Ankara’ya 88 kilometre ,Kızılcahamam’a 10 kilometre uzaklıkta Çukurören köyü Kartuğ yaylasına bu hafta rotamızı çevirdik.
Bu köy, bizi oraya ulaştıracak kaptanımızın köyü.
Eski adı “Çukur viran” olan Çukurören Köyü Helenistik dönemde Ankara ulaşım yolları güzergahlarından kuzeybatı kolu Çukurören Köyü yakınından geçerek Bolu istikametine devam eder. Yörede bu güzergâh, “Gavur yolu” olarak da anılıyor.
Birkaç gün önce yağan kar köyün yeşil dokusun tamamen kapatmıştı. Köyde sobası tüten birkaç ev dışında bizi karşılayan minik avcı köpeğiydi. Boynunda iğneli tasması ve çanıyla sevimli kahverengi siyah renkli köpek bizlere şirinlik yapmaya başladı.
Kalabalık bir doğa yürüyüş grubu bugünde doğada olmak istemiş ve şimdi hep bir aradaydık. Yürüyüş için hazırlıklarımızı yaptık. Köyün yollarında daha önce geçen araçlar yüzünden açılan yollar buzla kaplanmıştı. En küçük bir dikkatsizlik yüzünde her an düşüp bir kazaya kurban gitmek mümkündü.Çok dikkatli bir şekilde köyden çıkıp Kartuğ yaylasına rehberimizin denetiminde karlı patika yollardan yürümeye başladık.
Sabahın buz gibi soğuk havasında sadece gözlerimiz açıktaydı. Eldivenler kar pantolonları ve botlarımız olmasa bu yürüyüş tam bir eziyete dönüşebilirdi. Bu yürüyüşe gelen doğa tutkunları da önlemlerini alıp yola çıkmıştı. Avcı köpeği köyün çıkışına kadar bize refakat edip geri köye döndü.
Yer yer yarım metre ve bir metrelik karlı yollarda öncü grup yolu açıp bizimde tepeye tırmanışımıza devam etmemize yardımcı oldular. Yokuş tırmanmak ve hareketlilikten, üzerimizdeki kıyafetlerin kalınlığıyla bir anda vücudumuzdan dumanlar çıkmaya başladı.
Sabahın soğuk havası bir anda sıcağa dönüştü. Üzerimizde ki fazlalıklardan bir an önce kurtulmazsak terlemekten kar gibi eriyebilir hale gelebilirdik. Hemen kısa bir molanın ardından incelmek için fazlalıklarımızı çıkarıp sırt çantalarımıza koyduk yola devam ettik.
Karda yürümek bir saatten sonra gereçten büyük efor, kondisyon gerektiriyor. Hem karla mücadele ediyorsunuz hem tepe tırmanıyorsunuz. Saat on bire doğru tepenin doruklarına ulaşmıştık ki artçı arkadaşımız telsizle bir arkadaşımızın zorlandığı yola devam etmeyeceğinin haberini aldık.
Rehberimiz en arkada bulunan artçı arkadaşımızla telsizle görüşüp yürüyüşe devam edemeyecek arkadaşımızı kaptanın yanına köye götürme kararı aldılar. Kaptan, yürümekte zorlanan arkadaşımızı köy girişinde karşılayacaktı. Terli olduğumuz için bir an önce yeniden yola devam etmek zorundaydık. Durdukça terimiz soğuyacak ve hastalığa davetiye çıkaracaktık. Artçı arkadaşımız yürümekte zorlanan arkadaşımızı köye ulaştırıp tekrar bize katılmak için yola çıktığını telsizle haber verdi. Biz de terimiz iyice soğumadan hemen yola koyulduk.
Kartuğ yaylasına öğlen bir buçukta karlara bata çıka ulaştık. Bu arada güneş tepemizde bize moral olsun diye ortalığı bir anda ısıtmaya başladı. Sırt çantalarımızda kumanyalarımızı çıkardık. Öğlen molada arkadaşlar döktürmüş. Yaprak sarması, kabak tatlısı, elmalı turta lavaşlar, meyveler, kuruyemişler, termoslarda çay kahve ortam tam bir ziyafet sofrasına dönüştü.
Güneşin sıcaklığı sıcak sohbetler şarkılar türküler arasında kar üstünde keyifli bir pazar günü yaşamanın mutluluğu temiz hava ve bol oksijen sabah çektiğimiz karla mücadele ve yorgunluğumuzu unutturdu.
Uzun öğlen yemek molasından sonra sırt çantalarımızı yüklenip dere tepe orman içinde çam ve meşe ağaçları arasında karların içinde Çukurören köyüne inişe geçtik. İniş daha zorlu oldu. Sert kar ve buz tutmuş patika yollarda ayakta sağa sola yalpalayarak inmek çok zor oldu.
Yaklaşık 13 kilometrelik kar ve buz üstünde yürüyüşümü köyde noktalandı. Kaptanımızın semaverde çayı, sac üzerinde kestane ikramı günün anlam ve önemi oldu. Kırk beş kişi ile başladığımız kar yürüyüşümüzde bir eksiğimizle tamamladık. Bu haftayı dağlarda zorlu bir yürüyüşle tamamlamanın yorgunluğunu unutarak, artık bir sonraki haftaki rotanın neresi olacağını merakla beklemeye başlayacağız.
ALİ YILMAZ