Ankaragücü’nde “tarihin en güçlü yönetimi” işbaşı yapalı 2 hafta oldu.
Güzel sözlerle, vaatlerle ezici bir çoğunlukla seçimi kazandı bu yönetim.
Atalarımız demiş ya “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” diye…
Yeni yönetimi değerlendirmek için, güzel sözlere, vaatlere değil, yapılan işlere bakmak gerek.
3 yıl boyunca görev yapacak bir ekibi, 15-20 günlük icraatlarıyla eleştirmek ya da övmek pek doğru olmasa da işimiz bu, yapacağız mecburen.
Faruk Koca ve yönetimi, ilk iş olarak kulübe ihtar çeken oyuncularla ilgili soruna odaklandı.
Kısa sürede, alkışlanması gereken çok önemli bir iş gerçekleştirdiler.
Kulübün kasasına sokulan yaklaşık 20 milyon lira ile maliyetli oyuncuların geçmiş dönem alacakları ödenerek tek taraflı fesih yapmaları engellendi.
Bu paralar bugün verilmeseydi hem futbolcuları kaybedecekti Ankaragücü hem de aynı paraları faiziyle birlikte futbolculara yine ödeyecekti.
Bu operasyon sayesinde, sözleşmesi biraz iyileştirilen Alper Potuk Ankaragücü’nde kaldı, ben gidiyorum diye mesaj atan İbrahim Akdağ’a da “Hop bonservissiz nereye gidiyorsun” denilebildi.
İdriz Voca’nın sözleşmesi, alacakları ödendikten sonra kulüp tarafından feshedildi.
Voca konusunda farklı söylemler var, işin aslı şöyle:
Kosovalı oyuncuya uzun süredir ödeme yapılmıyordu, bu yüzden tek taraflı fesih hakkını kullanabilirdi ama kullanmadı.
Bu hakkını kullansa, sadece bu sezonun değil, gelecek sezonun parasını da Ankaragücü’nden tahsil edebilirdi.
Sözleşmesinde takımın küme düşmesi halinde kulüp ya da oyuncu tek taraflı fesih hakkını kullanabilir maddesi vardı.
Bu hakkı kulüp kullandı.
23 yaşında, Kosova Milli Takımı oyuncusu, bir dönem Galatasaray da ilgileniyordu.
Geçen sezon Ankaragücü’ne katkısı sınırlı oldu, mevkisi yerli oyuncular tarafından doldurulabilecek bir oyuncu.
Kalsa Ankaragücü’ne çok katkısı olurdu.
Ama TFF 1. Lig için lüks bir oyuncu, kulübün kararına saygı duymak gerek.
Ankaragücü’nün asıl kurtulması gereken oyuncu Tiago Pinto.
Bir ara adı Portekiz takımları ile anılsa da bir yere gideceğe benzemiyor.
Bu yaşta, böyle bir ücreti hiçbir yerde bulamaz.
Emeklilik ikramiyesi olarak görüyordur, Ankaragücü’ndeki son sezonunda alacağı parayı.
Eğer Ankaragücü yönetimi, Pinto’dan minimum zararla kurtulursa, çok büyük bir iş başarmış olacaktır.
Ankaragücü, yerli alternatifini bulursa Daniel Lukasik ile de yollarını ayırabilir.
Kitsiou da sıkıntılar yaşansa da aldığı parayı hak eden bir oyuncu.
Umarım TFF 1. Lig’de oynamayı sorun etmez.
Endri Çekici için de aynı yorumu yapabiliriz.
Asıl sorun Torgeir Borven’de yaşanıyor.
Hakan Bilgin bugün kahvaltılı bir basın toplantısı yapmış…
Hakan Bilgin’in orada anlattıkları ile Borven cephesinden bilgiler pek örtüşmüyor.
Bilgi kirliliği olmasın diye önce Borven’in sözleşmesinin ayrıntılarını vereyim.
Borven ile 2+1 yıllık sözleşmesi var Ankaragücü’nün.
İkinci sezon 20 maçta forma giyerse, artı 1 yıllık opsiyon devreye girecek.
Borven, Ankaragücü’nden 3 şekilde ayrılabiliyor.
Birincisi, bir kulüp 200 bin Euro verirse kiralayabiliyor.
Kiralık gittiği takımda da 20 maç oynarsa artı 1 yıllık opsiyon yine devreye giriyor, Borven bir sonraki sezon yine Ankaragücü’nün oyuncusu oluyor.
Diğer alternatifler Borven’in cebinden 1 milyon Euro vererek ya da bir kulübün 1,5 milyon Euro vererek bonservisini alması.
Hakan Bilgin, “Borven’in kalması için elimizden geleni yapıyoruz” dese de Norveçli oyuncunun cephesinden gelen bilgiler hiç de öyle değil.
Tam aksine oyuncuya, ayrılması için mobbing uygulandığı iddia ediliyor.
Taraftar, Borven’i çok seviyor, ayrılması halinde yönetime yönelik tepkiler ortaya çıkabilir.
Hele ki ligde gol sıkıntısı çekilirse.
Yöneticiler Borven’in kalmasını istediklerini söylüyorlar ama
transferlere bakıldığında kafa karışıyor.
Karabağ takımından Owusu alındı, bu oyuncunun asıl mevkisi santrafor.
Rodellega’ya da teklif yapıldığı biliniyor.
Toplam 5 yabancıyı aynı anda oynatabildiğin bir ligde kadroda 3 yabancı santrafor tutmak pek inandırıcı gelmiyor.
Birileri doğruları söylemiyor da Borven tarafı mı yönetim tarafı mı bilinmiyor.
Oyuncunun isteği çok açık ve net.
“Ankaragücü’nde kalmak, şampiyon olurken takımın kahramanı olmak istiyorum” diyor.
Tek şartı da 3 yıllık sözleşme.
Pazartesi gelecek, umarım onun ağzından çıkacak kelimelerle gerçekleri öğreniriz.
Yönetimin futbolcuların alacaklarını ödemesi, tek taraflı fesihleri önlemesi 15 günlük icraat için oldukça başarılı diyebiliriz.
Ama şu ana kadar yapılan transferler için aynı şeyleri söylemek pek mümkün değil.
Hatayspor’dan transfer edilen kaleci Akın Alkan ve Yusuf Abdioğlu’na ödenecek ücretler, duyduklarım doğruysa TFF 1. Lig için çok yüksek.
Akın yan toplarda zaafı olan bir kaleci, Yusuf ise ağır bir stoper.
Ankaragücü, hücum futbolu oynayacaksa Yusuf, çok baş ağırtabilir.
Elinde Erdi Dikmen ve Atakan Çankaya gibi oynatıp geliştireceğin oyuncular varken, Yusuf hamlesi, hem de bu kadar yüksek ücretle çok doğru olmamış gibi geldi.
Erdem Özgenç de artık 37 yaşında, belki bir sezon daha idare eder.
Hem geçen sezonki performansı hem de geçmişteki katkılarıyla bu sözleşmeyi hak ediyor.
Ankaragücü’nün diğer transferlerinden Cem Ekinci, TFF 1. Lig için vasat üstü bir oyuncu, sol bek Yasin Güreler, orta sahada İshak Çakmak ve genç kaleci Bahadır Han Güngördü rotasyon oyuncusu olarak değerlendirilecek gibi görünüyor.
Şu ana kadar aldığım istihbarat, Owusu’nun adaptasyon sorunu yaşamazsa Ankaragücü’ne çok katkı yapabileceği şeklinde.
Diğerleri “Ankaragücü tarihinin en güçlü yönetiminden” beklenenin çok uzağındaki oyuncular.
Transferleri büyük ihtimal yine Emre Yıldız yapıyordur.
Geçen sezon sınıfta kaldığı halde torpili büyük olduğu için bu sezon da aynı görevi sürdürüyor.
Görünen o ki yine sınıfta kalacak.
Olsun, kimin umurunda,
Son olarak bugünkü basın toplantısına değinmek istiyorum.
Fatih Mert başkan yine bana sitem edecek ama yaşadıklarımı ben biliyorum.
Bilgisi dahilinde ya da değil, onun döneminde gazeteciler arasında çok büyük ayrım yapılıyordu.
Yönetime yakın değilsen kaderin ambargo oluyordu.
Uzun süre bu anlayışla mücadele etmiş, sonunda bir ölçüde yıkmayı başarmıştık.
Basın sözcülüğüne Gökalp Üstün gelince bu anlayış değişir diye beklenti içine girmiştik.
Anlaşıldı ki tekrar başa dönüyormuşuz, aynı ilkel anlayış yeniden hâkim olmuş.
Olsun biz mücadeleyi severiz.
METİNER ERDEM