Bugün köşemi çok sevdiğim, saygı duyduğum bir meslektaşıma bırakıyorum.
Adı Ahmet Zorlu.
Kayseri’nin cesur yürek kalemi kendisi.
Artık nesli tükenmek üzere olan araştırmacı gazetecilerden biri o.
Yılmadan, usanmadan, korkmadan; yıllardır haksızlıkların, hukuksuzlukların, üzerine gidebiliyor.
Kayserispor kongresi öncesi yaşananları yine cesurca kaleme aldı.
Bir spor kulübü üzerinden nasıl rantlar elde edilebildiğini gözler önüne serdi.
Bir musibet, bin nasihattan iyidir derler ya, ben de sizi Ahmet Zorlu’nun kaleme aldığı bir musibet öyküsüyle baş başa bırakmak istiyorum.
Eminim ki, bu musibet öyküsünü okurken, Ankaragücü’nde yaşananlara ilişkin birçok benzerlikler de bulacaksınız.
İLK ADIM/ AHMET ZORLU
Yıllardır dile getiriyoruz..
Pas geçiliyor, es geçiliyor..
Bu kentte gizli bir el var, kurumların, işletmelerin ve kişilerin üzerine.
Yeri geldiğinde kırbaç kullanan, yeri geldiğinde sırt okşayan gizli bir el.
Yargıyı, yerel bürokrasiyi, yerel medyayı, kurumlara yerleştirdiği adamlarla kurumları kontrol eden, ama kendini hep gizleyen kirli bir el.
Artık o kirli elin gün yüzüne çıkarılması lazım..
Her türlü krizi fırsata, her türlü fırsatı paraya çeviren, semirdikçe semiren, sömürdükçe sömüren bir el..
O kirli elin parmağının ucu, Kayserispor tartışmasında ilk kez ortaya çıkmak üzere.
Ondandır birilerinin telaşı..
Gelip Kayseri’ye kamp kurmaları, toplantı üstüne toplantı, görüşme üstüne görüşme yapmaları.
70-80 milyon dediler kulubün borcu.
Baktılar, ‘Biz bu yükün altından kalkarız’ diyerek yönetime talip olanlar var, 70-80 milyonu 300 milyon yaptılar.
Giden paralar kayıt altında, gelen paraların belgeleri sümen altı..
Bu mesele 3-5 aylık hesap kitap meselesi değil.
20-25 yıl gerilere gitmek gerekir.
Kayseri’de ilk kez uygulanmaya başlanan şerefiye paralarına mesela.
Bu paraların Kayserispor için alınan bölümünün ne kadarı girdi kasaya.
İmar ruhsatlarından, arsa satışlarından devam edilmeli sonra..
Ertuğrul Sağlam’ın bile sütünün sulandırıldığı şu ünlü arsa satışlarından.
Sonra, iflas ettiği için oturduğu evini bile satmak zorunda kalan bazı insanların Kayserispor sayesinde nasıl fabrikasına fabrika eklediğini incelemek lazım.
Kulüp aşkına Talas’ta SİT Alanına kondurulan villanın incelenmesi lazım mesela.
Yetmez, ondan sonra başta Kayserispor Kulubünün muhasebesi olmak üzere, bazı kurumların muhasebe servislerinde çıkan esrarengiz yangınlar, doğrudan ilişkili o görünmeyen el ile.
3-5 kuruş vergi cezası ile kapatılan dosyalar.
Yetmez, Çevre Bakanlığı’nın önüne gelen ve hızla onay alan dosyalara bir göz atılmalı.
Kentsel Dönüşüm Projeleri müteahhitlerinin aldıkları büyük projeler gözden geçirilmeli.
Diyarbakır’ın Sur’undan gelen paracıklar kayda girdi mi, girmedi mi incelenmeli.
‘Umreye gidiyorum’ diyerek, Dubai’de 7 yıldızlı otellerde metresleri ile keyif çatanlar da unutulmamalı.
Kısacası dostlar, Kayserispor Kulubü üzerinden Kayseri’yi kafalarına göre dizayn edenlerin maskelerinin indirilme vaktidir artık.
Zira, minare o kadar yüksek inşa edildi ki, hiçbir kılıf kapatmıyor artık.
Tamam Kayserispor bu kentin dışa açılan kapısıdır.
Tamam Kulubün başarısı için hepimiz hemfikiriz.
Ama bu kulüp birilerinin parasal yönden sıçrama tahtası, birilerinin kirli paralarını temizlediği Bulaşık Makinası olmaktan da kurtarılmalıdır.
Sayın Memduh Büyükkılıç ve tüm ilçe belediye başkanlarına tavsiyemdir.
Biliyorum, yine yük belediyelerin üzerine bırakılacaktır.
Ama şunu söylesinler yeter, bu günkü genel kurulda;
“Kardeşim bu kulüp kir pas içerisinde. Kirletenler temizlesin, sonra biz de elimizi taşın altına sokalım..”
Şimdiye kadar ‘Düşman Kardeşler’i oynayan bazı isimlerin kafa kafaya verip, kir pas temizliğine nasıl engel olacakları konusunda kafa yormaları bile, bir şeylerin artık üzerinin örtülemeyecek kadar büyük olduğunu göstermiyor mu?
Ne diyelim, bütün sorun Ankara Seçmeninde.
Seçselerdi adamımızı.
Ne kentsel dönüşüm projeleri hazırlamıştık, Kayseri’ye ne paralar akacaktı.
Ama olmadı.
Madem olmadı.
Bu saatten sonra Kayserispor üzerine hesabı olanların ayıklanması, temizlenmesi lazım.
O gün ise bu gündür.
Unutulmasın, kirli ve karanlık her imparatorluğun ömrü, paylaşım sürecinde ortaklar birbirine düşene kadardır.