Gençlerbirliği, sezonun 2. haftasında Boluspor’u deplasmanda 2-1 yenerek maç fazlasıyla liderliğe yükseldi.
Beni tanıyanlar biliyordur, Ankaragücü yazarıyım.
Gençlerbirliği’ni de kardeş kulüp olarak gördüğüm için yakından takip ederim.
Bugünlerde Gençlerbirliği’ne baktıkça, gözümün önüne 10 yıl önceki Ankaragücü geliyor.
Gökçek Ailesi’nin bıraktığı enkazı temizlemeye çalışan birkaç iyi adam, takımlarından umudu asla kesmeyen vefakâr, cefakâr taraftar.
O dönemde Ankaragücü futbol takımı, kendi evlatlarına teslim edilmiş, verilen mücadelelere karşın takım 2. Lig’e kadar düşmüştü.
O Ankaragücü 7-8 yıllık mücadelenin sonunda dipten çıktı, bugün yeniden Süper Lig’de mücadele etmeye başladı.
Neler yaşandı neler…
Allah Ankaragücü’nün yaşadıklarını Gençlerbirliği’ne yaşatmasın.
Cumhuriyetle yaşıt bu güzel kulüp, son dönemlerde Murat Cavcav ve çevresindeki birkaç asalağın, takımın içini boşaltmaya çalışan bir menajerin neden olduğu enkazı temizleme çabasında.
Geçen sezonun ikinci yarısından beri transfer yasağı sürüyor.
Sezon başında yasak kalkacak diye, birçok oyuncunun takımdan ayrılmasına izin verildi.
Başkan Niyazi Akdaş, defalarca söz vermesine karşın yasağı kaldırmadan bırakıp gitti.
Küçük olsun, benim olsun zihniyetiyle genel kurullarda uzlaşma sağlanamadı, görev Talip Çankırı’ya verildi.
100 yıl boyunca siyasilere muhtaç olmadan yaşayan bu güzide kulüp, popüler akıma dahil oldu, şimdilerde siyasilerin kapılarının önünden ayrılmaz oldular.
Başkan ve yönetim kulübe kaynak bulmak için kapı kapı dolaşırken, futbol takımı tamamen teknik direktör Metin Diyadin’e zimmet edildi.
Niye böyle bir başlangıç yapma, herkesin bildiğini tekrarlama gereği duydum?
Bazen insan bazı şeyleri o kadar kanıksıyor ki gözünün önündeki değerleri göremiyor, olağanüstü mücadeleler gözden kaçıyor.
2 haftadır Süper Lig’in önemli bir maçı ile çakışmasına rağmen Gençlerbirliği’nin maçlarını tercih ediyorum, 90 dakika izliyorum.
Hazırlık maçlarında sadece Ankaraspor’a gol atabilmiş bu takımın, ligde 2 haftadır gösterdiği olağanüstü ofansif performansı inanılmaz buluyorum.
Buna rağmen, yazılanlara çizilenlere bakıyorum, sanki ortada her türlü imkana sahip bir takım, bir eli yağda bir eli balda bir teknik direktör varmış da oynanan futbola burun kıvıranlar, eleştirenler var.
Altınordu karşısında 2 kez yenik duruma düşmesine karşın verilen mücadele es geçiliyor, “Bu defansla olmaz, ikisi birlikte düşer” diyorlar.
Boluspor’a 90 dakikada 1,5 pozisyon veriliyor, rakip küçümsenerek, verilen mücadele değersizleştirilmeye çalışılıyor.
Sevgili Gençlerbirlikliler, sayınız az olsa da nitelikli bir taraftar topluluğusunuz, bu yüzden takdir ediyorum.
Ancak, en yakın örnek Beştepe’deki komşunuz.
Onların 10 yıl önce yaşadığı ders olsun size.
Bu kent onlara her zaman sahip çıkar, ne kadar dip yapsalar da bir şekilde toparlanırlar.
Ya siz?
Ankaragücü’nün 2 aylık Beştepe Tesisleri giderine eşit bir borçtan dolayı 2 dönemdir transfer yasağını kaldıramıyorsunuz.
Dost acı söyler, buradan da düşerseniz zor gelirsiniz.
Takımınıza, kendi evladınız teknik direktörünüze sahip çıkın.
2 haftadır maçları izliyorum, Altınordu maçının ilk yarısı, Boluspor maçının tamamı, Süper Lig seviyesinde top oynayan bir Gençlerbirliği vardı sahada.
Geçiş oyununu bu kadar güzel ortaya koyan bir takım hatırlamıyorum son yıllarda.
Metin Diyadin, adeta elinde sihirli değnekle gezen bir sihirbaz.
Geçen sezon gitsin diye gözünün içine bakılan Sandro Lima’dan gol makinesi yaratmıştı.
Bu sezon da İlker Karakaş’ı gol makinesi yapacak gibi.
İnanın rüyamda görsem inanamazdım, İlker’deki bu değişimi.
Sadece İlker değil, takımın tamamına yakını olağanüstü bir performans gösteriyor.
Galibiyeti Boluspor’un 10 kişi kalmasına bağlayanlar var.
Geçen hafta Manisa deplasmanında da 10 kişi kalmışlardı, 3 puanla döndüler.
Gençlerbirliği golü 11-11 iken atmadı mı, pozisyon bile vermiyordu o dakikalarda da rakibe.
TFF 1. Lig’in Eyüspor, Samsunspor ile birlikte transfer hovardası takımı Boluspor, ilk tehlikeli atağını ancak 66. dakika da yapabildi.
O dakikaya kadar Gençlerbirliği’nin 2 golü, en az 6-7 net pozisyonu vardı.
Son sözüm verilen emeğe saygı gösterin, mücadeleye destek olun, bu takımın mücadelesini küçümseyenlere tepki gösterin.
Bir tepkiniz de yönetiminize olsun.
Yeter artık deyin, her ortamda masaya yumruğu vurun.
Öyle “Güzel günler göreceğiz çocuklar” diye söyletilmek istenen şarkılara da kulak asmayın.
Maazallah, bir kötü yenilgi her şeyi tersine çevirir, şaşar kalırsınız, elinizden bir şey gelmez.
13-14 kişiden oluşan takımla 36 hafta geçmez.
Bu takım ne kadar onur mücadelesi verse de transfer yasağı kalkmazsa, çok ama çok büyük sorunlar yaşar.
Bizden söylemesi…
METİNER ERDEM