Bazı maçlar vardır ki, bir takımı yoktan var eder.
O maçın verdiği özgüven ile büyük başarılara imza atmak mümkün olabilir.
Başkent derbisinde karşı karşıya gelen Gençlerbirliği de Osmanlıspor da yakın zamanda böyle bir maç oynadı.
Gençlerbirliği, Galatasaray’ı yenerek Süper Lig’in zirvesini yeniden şekillendirdi.
Osmanlıspor da formda bir Trabzospor karşısında 3-1 geriye düştüğü maçta 3-3’ü yakaladı, hatta 4’ü atacak pozisyonlar bile buldu.
Gençlerbirliği, Galatasaray’ı yendiğinde ligde kalma şansını yüzde 80-90’lara çıkartmıştı.
O galibiyetin verdiği özgüvenle hızla üst sıralara doğru tırmanışa geçmesi beklenirken, aksine önce deplasmanda Kayserispor’a, ardından da sahasında Osmanlıspor’a kaybetti.
Anlaşılan Galatasaray galibiyeti, Gençlerbirliği’ne özgüven yerine şımarıklık getirmiş.
Teknik direktörlerin görevi, futbolcularını sadece fiziki olarak değil, mental açıdan da maça hazırlamaktır.
Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş maçlarına takımı mental olarak hazırlamak için iyi teknik direktör olmaya gerek yok.
Önemli olan, hedefi ligde kalmak olan bir takımı hani 6 puanlık maçlar denir ya o maçlara hazırlamaktır.
Ümit Özat, nasıl Galatasaray maçında uyguladığı taktik ile büyük övgüler aldıysa, Osmanlıspor maçındaki takımın görüntüsündeki payından dolayı da en ağır şekilde eleştirilmeyi hak etmiştir.
Maçın birinci dakikasından doksanıncı dakikasına kadar Osmanlıspor, kazanmak için her şeyini ortaya koydu.
Oyunun her bölümünde Gençlerbirliği’nden üstündü.
İrfan Buz, geçen haftaki Trabzonspor beraberliğini çok iyi kullanmış, takımda özgüven adeta tavan yapmış.
Bu özgüven diğer maçlara da yansıyacaktır. Osmanlıspor, kendi kaderi ile birlikte oynayacağı Başakşehir, Beşiktaş maçları ile Lig’in kaderini de belirleyecektir.
Gençlerbirliği’nin ise geleceği artık çok karanlık.
Ümit Özat’ın maçın ardından yaptığı “Sokaktan 11 kişiyi oynatsak daha iyiydi” açıklaması da işi iyice zora sokacak cinsten.
Umarım futbolcularla Ümit Özat’ın arasındaki bağ, bu açıklamayla tamamen kopmaz.
Teknik direktörlere de yakışmıyor böyle açıklamalar.
Galatasaray galibiyeti sonrası uyguladığı taktiği hafta boyu ballandıra ballandıra anlatarak, adeta galibiyeti tek başına üstlenen Ümit Özat’ın, yenilgide de sorumluluğu üstüne alması gerekirdi.
Ama o sorumluluğu üstlenmedi Ümit Özat.
Takımda ruh yoksa, o ruhu verecek teknik direktördür.
Gelelim, İlhan Cavcav olsa ne yapardı sorusunun yanıtına?
Aslında çok kolay, sokaktaki her insan gibi Ümit Özat’ın da yanıtını bildiği bir soru bu.
İlhan Cavcav olsaydı bugüne kadar Ümit Özat en az 4-5 kez kovulmuştu bu takımdan.
İlhan Cavcav, 40 yılın tecrübesi ile her kötü gidişte ilk iş olarak teknik direktörü değiştirirdi.
Bilirdi ki futbolcuyu değiştiremeyeceğine göre, kötü gidişe ancak yeni teknik direktörün getireceği kan değişikliği ile son verilebilirdi.
Yine 40 yıllık tecrübesiyle o da biliyordu ki bu takım ligden düşerse adı İlhan Cavcav dahi olsa o koltukta rahat oturtmazlardı.
Arkasında durduğu teknik direktörle kol kola gidebilirdi.
Bugün görünen de o.
Aslında düşme potasındaki takımlar arasında hala en iyi fikstüre Gençlerbirliği sahip.
Gerçek Gençlerbirliği ruhuyla oynasınlar 12 puan dahi çıkartmaları mümkün, kalan 4 maçtan.
Ama Ümit Özat’ın sorumluluk üstlenmeyen, futbolcularını taraftarının önüne atan açıklamasından sonra neler yaşanır bilinmez.
Bu takım düşerse, Cavcav soyadı da kimseyi kurtarmaz.
METİNER ERDEM