarak, bir bakıma sportif başarısızlıkları tek başına üstlenerek Faruk Koca’ya bembeyaz bir sayfayla başkanlığa başlama şansı verdi.
Kendisi ise üzüntüden bozulan sağlığı ile bir köşeye çekildi.
Fatih Mert’i hep sportif başarısızlıktan dolayı eleştiriyoruz da soruyorum size sportif başarı her şey midir bir kulüp için?
Bursaspor Süper Lig Şampiyonu oldu, şu an ne durumda.
1 Milyar lira borçla TFF 2. Lig’e doğru gidiyor.
Sonu ne olacak?
Büyük ihtimal Bursa FK…
Ankaragücü, Ankara FK olmaktan son 10 yılda 2 kez kurtuldu.
Köy kasaba demeden takımını yalnız bırakmayan taraftarı ayrı tutarsak…
Birincisinde Metin Akyüzler, Mehmet Yiğinerler döndürdü uçurumdan.
Melih Gökçek’in 100 milyon TL (O günkü kurla 45 milyon Euro) borç ve “Amatöre kadar düşmesi temennisi” ile terk ettiği kulübü alıp, 2. Lig’den Süper Lig’e çıkarttılar.
Beştepe Tesisleri’ni Osman Gazi Kandaş’ın da katkısıyla Türkiye’deki en modern spor tesislerinden biri haline getirdiler.
Sonrası, hepinizin malumu.
Mehmet Yiğiner iktidarla Ankaragücü için kavga etti, bu yüzden tüm gelir kaynakları kurutuldu, zamanında koltuğu terk etmediği için de kulübü yeniden altından kalkılmaz borç yüküne soktu.
Sonunda da 280 milyon TL (O günkü kurla 44 milyon Euro) borçla Ankaragücü’nü bırakmak zorunda kaldı.
Mehmet Yiğiner görevi zamanında bıraksa heykeli dikilecekken, bugün birçok taraftarın gözünde istenmeyen adam durumunda.
Futbolda vefa, sadece İstanbul’daki bir semt takımının adıdır.
Doğru mu?
Tabi ki yanlış ama bir gerçek.
Dün Mehmet Yiğiner’in yaşadığını bugün Fatih Mert yaşıyor.
Eğer, içinde Faruk Koca’nın da bulunduğu o ekibi kurup yönetimi devralmasa bugün Ankaragücü pandemiye, dövizdeki artışa paralel, sahipsiz şekilde üst üste küme düşüyor olabilirdi.
Sadece transfer yasaklarını kaldırmak için 32 milyon Euro’yu hangi babayiğit karşılayabilecekti.
Ben de zamanında aynı hatayı yaptım, bugün başkaları da yapıyor.
Kulübün kasasına sadece Faruk Koca para sokuyor izlenimi yaratılıyor.
Faruk Koca’nın yaptıkları inkâr edilir mi?
Kesinlikle edilemez ama benim yaptığım hataya siz de düşmeyin.
Ankaragücü’nün kasasına en büyük parayı, (yaklaşık 60 milyon lira) Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş sokmuştur.
Fatih Mert, her partinin Ankara milletvekillerini, belediye başkanlarını kulüpte bir araya getirmese, iktidar dışındaki partileri dışlasa Mansur Yavaş bu parayı verir miydi?
Mesela, Ankaragücü dijital paradan da ciddi kazançlar sağladı, kulüpteki hisselerden dolayı çok daha fazlasını da yine kazanacaktır.
Hanginiz bilirsiniz, bu paraları kulübe kazandıranın o çok eleştirdiğiniz eski basın sözcüsü Gökalp Üstün olduğunu?
Fatih Mert ve ekibi, belki sportif başarı kazanamadı ama sportif başarıdan çok daha önemlisi, yok olan altyapıya yeniden can suyu verdi.
Tandoğan Tesisleri tamamen yenilendi, geleceğin yıldızlarına ev sahibi olmaya başladı.
Mustafa Dalcı risk almaktan çekiniyor.
Ankaragücü şampiyonluğu garantilesin, Mustafa Hoca genç yıldızlara görev vermeye başlayacaktır.
O zaman anlayacaksınız, Fatih Mert ve ekibinin Tandoğan Tesisleri başarısının ne kadar önemli olduğunu.
Klavye delikanlıları ne yazarsa yazsınlar; Ankaragücü’nün tarihi yazılırken, sevaplarıyla günahlarıyla Mehmet Yiğiner’in de Fatih Mert’in de adı yer alacaktır.
Ankaragücü için tehlike geçti mi?
Kesinlikle hayır.
Sevgili Başkan Faruk Koca, son dönemlerde abartılı söylemlerde bulunuyor.
Süper Lig’de şampiyonluğa oynayacak kadro kuracağız diye.
Başkanın açıklamadığı, bizim bildiğimiz kadarıyla borçlar 300-350 milyon TL’ye dayanmış durumda.
Kulüp büyük ölçüde borçlarla ayakta tutuluyor.
Çoğu da Başkan Faruk Koca’nın şahsi kefaletiyle sağlanan borçlarla.
Böyle bir kadro kurulup borç katlanırsa sonuç ne olur bir düşünsenize.
Geçmişteki Gaziantepspor, Bursaspor örnekleri ortada.
Kısa dönemli başarılar için yapılan harcamaların kulüpleri ne hale soktuğunu görüyoruz.
Bugün Faruk Koca, bu borç yükünün altına girerken mutlaka siyasi iktidarın vereceği desteğe güveniyordur.
Gelecek yıl seçim var, ya iktidar değişirse?
Bir soru ve temenniyle yazıyı noktalayayım.
Bursaspor gibi hesapsız harcamalarla Süper Lig şampiyonu olup, sonrasında FK tehlikesi yaşamayı mı, yoksa Sivasspor gibi siyasi iktidarlara muhtaç olmayan, kendi yağıyla kavrulan, işbilen yöneticiler sayesinde sportif başarılar da elde etmeyi mi tercih edersiniz?
Şahsen ben Ankaragücü’nü siyasetten tamamen bağımsız hale getirecek bir başkan bulursanız, hiç çekinmeyin yaşarken heykelini dikin derim.
Bu arada izlemeyenler için Fatih Mert söyleşisinin linki: