Başkent’te Ankaragücü karşısındaki beklenmedik yenilgi, Fenerbahçe ve Ersun Yanal için tehlike çanlarını çaldırmaya başladı.
Çok değil, üç hafta önce Şükrü Saracoğlu’nda Başkaşehir karşılaşmasında sergilediği görkemli, büyüleyen oyun ile adeta düşman çatlatan takım ne oldu da ardı ardına üç maçta salt bir puan ile yetindi?
İkisi dış saha, biri iç saha olmak üzere Trabzonspor, Alanyaspor, Ankaragücü maçlarında iki yenilgi ve bir eşitlik yönetimin, taraftarın kabulleneceği tablo olamaz elbette.
Çaykur Rizespor maçında 17. haftada dış sahadaki yengi, İlk yarıda takımın üzerine kabus gibi çöken deplasman ürküsünü kırmaya başlamış, oyunculara öz güven aşılamıştı. Ne var ki, ikinci yarının başında dış sahada oynanan Trabzonspor ve Ankaragücü karşılaşmalarındaki yenilgiler korkuyu yeniden çağırdı takımın üzerine. Trabzon’da sahadan yenik ayrılsa da başa baş mücadele etmesi, kusursuz futbol sergilemesi bir ölçüde teselli olmuştu.
Ancak, düşüş Alanyaspor maçı ile başladı, Ankara’da sezonun en kötü oyunu ile sürdü. Eryaman’da deyim yerinde ise dondu Fenerbahçe’nin milyon dolarlık ayakları. Ersun Yanal’ın haftalardır adeta “bizi oynatmayın” diye çığlık attığı Jailson ve Tolga İnadı bu kez de pahalıya mal oldu Fenerbahçe’ye.
Salt bu iki oyuncu değildi sahada tel tel dökülenler. Hala kendini yeterince geliştiremeyen Altay, bal yapmayan arı misali ortalar rakip oyunculardan dönen İsla, savunduğu bölgeyi koridora çevirten Dirar’a neredeyse beş haftadır ortalıkta gözükmeyen Vedat Muriq ve Kruse de eklenince yenilgi kaçınılmaz oldu. Serdar, Ozan ve Gustavo’nun çabaları önleyemedi beklenmeyen üç puan yitimini.
Kuşkusuz olumsuz tablonun oluşmasında, bir türlü ideal kadroyu oluşturamayan ve kötü oyunlarına karşın bazı oyuncularda ısrarını sürdüren Ersun Yanal kadar, hakemlerin yanlış kararları, ardı ardına gelen sakatlıklar etkili oldu. Aslında Fenerbahçe’nin kadrosu öyle savunulduğu gibi çok kaliteli oyunculardan oluşmuyor. 4 veya 5 oyuncuyu dışarıda bırakırsanız Süper Lig’in sıradan takımlarından hiç farklı yanı yok.
Ali Koç’un büyük umutlarla takımın başına getirdiği Comolli’nin çok ama çok sorumluluğu var, son yıllarda taraftarı üzen kötü takımın oluşmasında. Geçen yıl aldırdıklarını, bu sezon başı transfer ettirdikleri veya ettirmeye çalıştıklarını anımsayın. Belki içlerinde üç veya dördü takıma katkı sağladı, diğerlerinin uyumsuzluktan, yeteneklerinin kısıtlı olmasından ötürü Fenerbahçe’ye hiç yararı olmadı. Yanlışı geç sezen Ali Koç, sonunda Fransız sportif direktöre kapıyı gösterdi. Ama iş işten çoktan geçti. Geçen sezon yaşanan rezalet, bu sezonki düş kırıklığı taraftarı oldukça üzdü.
Hiç yoktan takımdan gönderilen Valbuena ile Soldado kalsaydı inanın çok katkı sağlardı. Nedense, Ersun Yanal onları istemedi. Her iki oyuncu da bugünkü kadronun değişmezleri olurdu.
Şükrü Saracoğlu’ndaki Galatasaray maçı Fenerbahçe için şampiyonlukta son keskin viraj, bir anlamda “var mısın yok musun” mücadelesi. Kazanılacak üç puan örselenen şampiyonluk iddiasını tazeler, olası beraberlik ve yenilgi “buraya kadar” dedirttirir. Sanırım Ersun Yanal da şapkasını önüne koyar ve değerlendirmesini yapar.
Kuşkusuz, bu sezon çok canı yandı Fenerbahçe’nin hakemlerden. Malatyaspor, Trabzonspor ve Alanyaspor maçlarındaki belirgin hatalar takımı hırpaladı. Tüm bu olumsuz unsurlara karşı daha özverili, inançlı oyunu ortaya koymaları gerekmez mi oyuncuların? Her kötü sonuç sonrası futbolcuların ve teknik kadronun “üzüldük, önümüzdeki haftalarda sevindireceğiz taraftarı” açıklamaları inandırıcılığını yitirmeye başladı.
Şükrü KARAMAN