Ankaragücü, İstanbulspor’u deplasmanda 2-1 yenerek sezonun ilk deplasman galibiyetini aldı.
Süper Lig’deki son deplasman galibiyeti de yine İstanbul’daydı, Mart 2021’de Karagümrük’ü 1-0 yenmişti Başkent ekibi.
Maç 2 teknik direktörün satranç oyunu gibi başladı.
Dersine daha iyi çalışan taraf, geçen hafta eleştirdiğim Ankaragücü Teknik Direktörü Ömer Erdoğan oldu.
İstanbulspor, Süper Lig’de ön alan baskısını çok iyi yapan, üçüncü bölgede kaptığı toplarla gol arayan bir ekip.
Ligin en kısıtlı kadrosuna sahip olmasına karşın, sıkı sıkıya uyguladığı bu taktikle Beşiktaş’tan puan almasını bildi, Karagümrük ve Alanyaspor’u deplasmanda yendi.
Ömer Erdoğan, rakibin bu kozunu, geriden uzun paslarla çıkarak elinden aldı.
İstanbulspor’un teknik direktörü Osman Zeki Korkmaz, Ankaragücü’nü analiz ederken, ön alan baskısı yapacağını düşünmüştü.
Ömer Erdoğan bu konuda da yanılttı meslektaşını.
Rakibi ikinci bölgede bekleyip, tam bir kontratak takımı gibi kaptığı toplarla hızlı hücumlar yaparak gol aradı.
Atak yaparken, defansı orta sahaya kadar çekip alan daraltıp, rakibin geri dönüşünde rahat top kullanmasını engellemek istedi.
Alan daraltmak için orta sahaya kadar çıkan bekler, bu arada hata yapsalar da alınması gereken bir riskti, Hoca da bu riski aldı.
Ömer Erdoğan, iki ön liberodan Tolga Ciğerci’ye ilk yarıda defansif, Taylan Antalyalı’yı da ofansif katkı yapmaları görevi vermiş.
İkisi de görevlerini tam anlamıyla yerine getirdiler.
Özellikle Taylan’ın ilk yarıdaki performansı, Milli Takımlar Teknik Direktörü Stephan Kuntz’a “Ben de milli görev için hazırım” mesajı niteliğindeydi.
İlk yarı Ankaragücü için her şey mükemmeldi.
İkinci yarıya Taylan Antalyalı’nın sakatlığı nedeniyle çıkmaması, Ankaragücü’nün makine düzeni şeklinde işleyen oyun düzeninde sıkıntılara neden olmaya başladı.
Özellikle Taylan Antalyalı’nın yerine oyuna dahil edilen Pepe’nin hazır olmaması, Ankaragücü’nün ilk yarıdaki ofansif etkinliğini sıfırladı.
Gelecekte çok iyi yerlerde olacağına inandığım, İstanbulspor Teknik Direktörü Osman Zeki Korkmaz, Ankaragücü’nün zayıf karnının bekleri olduğunu bildiği için tüm ataklarını kanatlardan yapınca Başkent ekibinin defoları ortaya çıkmaya başladı.
Yasin Güreler’in kapasitesi belli, o kapasite içinde Marlon dönene kadar elinden geleni yapıyor.
Yeterli oluyor mu?
Elbette değil ama en azından mücadele ediyor.
Benim eleştirim Oğuz Ceylan’a ve onu bu takımın birinci sağ beki olarak transfer eden zihniyete.
İyi ki son dakikada Kevin Malcuit transfer edildi de o sayede, şu anda en azından gelecek adına umudumuz var.
Oğuz Ceylan tecrübesindeki bir futbolcunun bu kadar hatayı bir maça sığdırması, rakibe golü bile kendi eliyle attırması inanılacak gibi değil.
İlk yarı sahanın tek hakimi Ankaragücü iken, ikinci yarı üstünlük İstanbulspor’a geçti.
Ta ki Jese Rodrigues oyuna dahil olana kadar.
Jese tam olarak hazır mı?
Kesinlikle değil ama öyle kaliteli ayakları var ki.
Tam da önümüzde oynuyordu, onu uzatmalarla 35 dakika bu kadar yakından izlemek müthiş keyif verdi.
Ankaragücü’nün ikinci golünde öyle bir asist yaptı ki Ali Sowe bile o golü atmak zorunda (!) kaldı.
Ömer Erdoğan ile birlikte ofansif anlamda sorunlar çözüldü.
Hem de santraforlarından neredeyse sıfıra yakın katkı alırken.
Ama defansif zaaflar maalesef devam ediyor.
Taylan ilk yarı sonunda çıkınca, 90 dakikanın genelinde maçın adamı Nihad Mujakic oldu, ikinci en iyi de Uros Radakoviç’ti.
Defanstan iki oyuncu maçın en iyisi olmasına rağmen Ankaragücü’nün defansının SOS vermesinin nedeni bekler.
Stoper tandemi ne kadar iyiyse, bekler de o kadar beklentilerin uzağında.
Maçın bir diğer iyisi Tolga Ciğerci’ydi.
Tamam yenilen golde kendini gereksiz yere bırakması ve topu kaptırması en büyük hatasıydı ama o pozisyon dışında görevini eksiksiz yerine getirdi.
En çok koşan oyuncu Tolga’ydı, başarılı pas sayısı ve oranında liderlik ondaydı, girdiği 7 hava topu mücadelesinin 5’ini kazandı, 3 ofansif başarılı ara pası yaptı, 12 sahipsiz top kazandı.
Neredeyse hemen her istatistik veride liderlik ondayken, sadece bir pozisyondan dolayı linç edilmesi doğru olmadı.
Sonuçta Ankaragücü, ihtiyacı olan 3 puanı kazandı.
Ömer Erdoğan’ı Başakşehir maçından sonra ağır şekilde eleştirirken, tepkim galibiyeti hiç düşünmemiş olmasınaydı.
Şimdi Ömer Erdoğan’ın maçlarda uyguladığı taktiklerden anladık ki bu takım Başkan Faruk Koca’nın sezon başında bize verdiği şampiyonluk mesajlarının çok uzağında.
Bu yüzden Ankaragücü’nün hedef maçları İstanbulspor maçıydı, Fenerbahçe maçından sonra oynayacağı Giresunspor, Hatayspor, Kasımpaşa maçları olacak.
Bu takım, bu felsefeyle inanıyorum ki bu sezonu 8-12. sıra arasında tamamlar.
Ama ben istiyorum ki Ankaragücü, Fenerbahçe maçına da galibiyet için çıksın, rakibiyle kora kor mücadele etsin.
Konyaspor bunu yaptı, Ankaragücü neden yapmasın?
Geçen haftaki yazımdan dolayı, çok sayıda tebrik telefonu aldığım gibi, çok yoğun şekilde eleştirildim, hatta tehdit edildim.
Kalemimi kıracağını, stada geldiğimde ”gereğini yapacaklarını” yazanlar oldu.
Tabi sadece Ömer Erdoğan’ı eleştirmemiştim, başka konularda vardı, onlar Ömer Erdoğan’ın arkasına sığınarak bana karşılık vermeyi tercih ettiler.
Sorun değil, biz alışkınız.
35 senedir doğru bildiğim yoldan dönmedim, bundan sonra da dönmem.
Taraftarı eleştirdim, iç saha maçlarında senkronize olamıyorlar, sahaya etki etmiyorlar dedim.
Beşiktaş maçında bunu yaptılar, mükemmeldiler, maç kaybedilse de taraftarın etkisi sahaya yansıdı.
Ama bu sezon sadece iç sahadaki Beşiktaş maçında gördük bunu.
Deplasmanda ise çok farklı, Ankaragücü taraftarı.
Tribün grubu psikolojisi ortadan kalkınca, bir başka oluyor Ankaragücü tribünleri.
Necmi Kadıoğlu Stadı’nın tek hakimi Ankaragücü taraftarıydı.
Taraftardan deplasman performansını Fenerbahçe maçında da göstermelerini istemek, beklemek suç olmasa gerek.
Son olarak Ömer Erdoğan hakkındaki eleştirilerime gelirsek.
Ne demişim, “Jese 3 dakikalık oyuncu değil, en az 20 dakika oynamalı.”
Ne oldu, Jese 65. dakikada oyuna girdi, maçı kazandıran oyuncu oldu.
Gelecek adına beni en çok umutlandıran olay da asistin ardından Jese’nin koşarak Ömer Erdoğan’a gelip sarılması oldu.
Ne demişim, “Yunan Milli Takımı’nda süre alan oyuncu, Ankaragücü’nde de oynamalı.”
Ne oldu, haftalardır kadroya dahi giremeyen Tasos, 76. dakikada oyuna dahil oldu.
Bu süre inanıyorum ki daha da artacaktır.
Ne demişim “Macheda oynamalı.”
Ön alan baskısı uygulamayacağın bir maçta son vuruşları bu kadar kötü Ali Sowe’u kullanmak bu maçta Ömer Erdoğan’ın en büyük hatasıydı.
Ali Sowe saç baş yolduran son vurularıyla bu iddiamı da kanıtladı.
Oğuz Ceylan, Başakşehir maçının vasat üstü oynayanlarının arasındaydı.
Nitekim Başakşehir maçı sonrası basın toplantısında Ömer Erdoğan, “Kevin Malcuit niye hazır değil” sorularına, “Oynayabilecek durumda ama ben Oğuz Ceylan’ın performansından memnunum, o yüzden Oğuz’u tercih ediyorum” yanıtı verdi.
Ben ve benim gibi düşünen çok sayıda Ankaragüçlü ise Oğuz’dan genel olarak memnun değil.
Beşiktaş maçında sakatlandı, yerine giren genç Fıratcan bile ondan çok daha iyi performans ortaya koydu.
Diyeceğim o ki.
Eleştiri iyidir, korkmayın Ankaragücü kötü oynadığında siz de eleştirin.
Alkışlanması gerektiğinde avuçlarımız patlayıncaya kadar birlikte alkışlarız.
METİNER ERDEM