Ankaragücü’nün, Rizespor’a 5-3 yenilmesinde hakem Abdulkadir Bitigen’in hatalı kararlar verdiği artık tüm futbol kamuoyunca kabul edildi.
Kulübün hakkını aramak yönetimin işi, onlar da işlerini yapıyorlardır.
Asıl önemli konu, iki kez 2 farklı öne geçen bir takım neden yenildi?
Yenilgiyi sadece hakem kararlarına bağlamak doğru mu?
Şahsi düşüncem, Ankaragücü maçı 10 kişiyle de kazanabilirdi ya da en azından kaybetmeyebilirdi ama panik ve hatalar zinciri bu sonucun alınmasına neden oldu.
Birinci hata, teknik direktör Fuat Çapa’nın, 10 kişi kalmış takımını ikinci yarıya 5’li defansla başlatarak sahanın tamamını Rizespor’a terk etmesiydi.
İlk yarı takımını çok iyi oynatan Fuat Çapa, takımı 10 kişi kalınca panik yaptı.
Milan Skoda oyuna girecek diye Alper’in atılmasıyla zayıflayan orta sahadan bir kişiyi daha çıkarıp yerine Sarlija’yı alarak, takımın hücum gücünü sıfırladı.
5’li defans ile ileride tek başına kalan Borven arasında bağlantıyı kuracak tek oyuncu Saba kaldı.
Borven, dripling özelliği fazla olmayan, son vuruşları çok etkili olan bir oyuncu.
Ona top taşıyacak, son vuruş imkânı sağlayacak oyuncu olmazsa Borven’den yararlanamazsınız.
Saba’ya önlem alınıp, Ankaragücü’nün kontratağa çıkması engellenince Borven de hiçbir katkı sunamadı, takım neredeyse 9 kişi oynadı.
Eğer Paintsill söylendiği gibi sakatlandıysa yerine orta sahaya Lukasik, Atakan gibi savunma yönü kuvvetli bir oyuncu alınması, ofansif yönü daha kuvvetli Şahverdi’yi de onların önünde oynatarak savunmanın ileride kurulması, takımın boyunun uzatılmaması gerekirdi.
Hoca’nın hatasını anlaması için takımın yenik duruma düşmesi gerekiyormuş ki 65. dakikadan sonra tüm hücum oyuncularını aldı.
10 kişi de kalınsa yeniden başa baş bir oyun oynanmaya başlandı.
Tehlikeli noktalarda serbest vuruşlar kazanıldı.
Bizlere Endri Çekiçi’nin serbest vuruşlardaki başarısından dolayı transfer edildiği söylendi.
Bekledik ki bir vuruşu da o kullansın ama ne Adziç ne de Emre, ona bu fırsatı verdi.
İkinci hata kaleci Friedrich’te ısrar edilmesi.
Maalesef bu sezon çok formsuz ama ısrarla oynatılıyor.
Bu maçta da çok kötüydü.
Hala savunanlar var.
Ya arkadaş yazmaya utanıyorum tam 8 gol yedi bu maçta, nesini savunuyorsunuz?
5 gol tabelaya yazıldı, yediği 3 gol de sayılmadı.
İki topun da mucize şekilde çizgiden çıkarıldığını unutmayalım.
Loic Remy’e kaptırdığı top sekmese bir de onu yiyecekti.
Koca maçta kurtarış sayısı sadece 1.
Fuat Çapa, imzası kurumadan yaptığı açıklamada, bu takımın kaleci hariç her mevkiye oyuncu ihtiyacı var dedi, sonra Erzurum maçına kalede Korcan ile çıktı.
Nedeni sorulduğunda Korcan’ın antrenman performansının Friedrich’ten daha iyi olduğunu söyledi.
O da biliyor taraftarın linç ettiği Korcan bile bu sezon Friedrich’ten daha iyi ama elinden bir şey gelmiyor.
Maalesef bu sezon sosyal medya takım üzerinde çok etkili.
Sosyal medya istiyor diye oyuncu gönderiliyor, sosyal medya istemiyor diye oyuncular oynatılmıyor.
Korcan’ın performansı çok mu iyi, kalede o olsa hata yapmaz mı diye sorarsanız verecek cevabım yok.
Sadece referans olarak Fuat Hoca’yı gösteririm, en azından antrenman performansı Friedrich’ten daha iyiymiş derim.
Evet ikisi de şu an için iyi değil ama birini tercih edecekseniz sosyal medyaya değil, antrenmanlara bakacaksınız.
Üçüncü konu, bu kadar golün tek sorumlusu kaleci mi?
Tabi ki hayır, başta bekler olmak üzere savunma gereğinden fazla hata yapıyor.
Üç stoperle oynayan bir takımın hem Sivasspor maçında hem de Rizespor maçında bu kadar hata yapması, rakibe bu kadar bol pozisyon vermesi, mutlaka sorgulanmalı, önlemler alınmalı.
Son olarak 10 kişi oynamak çok mu zor?
Bu sorunun cevabını daha dün akşam Gaziantep FK verdi.
1-0 yenik iken deplasmanda Antalyaspor gibi güçlü bir takıma karşı 9 kişiyle 1-1’i yakaladılar.
Aslında Ankaragücü’nün sadece son 2 yılına baksanız, orada da benzer çok örnek görürsünüz.
Mesela bu takım, Bifouma’nın kırmızı kart gördüğü maçta deplasmanda Alanyaspor’u 2-0 yendi.
Yine bu takım Bakary Kone’nin atıldığı maçta Erzurumspor’u da deplasmanda yendi.
Brice Dja Djedje kırmızı kart görse de çok kritik Akhisarspor deplasmanından bu takım puanla döndü.
Hector Canteros’un atıldığı maçta Fenerbahçe’ye, Sedat Ağcay’ın atıldığı maçta da Beşiktaş’a kaybetmedi Ankaragücü.
Dever Orgill atıldığında Galatasaray Türk Telekom Arena’da 2-0 öndeydi, bu takım 10 kişiyle maçı 2-2’ye getirdi.
Kayseri’de Cebrail, aynı Alper’in pozisyonunda olduğu gibi haksız yere atılmıştı, Trabzon’da yine 1-0 mağlupken Gerson Rodrigues kırmızı kart görmüştü, bu takım iki maçı da kaybetmedi.
Bu örnekler sadece son 2 sezondan.
Son 2 sezonda 11 kez 10 kişi kaldı bu takım, sadece 3’ünü kaybetti.
Bu takım İmalat-ı Harbiye, Ankaragücü ruhu taşıyor.
Bu ruh taraftarın iliklerine kadar işlediği için böyle maçlarda takımı ekstra motive ediyordu.
Taraftar haksızlığa karşı başkaldırıyordu, o ruh anında sahadaki futbolcuya yansıyordu.
Şimdi taraftar yok, görev yönetime, teknik heyete düşüyor.
Ama bakıyoruz ki kaptanlık olayında olduğu gibi, İmalat-ı Harbiye ruhu, Ankaragücü ruhu futbolculara pek anlatılamamış.
Sanırım, formalarında yazan İmalat-ı Harbiye’nin sadece bir marka olduğunu sanıyorlar.
Gününüz kutlu olsun İmalat-ı Harbiyeliler. #DünyaAnkaragüçlülergünü