Bugün kalpleri Başkent’in sarı lacivertli renkleri için atanlara çok özel bir gün.
Ankaragücü, 2011-2012 sezonunda taraftarlarının gözyaşları altında veda ettiği Süper Lig’e, bugün bu kez sevinç gözyaşları ile yeniden yükseldi.
Son 6 yılda Ankaragücü, 108 yıllık tarihinin en çalkantılı dönemini yaşadı.
Sevinçler de hüzünler de çok yoğundu bu dönemde.
Ankaragücü, karanlıktan aydınlığa çıkarken başkanıyla, yönetimiyle, teknik heyetiyle, futbolcusu ve taraftarıyla öyle güzel dersler verdi ki dünyaya…
Öncelikle paranın her şey olmadığını öğretti insanlara.
Siyasi destek olmadan da başarmanın mümkün olabileceğini gösterdi.
Hiçbir kollama olmadan, hatta tam aksine Futbol Federasyonu’nun her türlü ayak oyunlarına, hakemlerin her maçta verdikleri aleyhte kararlara rağmen de şampiyon olunabileceğini ispatladı alemi cihana…
En büyük dersi de borç batağında bıraktıkları Ankaragücü için “Amatöre kadar düşerler” derken, kendileri şatafatlı koltuklarından düşenler aldı.
Neler yaşandı neler…
Gelin geçen yıl ki şampiyonluktan bugüne neler yaşandı, şöyle bir hafızalarımızı tazeleyelim.
Ankaragücü, Gümüşhanespor ile girdiği amansız mücadelenin ardından 2. Lig’de şampiyon olmuştu ama sıkıntılar had safhadaydı.
Kasa tamtakırdı, transfer yasağı sürüyordu.
Maddi destek için kapıları çalınan malum şahıslar, kulübün anahtarını istiyordu.
Mehmet Yiğiner ve arkadaşları, Tandoğan Meydanı’nda taraftardan gereken desteği aldıktan sonra malum şahıslara meydan okudu.
Bu takım yeniden 2. Lig’e düşse de size teslim etmeyeceğim diye haykırdı.
Kollar sıvandı, öncelikle teknik direktör konusu masaya yatırıldı.
İsmet Taşdemir ile şampiyon olunmuştu ve sözleşmesi bir yıl daha sürüyordu.
Şampiyon hoca ile yolları ayırmak riskliydi.
Ancak, Spor Toto 1. Lig tecrübesi olmayan İsmet Taşdemir ile devam etmek de aynı derecede risk taşıyordu.
Zor karar verildi, İsmet Taşdemir ile yollar ayrıldı.
Ankaragücü’nde kağıda atılan değil, kalplere atılan sözleşmeler önemli olan olduğu için İsmet Taşdemir, sessizce ayrıldı görevinden.
Yönetim Kurulu, 1. Lig tecrübesi olan teknik direktörler ile temas kurulması kararı aldı.
İsimler masaya yatırıldı, tek tek aranmaya başlandı.
Ancak futbol dünyası Ankaragücü’nün kasasının boş olduğunu biliyordu.
Teklif yapılan isimler kibarca reddettiler Sarı Lacivertli kulübü.
Telefonlara çıkmayanlar bile oldu.
Morallerin sıfır olduğu günlerde, kulübe emeği geçmiş bir futbolcu, İsmail Kartal ismini gündeme getirdi.
Hayatlarında Süper Lig kulübü çalıştırmamış teknik direktörler Ankaragücü’nü reddederken, CV’sinde “Fenerbahçe Teknik Direktörü” yazan İsmail Kartal, beş parasız bir kulübe gelir miydi?
Nabız yoklandı, geri dönüş olumlu oldu.
İmzalar atıldı ama kafalar çok da rahat değildi.
İsmail Kartal, Fenerbahçe’de başarılı bir sezon geçirirken, Rize maçının ardından yaşanan kurşunlama olayından sonra düşüşe geçmişti.
Fenerbahçe sonrası dönemdeki performansı da soru işaretleriyle doluydu.
Risk almak gerekiyordu, Yiğiner ve arkadaşları o riski aldı.
Aynı risk İsmail Kartal için de geçerliydi.
Fenerbahçe’den sonra işler iyi gitmemişti.
Yeniden bir çıkış gerekiyordu ama doğru takım Ankaragücü müydü, o da bilmiyordu.
Tarihi ve taraftar gücü cezbetmişti İsmail Kartal’ı, o da kendi adına riski alıp basmıştı imzayı.
Bu arada, sezonun başlamasına az bir süre vardı, transfer yasağı sürüyordu.
Elde 2. Lig’de şampiyon olmuş bir takım vardı.
Yasağa rağmen transferler yapıldı ama resmi imzalar bir türlü atılamıyordu.
İki hazırlık maçı oynandı, Elazığspor’a 2-0, Samsunspor’a 2-1 kaybedildi.
Lig’in başlamasına bir hafta kalmıştı, elde 40’a yakın ıyuncu vardı.
Yasak kalkarsa yeni transferlerle, kalkmazsa 2. Lig’de şampiyon olan kadroyla yola devam edilecekti.
Bu belirsizlik lig başlamadan sadece birkaç gün önce ortadan kalktı.
Yasak geçici olarak kaldırıldı, yeni transferlerle resmi imzalar atıldı.
Yeni transferler darken, öyle büyük isimler alınmamıştı.
Aralarında Anton Putsila gibi boşta gezenler, Sedat Ağçay gibi 37 yaşına gelmiş ihtiyar delikanlılar da vardı.
Hepsinin ortak özelliği, iyi futbolculardı ve adam gibi adamdılar.
Bu süreçte 2. Lig’de takımı sırtlayan Serkan Balcı ve arkadaşları ile yolların ayrılması çok hoş karşılanmadı.
Genel istek, eski takımın takviyelerle 1. Lig’de de mücadele etmesiydi.
Yönetimin de gönlünden bu geçiyordu ama teknik direktörün işine karışmak istemiyorlardı.
Sonuçta risk almaktan asla çekinmeyen İsmail Kartal’ın istediği oldu, yepyeni bir takımla lige başlandı.
Ankaragücü’nün 34 haftalık lig maratonunu 4 ayrı bölümde ele alacağım.
Büyük hayal kırklığının yaşandığı ilk 4 hafta, tarihi başarıların yaşandığı 13 haftalık süreç, inişli çıkışlı geçen haftalar ve İstanbulspor maçıyla başlayan şampiyonlukla sonuçlanan ikinci yükseliş dönemi.