İYİ GÜNDE, KÖTÜ GÜNDE
Ankaragücü, son yıllarda o kadar çok kötü gün yaşadı ki!
Hepsinde ayağa kalkmayı başardı.
Kolay değildi ama onların arkasında öyle bir taraftar topluluğu vardı ki, inanılmaz.
Allah bu takıma bir daha bu kötü günleri yaşatmasın. Ama inanıyorum, bu takım amatör lige dahi düşse tribünlerde yine 20 bin seyirci olur.
O kötü günlerden biri de bu sezon 29. haftada 1 Nisan 2018 tarihinde yaşandı.
1 Nisan şakası gibi bir maçtı.
Serkan Çınar, öyle bir maç yönetiyordu ki evlere şenlik.
Denizlispor’u uyduruk bir penaltıyla maça 1-0 önde başlatmış, Alihan’ı 5 dakika arayla gösterdiği iki sarı kartla sahadan atmıştı.
Ankaragücü’nün penaltıları es geçiliyor, uçan tekme atan Denizlisporlu oyuncular kart bile görmüyordu.
Sahadaki gerginlik şeref tribününe de yansımış, devre arasında kendisine edilen küfürlerle çılgına dönen Başkan Mehmet Yiğiner ve arkadaşları ile Denizlispor yöneticileri arasında kavga çıkmıştı.
Maç 3-1 kaybedildi.
Ardından PFDK Ankaragücü’ne ceza yağdırdı.
Tarihte örneği var mıdır bilinmez deplasmandaki bir maçtan dolayı Ankaragücü’nün sahası kapatıldı.
Mehmet Yiğiner’e verilen bir yıllık hak mahrumiyeti cezası (Tahkim’de 150 güne indirildi) ile yüzbinlerce liralık para cezaları inanılmazdı.
Ankaragücü, geçen yıl da Gümüşhane’de aynı şekilde mağdur edilmişti.
Taraftarın çok sık tekrarladığı bir tezahürat vardır:
“İyi günde, kötü günde, hep beraberiz, çünkü biz Ankaragüçlüyüz.”
Denizli’de yaşanan kötü gün sonrası tüm camia yine kenetlendi.
Bu kenetlenme öyle bir sinerji yarattı ki, o gün herkes “Ankaragücü artık Süper Lig’de, kimse bizi engelleyemez” diyordu.
Bu birlikteliği TFF de hakemler de hissetmiş olmalı ki, o maçtan sonra bir daha Ankaragücü’nün hakkını yemeye kimse cesaret edemedi.
Denizli yenilgisi ile ikincilik yeniden Ümraniye’ye kaptırılınca İsmail Kartal da oyun sistemini baştan sonra değiştirdi.
Sezon boyunca Ankaragücü’nde birinci öncelik gol yememekti.
Denizli maçıyla tüm krediler tükenince tek öncelik gol atmak oldu.
Yeni sistem seyircisiz oynanan Giresunspor maçında ilk kez uygulandı.
Umut ve Kehinde çift forvet olarak birlikta sahaya sürüldü.
Maç Putsila’nın golüyle başlasa da henüz 15. dakikada 2-1 yenik duruma düşüldü.
Umut ve Kehinde kendilerine güvenen İsmail Kartal’ı mahçup etmediler, attıkları gollerle takımlarına 3 puan kazandırdılar.
31. hafta ise gerçek anlamda final maçı oynandı.
Puan tablosunda Rizespor 59 puanla birinci, Ümraiyespor 56 puanla ikinci Ankaragücü ise 55 puanla üçüncü sıradaydı.
Maç kaybedilse ilk 2’de yer alma şansı mucizelere kalacaktı.
Birinci hedef kazanmak, sonraki ise kaybetmemekti.
Ümraniyespor’un o ucube stadında Ankaragücü için ayrılan 75 bilete sahip olan o şanslı kişiler, sezonun en iyi Ankaragücü’nü izledi.
Maça müthiş başladı sarı lacivertliler.
Putsila, Giresunspor maçında olduğu gibi daha 2. dakikada nefis bir golle takımını öne geçirdi.
Ankaragücü rakibe top göstermiyordu.
Derken, rakibin tuzağına düşen Putsila, tahrik altındayken ağzından kaçırdığı küfür yüzünden 20. dakikada kırmızı kart gördü.
10 kişi kalan Ankaragücü, yine rakibe pozisyon vermiyor, az sayıdaki pozisyonda ise kaleci Korcan yıldızlaşıyordu.
Umut, Kehinde ve Kenan ile kaçırılan pozisyonlara ah, vah denilirken uzatma dakikalarında Ümraniye Rangelov ile beraberliği yakalıyordu.
Ertesi hafta bir final maçı daha vardı.
Bu kez rakip ikinci yarının tartışmasız en başarılı ekibi Gazişehir Gaziantep’ti.
Ama Ankaragücü artık şampiyonluğa inanmıştı.
İsmail Kartal’ın Giresunspor maçından beri uyguladığı çift forvetli sistem de takıma çok uymuştu.
Bu kısa dönemde bir anda Kibong Mbabma ismi ön plana çıktı.
Onun kaptığı toplar, rakip için öldürücü oluyordu.
Maçı adeta şov yaparak 4-0 kazanan Ankaragücü, Ümraniyespor’un Balıkesir deplasmanında 2 puan bırakmasıyla yeniden ikinci sıraya yükseliken, şampiyonluk şarkıları da yüksek sesle çalınmaya başlanmıştı.
Ankaragücü’nün 33. haftadaki rakibi kümeden düşmesi haftalar öncesinden kesinleşen, averaj takımı haline gelen Manisaspor’du.
Manisaspor, aslında dirençli bir takımdı, ancak gol yerse dağılıyordu.
Temkini elden bırakmamak gerekiyordu.
İlk yarısı golsüz bitse de Kehinde, Umut ve Enes’in golleriye maç 3-0 kazanıldıktan sonra kulaklar Ümraniye ve Eskişehir’e çevriliyordu.
Ümraniye’nin rakibi lider Rizespor’du.
Rize maçı 1-0 kazanınca, bu kez Boluspor’un Eskişehir deplasmanında puan kaybetmesi beklendi.
Sürpriz şekilde son haftalarda zirveyi zorlamaya başlayan Bolu çok iyi oynuyordu ve 2-0 öne geçmişti.
Maç böyle bitse Ankaragücü, son hafta Adana Demirspor ile oynayacağı maçtan bir puan dahi çıkarsa Süper Lig’e yükselecekti.
Ama herkesin dileği son maça kalınmadan bu işin 33. hafta da sonuçlanmasıydı.
Dualar kabul olunmuş olmalı ki Eskişehir, son 5 dakikada bulduğu iki golle hem kendisinin ligde kalmasını, hem de Ankaragücü’nün matematiksel olarak da Süper Lig’I garantilemesini sağlıyordu.
Artık Ankaragücü Süper Lig’de.
Adana Demirspor maçı, şampiyon ile taraftarının buluşma maçı olacak.
Yine muhteşem görüntüler izleyeceğiz.
Ama ertesi gün…
Bizler, taraftarlar, hatta futbolcular sevinecek, eğlenmeyi sürdüreceğiz.
Yönetim ve teknik heyetin ise bu lüksü yok.
Onlar, Adana Demirspor maçının ertesi günü var güçleriye bu takımın mevcut sorunlarını çözmek, Süper Lig’in kadrosunu oluşturmak için çalışmaya başlayacaklar.
Harcama yaparken akıllarında hep son 6 yıl yaşananlar olacak.
Hiçbir zaman;
Sivas’ın eksi 10 derece soğuğunda ikinci yarıya ıslak formalarla çıkılmasını
Futbolcularının önlerine bozuk para atılarak aşağılanmasını,
Kulübün masa ve sandalyelerinin, televizyonlarının futbolcunun gözü önünde haczedilmesini,
Maçta susayan futbolcunun rakip takımdan su istemesini
Deplasman masraflarını, rakip takımların karşılamasını,
Ve “Bu takım amatöre gider” diyen eski yöneticileri,
Asla ama asla unutmayacaklar.
Onların işi çok zor ama bir o kadar da şanslılar.
Liverpool’un meşhur sloganı gibi “Asla yalnız yürümeyecekler.”
Zora düştükleri anda onların yanında (kendi deyimleri ile) çirkin ama gözleri aşık bakan, kalpleri güzel insanlar, taraftarlar olacak.