Harvey gerek evde, gerekse okulda başarısız olduğuna inanılan bir çocuktu.
Ama elli yaşına geldiğinde başında bulunduğu dev şirketler topluluğu sayesinde milyarder bir süper güç haline gelmeyi başarmış biri.
O kazanmak için değil, başkalarına dünyanın kaç bucak olduğunu göstermek için yarışırdı.
Harvey’in gözünde öğretmenler “azıcık” maaşa talim eden aşağılık mahluklardır. Harvey işi bütün öğretmenleri “aptal” ilan etmeye kadar vardırmıştı.
Harvey anne babası ve bütün öğretmenlerine karşı korkunç bir öfke duyuyordu. Harvey saldırı duygusuna engel olabilen insanlardan değildi. Rekabetten korkmuyordu, hatalara karşı acımasızdı.
Para peşinde koşmayan herkes aptaldı ona göre.
Harvey’in anne ve babası çocukken onu yetersiz bulurlardı. Harvey ne zaman babasına bir konuyla ilgili görüşünü bildirse aldığı yanıt genellikle aynı olurdu.
-“Sen ancak bu kadarını düşünebilirsin.”
Harvey mesajı şöyle deşifre ederdi.
-“Ben değersiz biriyim.”
Harvey kendisinin yetersiz biri olduğu düşüncesini yavaş yavaş kanıksadı.
Okulda hiçbir dersinde çok büyük bir çıkış yapmamıştı. Öğretmenleri ona karşı cephe almışlardı. Harvey’i sevmiyorlardı ve o da buna aldırmıyormuş gibi görünüyordu. Aslında yapılanlar Harvey’in gururunu incitmişti. Bu hırsla insanlardan öç almak üzere yola koyuldu.
Çevresindekilere karşı duyduğu hislere zincir vurdu ve çok para kazanmanın iktidarla eş anlamlı olduğunu düşünerek bir servet sahibi oldu. Böylece etrafındakileri denetimi altına alabilecekti. Sahip olduğu konumla birlikte herkes onun emrine girecekti.
İnsanlar sömürülmek için vardı. Daha önceden onları seviyor olması bile umrunda değildi. Harvey’İn yeni kitabında sevginin yeri yoktu. İktidar yolunda duyduğu nefreti körüklüyordu.
Bu durum benimsediği stratejinin başarısını ortaya koymaktaydı.
-“Benden nefret etmelerinin tek nedeni var. Onlardan daha başarılı olmam.”
Para peşinde koşmayan herkes aptaldı ona göre.
Anne babamız ve öğretmenlerimizden gelen olumsuz mesajlar bizi iyiye mi sevk eder dersiniz?
Hayır aslında pek öyle değil. Harvey güçlü falan değildi o zayıf bir kişiliktir. Rol yapmaktadır.
Geçmişte Çektiği acıları kendisine yöneltilen suçlamaları hep içinde yaşattığından onlarla yüzleşmekten gerçek anlamda kaçınmaktadır. Kuşandığı zırhın çıkardığı anda yeniden aşağılanacağından korktuğundan ötekilerle kendisi arasında ördüğü duvarı bir türlü yıkamamaktadır.
İnsanlarla samimi olmaktan özellikle kaçınmaktadır.
Çocukluk döneminde sürekli sert eleştirilere maruz kalan insanlar yapılanlardan öylesine zarar görebilir ki, ileride her şeyden ellerini eteklerini çekebilirler. Yaşam boyu kendilerine güvenemeyen, tehlikesiz ve silik bir yaşam sürdürürler.
Öfkelerini yenmek için tatlı bir şeyler yemek isterler. Ağızları sulanır, tatlılara saldırdıkça öfkeleri bir an olsun yatışır. Ardından bellerinin kalınlaşacağı endişesiyle gözyaşları bezlerini harekete geçirirler.
“Aptal” çocuk hayatımın belirli bir döneminde öğretmenine ve anne babasına kendisini ispat etmeye çalışacaktır.
Kimse tarafından aşağılanmayacağı, gücün yalnızca kendisinde olduğu işler edinmek isteyecektir.
“Aptalların”da akıllıca şeyler yapabileceğini göstermektir amaçları.
Olimpiyat, dünya ve Avrupa şampiyonu sporcular arasında yaşam ve karakteri Harvey’le örtüşenler var mıdır dersiniz?
Oscar Wilde’ın dediği gibi; “Dünyada iki trajedi vardır; İstediğiniz şeyleri elde edememek ve istediğiniz şeyleri elde etmek.”
Türkçesi Elif Kemaloğlu’na ait Martha Friedman’ın “Başarı Korkusu” işte böyle bir kitap.
ARTUN TALAY