Emekli dede tepesi Ankara’ya yüz on üç kilometre ve bir buçuk saat uzaklıkta Kızılcahamam sınırları ve Çankırı sınırları arasında kalan Orta köyünün en yüksek tepesidir.
Sabahın sekizinde serin bir havada yola çıkıp Kızılcahamam’dan Çankırı Çerkeş yolunu takip edip Eğerlibaş köyünden içeri girdik. Yaklaşık yirmi dakika sonra yol ayrımıyla Orta köyüne yolculuğumuz devam etti.
Rakım yükseldikçe tepede bizi nilüfer çiçeklerinin içinde bulunduğu küçük göl karşıladı. Çevresinde sabah kahvaltısı için yılkı atları ve büyük baş hayvanların otladığı alan tam karşımızdaydı.
Hemen, hayvanları ürkütmeden fotoğraflarını çektik yolumuza devam ettik. Uygun bir yerde inip sırt çantalarımızı kontrol ettik.
Tam karşımızda duran on yedi kilometre sürecek Emekli Dede Tepesine yolculuğumuza rehberimiz eşliğinde başladık.
Hava sıcak ama bulutlardan dolayı güneş perdelemiş bir haldeydi .Yürümeye elverişli bir ortam içindeydik.
Rehberimizin talimatlarıyla karşımızda Ankara’nın en yüksek tepesine ulaşmanın keyfine adım adım yaklaşmaya başladık.
Daha önceleri Emekli Dede Tepesinin ismini ADOK rehberi Salim Erdal, genç yaşta trafik kazasında yitirdiğimiz Emre Yatar tepesi olarak ölümsüzleştirmek istedi fakat bu çabası uzun sürmedi.
Emre Yatar adına tepeye bir plaket ve giymiş olduğu botunu koyup anıt olması için çok çabaladı maalesef bu çabası ancak yedi yıl sürdü.
Köylülerin yaz aylarında yağmur duası için çıktıkları bu tepenin ismi Emre Yatar olarak değil de, yine Emekli Dede Tepesi olarak anmaya devam ettiler.
Rivayete göre; savaşan bir Türk askerinin başını düşmanlar kesmişler. Bunun üzerine başı düşman eline geçmesin diye dere tepe yürüyen Türk askeri, bu tepede kalmaya karar kılmış. Yine söylenceye göre başı burada gövdesi başka yerde gömülüymüş.
Rehberimizle bu tepenin bulunduğu bölgeye varmak için güneyinde ormanla kaplı bir alanda yürümeye başladık.
Daha önceleri birkaç kez geldiğim için, insanı hayrete düşüren kuzey doğuda ise bir tek ağacın bulunmadığı yayla evleriyle kaplı bölge hep çok ilginç gelmiştir bana.
Mazı ağaçlarıyla kaplı bölgeler peyzaj mimarlarını hayrete düşürecek şekilde doğal ortama da harika bir görüntü oluşturmuş.
Kuşburnu meyvelerini diğer adıyla yaban güllerini her adımda görmek mümkündü.
Yanımda getirdiğim pet şişeye bolca kuşburnu koparıp koydum eve döndüğümde akşam nefis kuşburnu çayını yudumlamak harika olacak.
Maalesef böğürtlen yemek için çok geç kalmıştık. İki hafta önce bolca bulunan böğürtlenler bu hafta kalmamıştı.
Zorlu bir parkurun son adımlarında kan ter içinde Emekli Dede Tepesi 2079 metreye az kalmıştı. Son bir gayretle zirveye yaklaşmanın gururu ve en tepede olmanın keyfi bir başka olacaktı.
Ve zirvedeydik.
Esen tatlı tatlı rüzgâr bize hoş geldin derken. Hemen üzerimize rüzgârlıklarımızı giyip, sırt çantamızdan kumanyalarımızı çıkarıp kahvemizi yudumlarken, doğanın mucizesini yaşamak bir harikaydı.
Köylüler son zamanlarda, sadece bir tepe olan bu bölgeye Ankara taşı ve mermerden bir mezar ve kitabe yapmışlar. Ama kitabeyi çok acele getirip, kopyala yapıştır gibi, olsun bitsine getirmişler.
Çünkü mermer üzerine yazılan Emekli Dede ile ilgili hikâye yarım bir şekilde bırakılmış kalmış.!!!
Her şeye rağmen zirvede olmak ve o temiz havayı solumak harika bir duygu olarak hafızamızda yerini almıştı. İniş için hazırlıklarımızı yapıp araçlarımıza yola çıkma vakti gelmişti.
Nefis çam ağaçları arasında şahin gibi süzülerek yaylaya yolculuğumuza başladık.
Orman içinde çok büyük karınca yuvası da (termit) ilk göze çarpanlar arsındaydı.
Sabahın serinliğinde başlayan doğa yürüyüşümüzün sonuna geldiğimizde herkeste tatlı bir yorgunluk, ama başarmanın sevinci vardı.
Bir de önemli uyarı, kesinlikle çıkılacak bu tür parkurlara rehbersiz gidilmesi büyük bir risktir.
Çünkü orman dokusunun hepsi bir birine benzer.
Doğayla şaka olmaz yutar sizi.
ALİ YILMAZ