Ankaragücü, 3 haftalık galibiyet serisini sahasında Menemenspor ile 2-2 berabere kalarak sonlandırdı.
“Futbol ilahlarının korumasında” ilk 5 haftayı yenilgisiz geçen Ankaragücü, 6. haftada sahasında Menemenspor’u ağırladı.
Maç öncesi rakibi analiz ediyoruz, karşımıza çıkan tablo şöyle:
Toplam kadro bütçesi Ankaragücü’nün 3 futbolcusu kadar bile yok.
Santraforu Ahmat Sagat’ın piyasa değeri sadece 50 bin Euro.
Adanaspor’dan deplasmanda 6, Ümraniyespor’dan evinde 4 gol yemiş.
Yorumumuz dönemin amiyane deyimiyle “Ankaragücü bu takımın içinden geçer” oluyor.
Benim, taraftarın, yöneticinin bu yorumu yapma, bu yoruma göre sahada 11 görme arzumuz olabilir.
Ama teknik direktörün, rakibi küçümsemesi, son 3 haftada makine düzeninde işleyen bir takımı bozma hakkı var mıydı?
Sonucuna katlandığı sürece var tabi ki.
Sanırım Mustafa Dalcı, bu maçı taraftarla kucaklaşma maçı olarak görmüş.
Bu yüzden 3 haftadır kazanan, tek gol yemeyen takımındaki defansif anlamda kilit oyuncular İshak ve Murat’ı yanına oturtup, yerlerine sıfır defansif özelliği olan Zahid ve Geraldo’yu oyuna sürdü.
Menemenspor’u ofansif oyuncularıyla çok farklı mağlup edip taraftarın gönlünü almak istedi.
Henüz 3. dakikada Ariyibi’nin harika asistini iyi değerlendiren Eren Derdiyok takımını 1-0 öne geçirince doğal olarak farklı galibiyet beklentisi tavan yaptı.
Sonrasında evdeki hesap çarşıya uymadı.
Ankaragüçlü futbolcular, teknik direktörlerinin yaptığı gibi rakibi küçümseyip, basit oynamak yerine şov yapmayı tercih edince Menemenspor cezayı kesmekte gecikmedi.
Rasheed’in, önce Erdem’i sonra Yusuf’u ipe dizmesi, Ankaragücü defansının da rakibi küçümsemesinin bir sonucuydu.
İlk gol Erdem ve Yusuf tecrübelerindeki oyunculara yakışmadı.
Beraberlik golünün ardından Ankaragücü, rakibin kolay lokma olmadığını anladı ama sahadaki 11, rakibi baskı altına almakta yeterli değildi.
Defans dörtlüsü dışında sahadaki defansif özelliği olan tek oyuncu menajer torpiliyle oynayan, Mustafa Dalcı’nın bile her maç ancak 50 dakika dayanabildiği Abdullah Durak’tı.
Takım rakibe baskı uygulayamayınca Menemensporlu oyuncular ellerini kollarını sallayarak oyunu istedikleri gibi yönlendirdiler.
Henüz hazır olmadan sahaya sürülen Zahid’in ikramını asiste çeviren Pote, Rasheed’e gol attırarak takımını öne geçirince oyunun şekli bir anda değişti.
Menemenspor 2-1 öne geçince 11 kişi ile defansa çekilip Çanakkale geçilmezi uygulama yoluna gitti.
Erdem’in duran toptan Yusuf’a attırdığı gole kadar da rakip kusursuz bir şekilde bu taktiği uyguladı.
Ankaragücü’nün beraberlik golü Menemenspor’u panikletti, son 15 dakikada kalecileri Batuhan dışında tüm oyuncuları hata üzerine hata yapmaya başladılar.
Menemenspor’un hataları biraz beceriksizlik biraz da şanssızlık sonucu değerlendirilemeyince farklı galibiyet beklentisiyle başlayan maç, bir puanın zor kurtarıldığı bir skorla sona erdi.
Yazılarımda “Ben demiştim” ifadesini kullanmayı pek tercih etmem ama son 2 maç yazımı okuyanlar, Zahid, Geraldo ve Aatıf’ın hazır olmadan oynatılabileceği konusunda uyarılarda bulunduğumu hatırlayacaklardır.
Taraftar da yöneticiler de menajerler de bu oyuncuları sahada görmek istiyor.
Mustafa Dalcı’nın üçlü baskıya ne kadar dayanabileceğini merak ediyordum, öğrenmiş olduk.
Maç sonu basın toplantısına çıkan Necati Erkmen, Murat ve İshak’ın ilk 11’de olmamasına rotasyonu gerekçe gösterdi.
Necati Hoca’yı severim, işini düzgün yapan bir kişi ama benim sorumun muhatabı o olmamalı.
Bu 11’i sahaya süren Mustafa Dalcı yanıtlamalı beni.
TFF’de artık bu tiyatroya bir son vermeli.
Mustafa Dalcı’nın takımıyla antrenmana çıkmasına, kadroyu belirlemesine, maça çıkmasına, tüm değişiklikleri yapmasına izin vereceksin, hesap vereceği basın toplantılarına katılmasına izin vermeyeceksin.
Olacak iş mi bu?
Yönetim de haftada bir gün bile olsun antrenmanı basına açmayarak, Hoca’yı basından saklayacak.
Nedir korkunuz anlamakta zorlanıyorum?
Bu 11’in tercih nedenini asıl sorumlusuna soramayacaksam, 36’lık, 38’lik oyuncu her maç 90 dakika sahadayken, rotasyonu nispeten daha genç oyuncularla yapmanın gerekçesini soramayacaksam, benim maça gitmemin ne anlamı var?
Ben de o zaman artık stadın yolunu unutan onbinlerce taraftar gibi oturayım televizyon başına rahat rahat maçı izleyip yazayım yazımı.
Dünkü maçın taraftar sayısı bize 2400-2500 olarak bildirildi, bir meslektaşım net rakamı almış olacak ki 2018 diye yazmış.
2018 kişi sanki statta onbin-onbeş bin seyirci varmış gibi ortam yarattı.
Ne zaman?
Son 15-20 dakika, bir de maç sonu.
Yoksa maç boyu tribünleri tanımakta zorlandım.
Her taraftan bir ses çıktı.
Öncelikle tribündeki taraftar sayısı artırılmalı.
Gerçekten onbin kişi olsa düşünün o stadın halini.
Aşıyla, pandemiyle gerekçeler üretmekle bu iş olmuyor.
2. Lig’deki Eskişehirspor’un maçlarında tüm biletler satılıyorsa, Ankaragücü de dolu tribünlere oynamalı artık.
Sonrasında tribünlerdeki çok seslilik yok edilmeli.
Ortada bir sorun var ve bu sorunun çözümü gerekiyor.
Maç sonu kulüp paylaşımlarına bakıyorum, sanki Beşiktaş ile Galatasaray ile oynanmış gibi müthiş mücadeleden bahsediliyor.
Ne mücadelesi ya!
Rakip 2-1’i korumak için çekildi de atak yapabildi bu takım.
Hele 2-2 olunca ceza alanlarından çıkmadılar.
Maçın 1-1 olduğu 14. dakikadan 2-2 olduğu 73. dakikaya kadar izleyin tekrardan, sahada Ankaragücü var mıydı, yok muydu görün.
Menemenspor, o dar kadrosuyla Ankaragücü’ne 60 dakika doğru dürüst pozisyon bile vermedi.
Ankaragücü, TFF 1. Lig’in en şanslı başlangıç fikstürüne sahipti.
Bu takım, bu fikstürle çok rahat 6’da 6 yapabilirdi, keseyi puanlarla doldurabilirdi.
Ama olmadı, kesenin yarısı boş kaldı.
Şimdi asıl zorlu haftalar başlıyor.
Önümüzdeki 6 haftada rakipler Bursaspor (D), BB Erzurumspor, Bandırmaspor (D), Manisa FK, Eyüpspor (D) ve Ümraniyespor.
Menemenspor maçını yol kazası olarak görmek gerekir.
Ama sanki Ankaragücü çok iyi oynadı diye algı yaratılırsa, hatalardan ders alınmaz.
Bizden uyarması…
METİNER ERDEM