Merhaba,
Sene, sanırım 1975-1976.
Şimdiki Anıttepe Spor Kompleksi olarak kullanılan alan o dönemler çift kale maç yapılabilecek toprak sahaydı.
Amatör mahalle maçları burada yapılırdı.
Soyunma, ısınma ve seyircilerin bulunduğu alan ise sahanın etrafındaki 3-5 ağacın altı, sağı soluydu.
Bazen de şu an Beşevler ve Gazi Hastanesi arasında, bir ara Konservatuvar binası olan boş alanda maçlarımızı yapardık.
O dönemde en çok Bahçeli Gençlik’ten çekinirdik.
Forvetinde rahmetli Selçuk Yula vardı ki çalımlarıyla ben dahil hepimizi tespih gibi ipe dizerdi.
Çok golünü yedik rahmetlinin.
Neyse yine korktuğumuz başımıza geldi, bizim takım Şenyuva Gençlik, rakibimiz ise Bahçeli Gençlik.
Sahaya çıkacağız, duyduk ki seçmeler olacakmış. Şekerspor, Hacettepe, Demirspor yöneticileri de gelmiş.
O zamanlar (şimdiler de öyle) Avrupa’yı kasıp kavuran Ajax’ın formasına benzer, beyaz zemin üzerine, önde uzunlamasına kırmızı şeritli formalarımızla sahaya çıktık.
Ben kalıp olarak iri ve sol ayaklı olduğumdan “Top geçer, adam geçmez” mantığıyla sol bek oynardım.
Rahmetli İlhan Cavcav’ı ilk defa orada gördüm, tanıdım.
Oynuyoruz ama aklımız da seçmelerde. “Acaba bizi seçerler mi?” diye oynuyoruz yalan yok.
Her zamankinden daha fazla koşuyor, kendimizi paralıyor, neredeyse tekmeye kafayla giriyorduk.
Ama Selçuk, yine bizi madara ediyordu.
Sonunda yenildik.
Başımız yerde, üzgün sahadan ayrılırken o dönem Hacettepe’de oynayan komşumuz, antrenörümüz abimiz Turan Akça, beni çağırdı, İlhan abinin yanına götürdü.
İlhan abi beni takımında görmek istediğini söyleyince dünyalar benim oldu.
Ertesi gün 19 Mayıs dış sahadaydım.
Turan ağabeyim de destek olunca bir süre antrenmanlara çıktım, hevesle forma için.
Ama o formayı almak oldukça zordu ve ben zoru başaramadım, okul, aile baskısı derken futbol hayatım bitti.
Merhaba diye başladım, çünkü bundan sonra 40 yıllık gazetecilik birikimimi, tecrübemi, kalemimi eğer becerebilirsem bir zamanlar güzel anılar yaşadığım Gençlerbirliği için kullanacağım.
Allah utandırmasın, kalın sağlıcakla…
AHMET TEMÜRTÜRKAN