Ankaragücü, mutlak puan ya da puanlar almak için gittiği İstanbul deplasmanında Başakşehir Futbol Kulübü’ne 2-1 kaybetti.
2-2 biten Beşiktaş maçından sonra bu takıma ne oldu anlamak mümkün değil.
Ligden düşen Denizlispor’u yenemediler, sonra peş peşe gelen Malatya, Gaziantep, Başakşehir yenilgileri.
Herkes bu 4 maçtan 8-12 puan beklerken, sadece 1 puan alınınca Ankaragücü, haftalar sonra yeniden kendini düşme hattının içinde buldu.
Ankaragücü, Başakşehir maçına müthiş bir başlangıç yaptı.
Topu İstanbul ekibine bırakan Sarı Lacivertliler, rakibi 2. bölgede karşılayıp, kaptıkları topları Alper, Paintsil, Endri Çekici ve Pinto ile buluşturarak hızlı hücumlarla gol aradılar.
İlk yarım saati sağa, sola, geriye pas atmakla geçiren Başakşehir, Ankaragücü kalesine tek şut dahi atamadı.
Başakşehir o kadar kötüydü ki, Ankaragücü’nün kaptığı her top rakip kalede pozisyon olarak sonlanıyordu.
İlk yarım saatte Ankaragücü, 1 gol, VAR’dan niye döndüğü anlaşılamayan penaltı, 2 de direkten dönen topla sahanın tek hakimiydi.
Hem de bunu rakibin yüzde 76’lık topla oynama oranına ulaştığı dakikalarda gerçekleştirdi.
Başkent ekibi, topla oynadığı her saniyeyi olumlu değerlendirdi desek yeridir.
İlk yarı 2-3 farklı Ankaragücü galibiyeti ile bitmediyse, önce kaleci Volkan’ın, sonra da hakem Halil Umut Meler’in katkısı oldukça yüksekti.
Aslında Başakşehir, geçen hafta içinde de benzer bir maç yaşamıştı, Erzurumspor’la.
Erzurumspor, ilk yarıda çok üstündü, ikinci yarı skoru korumak için geriye yaslanınca 1-0 üstün götürdüğü maçı 2-1 kaybetmiş, tecrübeli teknik direktör Yılmaz Vural’ın yaptığı bu hata Erzurumspor’u matematiksel olmasa da moral olarak küme düşürmüştü.
Hikmet Karaman, Yılmaz Vural’ın hatasından ders almamış olacak ki aynı hatayı tekrarladı.
Rakibi ilk yarı boyunca ikinci bölgede karşılarken, ikinci yarı takımı daha da geriye yaslayarak Aykut Kocaman’ın ekmeğine yağ sürdü.
Başakşehir çok ağır bir takım ama çok yetenekli ayakları var.
Ankaragücü kendiliğinden geriye yaslanınca, orta sahayı ellerini kollarını sallayarak geçtiler, oyunu Ankaragücü ceza sahasına yığdılar.
Oyunun boyu da kısaldığı için yetenekli ayaklarla kalabalığın içinde oluşan karambollerde gol aramaya başladılar.
Hayalet gibi dolaşan Saba’nın 90 dakika oyunda kalması, değişikliklerin takıma katkı sağlamaması Hikmet Karaman’ın eksileri olarak bir kenara yazıldı.
Ankaragücü ceza sahasında oluşan karambolde bir başı boş topu Daniel Aleksiç gole çevirince Başkent ekibini zor dakikaların beklediği belli oldu.
Beraberlik iki tarafa da bir nebze yaradığı için sonraki dakikalarda Ankaragücü de Başakşehir de kontrollü oynamaya çalıştı.
Pozisyonsuz bir şekilde berabere tamamlanması beklenen maçın skorunu, Yunan oyuncu Kitsiou’nun aşırı özgüvenden kaynaklanan hatası belirledi.
Kitsiou’nun ceza sahasında kaptırdığı topu filelere gönderen Junior Fernandes, Ankaragücü’nün hayati önem taşıyan bir puanı da İstanbul’da bırakmasına neden oldu.
Ankaragücü, bu sezon ilk kez yenilmiyor, bu sezon ki 19’uncu yenilgisini aldı.
Ama hiçbir yenilgi bu kadar yıkıcı olmamıştı.
Moraller alt üst olmuş durumda.
Ligde kalma inancı çok ama çok düştü camiada.
Bunun en büyük nedeni de krizi yönetecek bir yönetimin olmayışı.
Başkan Fatih Mert de dahil tüm yöneticiler, adeta yeraltına çekilmiş durumda.
Kimseden ses çıkmıyor.
Tek ses Faruk Koca’dan çıkardı, onun da sesi kesildi, küstürüldü, artık maçlara dahi gitmez oldu.
Eryaman’daki Gaziantep maçında yoktu, Başakşehir maçı için de İstanbul’a gitmedi.
Şu anda takım tamamen teknik direktör Hikmet Karaman’a emanet edilmiş durumda.
Başkan da Hikmet Karaman, basın sözcüsü de sosyal medya sorumlusu da.
Bakalım, Hikmet Hoca nasıl toparlayacak camiayı.
Faruk Koca’ya gelince.
Müthiş bir itibarsızlaştırma operasyonu ile karşı karşıya.
Alınan kötü sonuçlardan hoşnutsuzluğunu dile getirmesi suçmuş gibi, her mecrada linç ediliyor.
O konuşmuyor, kimse de çıkıp onu savunmuyor.
Duayen meslektaşımız Ali Erdoğan geçen hafta bir iddia ortaya attı.
İddiaya göre Faruk Koca, Sportif Direktör İzzet Erdoğan’ı aramış, “Alo İzzet, Hikmet Karaman’ı gönder” demiş.
Çok önemli iddia, ben duymadım, Ali Erdoğan’ın köşesinde okudum.
Tarafları aradım, doğrulayan çıkmadı, aksine yeminle asla böyle bir olayın yaşanmadığını söylediler.
“Yalanlama” ifadesini kullanmaktan özellikle kaçınıyorum, meslektaşımın emeğine saygısızlık olur, belki de olay doğrudur.
Ama ben teyit edemediğim için bu olayı yazmadım.
Ayrıca içerikte de çelişki vardı.
İddiaya göre, Faruk Koca’nın ara transferde aldığı oyuncular kasıtlı oynatılmıyormuş.
Kimler alındı ara transfer döneminde?
Badji, Geraldo, İbrahim…
Üçü de sakat ya da cezalı olmadıkça oynayan oyuncular.
Aslında Hikmet Karaman-Faruk Koca tartışması üzeri çabucak kapatılabilecek basit bir tartışma konusuydu.
Herkes farklı şeyler söylüyor, bana gelen bilgi Beşiktaş beraberliğinden sonra “Nasıl olsa Denizlispor’u da yeneriz” diyerek, peşin prim talep edilmiş.
Faruk Koca da kabul etmemiş.
Denizli maçı berabere bitince de Faruk Koca, “Hani kazanacaktık” diye sitem etmiş.
Bu siteme Hikmet Karaman da karşılık verince kısa süreli gerginlik yaşanmış.
Birisi yememiş içmemiş, küllenmiş bu tartışmayı sosyal medyaya servis etmiş.
Amaç ne?
Faruk Koca’yı itibarsızlaştırmak.
Hani polisiye romanlarda bir cinayet işlenince dedektifin ilk sorguladığı şey, “Bu cinayet kimin işine yarar?” olur ya.
Ben de soruyorum, “Faruk Koca’yı itibarsızlaştırmak kimin işine yarar?
Olsa olsa Faruk Koca yüzünden bazı nimetlerden yoksun kalan, kulüpten uzaklaşmak zorunda kalan biridir.
Aklınca intikam alıyordur.
Aklıma da sadece ve sadece bir kişinin adı geliyor.
O ismi siz de tahmin ediyorsunuzdur herhâlde.
Faruk Koca’yı itibarsızlaştıracağım derken, takımı küme düşürtüyor haberi olsun.