2021 Tokyo Olimpiyat Oyunları’na hazırlanmak için, bazı gelişmiş ülkeler adalarda antrenman yapmayı tercih ediyorlar.
Hem uzun hazırlanma süresini iyi kullanmak hem de olimpiyata gidecek olanların sağlıklarını korumak amacındalar.
Kiralama yöntemiyle adalara Olimpiyat Oyunlarına hazırlanabilmek için gerekli tüm üniteleri mobil olarak kuruyorlar. Amaç izole bir alanda olimpiyat takımını toplayıp, sağlıklı bir şekilde hazırlanmalarını sağlamak. Kafileler olimpiyat oyunlarına gidince bu üniteleri sökecekler.
Dünyada en yetenekli gençler finans ve yazılım sektöründe olduğundan, finans ve yazılım dev adımlarla ilerliyor, bilim ise topallıyor, aşı ve etkin ilaç bulunamıyor.
Öyle dünyada akıl almaz şeyler oluyor ki, spor arada sıkışıp kalmış durumda.
Seattle’da genç bir kadın, ikinci kattaki evinin yatak odasında üstünü değiştiriyordu. Aniden çim biçme makinesine benzer bir ses duydu.
Sese doğru pencereye yöneldiğinde, röntgenci pervaneli bir helikopterin kendisini kaydettiğini görünce şoka uğradı. Hemen kocasını çağırdı. Kocası röntgenci helikopteri yan binadaki komşusunun uçurduğunu gördü ve derhal çekimi kesmesini söyledi.
Komşusu reddetti, bunun üzerine aile polis çağırdı. Polis tarafları dinledi ve şöyle dedi. “Birinin bahçesinde yürümek haneye tecavüz sayılır ama ABD anayasasına göre hava herkese açık bir otoyoldur.” dedi ve işlem yapmadan gitti.
İşte böyle acayip bir dünyada yaşıyoruz. Hod Lipson “Herkesin her şeyi yapabildiği bir dünyada yasakları uygulamak çok zor” diyor.
Size başka ilginç bir örnek daha vermek istiyorum. Görme fırsatını ancak müzelerde bulabileceğimiz dev canlılar için durum değişmek üzere.
Şöyle ki ebeveyni bilgisayar olan bir form üretildi. Geçmişin dev canlıları Mamut, Dodo kuşu, Tasmanya Kaplanı, dinozorlar sentetik biyoloji ile üretilebilecekler arasında.
Glowing Plant adlı bir şirket, sıradan bitkileri parlak yapmak için “biyoparlak” proje üzerinde çalışıyor. DNA tasarımları ile sokak lambaları yerine, parıl parıl parlayacak ağaçlar üzerinde çalışıyor.
Yani ciddi ciddi Jurasic Park!
Elon Musk “Yapay zeka nükleer silahtan bile daha tehlikeli olabilir” diyor.
Ray Kurzwell ise “Yapay zeka 2029 senesinde insan seviyesine, 2045’te ise biyolojik insan zekasını milyarlarca kat aşmış olacak” diyor.
Böylesine acayip dünyada yaşarken sporun 20 yıl sonraki geleceği için şu soruların mutlaka yanıtlanması gerekiyor.
Sporda geleceğin ne kadar farklı olabileceği konusunda Spor Teşkilatında açık ve kolektif bir görüş var mı?
Her düzeydeki çalışan başarıyı sürdürme görevinin ivediliği konusunda derin bir anlayışa sahip mi?
Spor Teşkilatının fırsat ufku, mevcut projelerin sınırlarının önemli ölçüde ötesine uzanıyor mu?
Üst düzey yöneticiler gelecekteki yönetici ve çalışanlara daha büyük bir miras bırakabileceklerinden emin mi?
Eğer Canon büyümek için yalnızca 35 mm kameralara dayansaydı, işi çoktan bitmişti.
Eğer Motorola, yalnızca taksilerdekine benzer telsizlerle yetinseydi, büyümesi yıllar önce tıkanıp kalırdı.
Temel işe takılıp kalmak, spor teşkilatının fırsat ufkunu ve yeni rekabet alanları üretme potansiyelini sınırlar.
Amaç ne dar anlamda teknoloji güdümlü ne de dar anlamda sporsever güdümlü olmaktır. Böylesi kesin tercihlerden kaçınmak gerekir.
Amaç geniş anlamda yarar güdümlü olabilmek, sürekli insanlara henüz ifade edilmemiş yararlar sağlayacak spor projelerini aramak, bunlara yatırım yapmak ve egemen olmalıdır.
Teknoloji liderliği peşinde koşmak, kaynak israfından başka bir şey getirmez. Aynı şekilde sporseverlerden talimat almayı beklemek, geleceğe önde ulaşmaya engeldir.
Yapılması gereken, spor sektöründe ifade edilmemiş ihtiyaçları ön görüp karşılayarak, insanları spora çekmektir.
Bir de buna iş arasında beklenmedik muzırlıklarla karşılaşma sorunu var. Bu muzırlıklardan kurtulmanın yolu, performans şımarıklığını oluşturan bataklığı kurutmakla mümkündür.
Bu bataklığı oluşturan neden; yıldızlar, gençler, 23 yaş altı ve büyükler kategorileri arasındaki ciddi kalite farklılıklarından kaynaklanmaktadır.
Spor Teşkilatı dört bacağı sağlam olan bir sandalyeye oturmalıdır.
Birinci bacak, dikiz aynasından bakıldığında yakından takip edenlerin çok sayıda olmasına dayanır. Bu her türlü muzırlığı önler. Böylece öndeki aklını geçilmemeye verecek ve muzırlığa zaman bulamayacaktır.
İkinci bacak; olimpik kadro için rasyonel adımlar atmaktır.
Üçüncü bacak; spor sektörü içindeki eğitim potansiyelini en yukarıya çıkarmaktır.
Dördüncü bacak ise yirmi yıl sonrasının yani geleceğin planlamasını yapmaktır.
Spor Teşkilatı geçmiş uygulamaların esiri olarak kaldığı sürece, kendini dünya liderliğine adamak için gerekli cesareti hiçbir zaman bulamayacaktır.
Artun TALAY (Emekli Atletizm Antrenörü)