Fikri Başpınar.
Nam-ı Diğer “Enişte”
Ankaragücü yönetim kurulunda 1975’ten 1987 yılına kadar 12 yıl Genel Kaptan ve yardımcısı olarak olarak görev yaptı.
Orhan Sorguç, Sabri Mermutlu, Yakup Atay, Güngör Türközü, Nurettin Çarmıklı ve Nevzat Karataş başkanlarla çalıştı.
Ankaragücü’nün 1981’de önce Türkiye Kupası’nı, ardından Devlet Başkanlığı Kupası’nı kazandığı ve çıkarılan kanunla bugünkü adıyla Süper Lig’e yükseldiği günlerin en yakın tanıklarından biri oldu.
Ankaragücü’nün fırtınalı günlerine ait anılarını, o anlattı, biz not ettik.
İşte “Enişte”nin anılarından Ankaragücü’nün fırtınalı yılları…
SÜREYYA GAZİNOSU’NDA DEĞİŞEN STAT
Kupada finalden önce Beşiktaş ile eşleşmiştik. İlk maçı İstanbul’da 2-0 kaybettik. İkinci maç hafta içi çarşamba günü Cebeci Stadı’nda gündüz oynanacaktı. Süreyya Gazinosu’nda Muazzez Ersoy’u dinlemeye gitmiştik. Dönemin Gençlik Spor Genel Müdürü de oradaydı. Maçın 19 Mayıs’a alınmasını, akşam oynanmasını istedik. O da kabul etti. Maç çarşamba günü saat 20.00’ye alındı. Beşiktaşlılar çıldırdı, çok itiraz ettiler ama o zaman Ankaragücü’nün ağırlığı çok fazlaydı. Beşiktaş, ne kadar uğraşsa da maçın akşam oynanmasına engel olamadı. Tıklım tıklım dolu tribünler önünde oynandı maç. Ankaragücü, çok güzel oynadı. Maçı 3-0 kazandık, Beşiktaş’ı eledik.
(Burada araya girmek istiyorum. 2018-2019 Sezonu’nun 13. haftasında Osmanlı Stadı’nda oynanması gereken Ankaragücü-Beşiktaş maçının sadece bir gün öncesinden Kayseri’ye alındığını hatırlıyorsunuz değil mi? Ankaragücü’nün itirazları kale alınmamış, stadın zemini kötü diye Ankaragücü haftalarca Kayseri’de, Afyon’da oynamak zorunda bırakılmıştı. Nereden nereye?)
KRAMPONLA EZİLEN TÜRKİYE KUPASI
O zaman kupayı kazanmak şimdiki gibi kolay değildi. Aralarında Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın da bulunduğu 6 takımı çift maç yaparak eledikten sonra finalde Boluspor ile eşleştik. 19 Mayıs Stadı’ndaki ilk maçı 2-1 kazandık. Ertesi hafta rövanşı Bolu’da oynadık. Son dakikalara kadar maç 0-0 geldi. 81. dakikada Ermeni asıllı bir forvetleri vardı Minas adında. Onun ayağından bir gol yedik. Başımızdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Meğer hakem Sadık Deda ofsayt olduğu için golü iptal etmiş. O kadar kalabalık ki stat, golün iptal olduğunu geç fark ettik. Maç 0-0 sona erdi. Kupa sahanın kenarındaydı. Boluspor’un İbrahim adında bir sağ bekleri vardı. Babayiğit bir gençti. Attıkları golün ofsayt diye iptal edilmesine o kadar sinirlenmiş ki maçtan sonra kramponlarını çıkarıp saha kenarında masanın üzerinde bulunan kupaya fırlattı. Kramponlardan biri kupaya isabet etti ve kupa ezildi. Kulüpte sergilenen kupayı incelerseniz, ezik kısmını görürsünüz.
ANKARAGÜCÜ YÖNETİMİNİN GÜCÜ
Kulübün en büyük geliri MKE işçilerinden toplanan paralardı. O paranın da bir kısmı Kırıkkalespor’a giderdi. Maçlarımıza 20-30 bin taraftar gelirdi. Maç gelirleri de önemli gelir kaynağıydı ama asıl para yöneticilerin cebinden çıkardı. Transfer paralarını başkanlar ya da zengin yöneticiler karşılardı. Sezon başında kura çekerdik. Her yöneticiye bir deplasman düşerdi. Yönetici, takım tesislerden çıkıp, dönene kadar yol, yemek, otel vs. her türlü masrafı kendi cebinden karşılardı. O dönemlerde çok güçlü yöneticiler görev yapardı Ankaragücü’nde. Birçok önemli kamu kurumunun genel müdürleri yönetime girmeye çalışırdı. Emniyet müdürleri vardı yönetimde. Ankaragücü yöneticilerinin bir ağırlığı vardı. O dönem bilet paralarından yüzde 20 belediyeye pay aktarılırdı. Vedat Dalokay’dı belediye başkanı. Ben gittim, bir ricamla yüzde 1’e düşürüldü. Diğer illerde yüzde 20 pay kesilirken, Ankara’da yüzde 1 kesilirdi.
BANKER BAŞKAN BATINCA
Yönetime ilk kez Orhan Sorguç’un başkanlığı döneminde girdim. MKE’nin genel müdürüydü. Sonra Sabri Mermutlu başkan oldu. Onun döneminde önce küme düştük, sonra kupa şampiyonluğundan dolayı yeniden üst lige yükseldik. Sabri Mermutlu bırakınca banker Yakup Atay başkan oldu. Yakup Atay’ın başkanlığı döneminde başlangıçta paradan yana hiç sıkıntımız olmadı. İyi transferler yapıldı. Halil İbrahim’i Boluspor’dan onun döneminde 24 bin miydi, 24 milyon muydu o zamanın parası, tam hatırlamıyorum ama rekor bir ücretle İstanbul takımlarının elinden alarak transfer ettik.
Sonradan bankerlik olayı patladı. Bankerler peş peşe batmaya başladılar. Bizim başkanın durumu aslında iyiydi ama herkes parasını çekmeye başlayınca o da zor duruma düştü. Her gün aralarında gazetecilerin de olduğu en az 50 kişi kulübe gelip parasını isterdi. O sezon Yılmaz Gökdel hocamızdı. İyi de bir takımımız olmasına rağmen takım sürekli geri gidiyordu. Düşme potasına kadar geriledik. Kenan Evren, takımı yakından takip ediyordu. Bir gün Vali Mustafa Gönül aracılığıyla “Sakın düşüp de beni mahcup etmesinler” diye haber yolladı.
Öyle olunca yönetim kurulu toplandık Yakup Atay’ı başkanlıktan aldık, müteahhit Güngör Türközü’nü getirdik. Hocayı çağırdık, takımın durumuyla ilgili rapor istedik. “Takım iyi gitmiyor, takımla ilgilenmiyorsun” diye kızdık.
Yılmaz Gökdel hoca da “Nasıl ilgileneyim benim hayatım kaydı. Tüm birikimlerimi kaybettim” diye yakındı. Meğerse, o da tüm birikimlerini, tam hatırlamıyorum ama bayağı büyük bir meblağdı, Başkan Yakup Atay’ın bankerlik şirketine yatırmış. Başkan batınca o da parasını kaybetmiş. Hoca da takımı boşlayıp kendi derdine düşmüş. İstifa etmesini istedik o da istifa etti. Sonrasında, Altay’dan yeni ayrılan Necdet Niş ile anlaştık. Gelir gelmez takımı ateşledi. Takımı düşme potasından aldı, ligi altıncı sırada tamamladık. O sezon Fenerbahçe’yi de yendik. Kenan Evren Fenerbahçeliydi. Bu sefer, “Beni mahcup etmeyin dediysek bizim Fenerbahçe’yi de yenin demediydik” diye bize takıldı.
O sene Balkan Kupası’na katıldık. Bulgaristan’ın Varna Spartak takımını eleyerek yarı finale yükseldik. Yarı Finalde Yunanistan’ın İraklis takımı ile eşleştik. İlk maçı 1-0 kaybettik, rövanşı biz 1-0 kazandık. Penaltılarda 4-3 yenilerek finali kaçırdık.
ANKARAGÜCÜ’NÜN KAPISINDAN DÖNEN YILDIZLAR
Oğuz Çetin’i Fenerbahçe’den önce biz alıyorduk. Sakaryaspor satışa çıkarmıştı, çok da taliplisi vardı. Transferiyle babası Nihat Bey ilgileniyordu. Nihat bey de eski futbolcu ve Zeynel Hoca’nın Gençlerbirliği’nden takım arkadaşıydı. Sapanca’da 6 saat ikna etmeye çalıştık, sonunda pes etti. “Tamam alın Oğuz’u gidin” dedi. Sonradan Sakaryaspor Başkanı satmaktan vazgeçince transfer gerçekleşmedi.
Trabzonspor’dan Hasan Vezir’i alacaktık. Peşinat bile ödemiştik. Sonradan mafya işin içine girdi, transferi engellediler.
Boluspor’da oynarken Rıdvan Dilmen ile de 14 bin liraya anlaştık. Ankara’ya getirdik. Güngör Türközü’nün Cinnah’taki yazıhanesinde bir hafta misafir ettik. Yönetim Kurulu’nda Ali adında MKE’den bir yönetici vardı. O karşı çıktı, Nurettin Çarmıklı’yı ikna ederek transferi bozdu. O dönem MKE yöneticileri takımın çok başarılı olmasını istemezdi. Takım şampiyon olursa kulüp ellerinden gider diye çekinirlerdi.
Mehmet Özdilek’i de Ankara’ya getirdik. 30 bin liraya anlaştık, sözleşmeye imza bile attı. İmzadan sonra uğurladık gönderdik. Nurettin Çarmıklı beni çağırdı. “Ya Fikri, bu çocuğun boyu çok kısa nasıl oynayacak bu bizde. Boş ver almayalım” dedi. İkna edemedim, mecbur vazgeçtik transferden. Sonra Beşiktaş’a gitti.
METİNER ERDEM