Ankaragücü, çok rahat kazanabileceği bir maçta yine hakem hataları, yanlış kadro tercihleri, futbolcuların son vuruş beceriksizlikleri gibi nedenlerden dolayı Beşiktaş’a 2-1 yenildi.
Ankaragücü, Beşiktaş’ı 18 yıldan beri deplasmanda yenemiyor.
Son galibiyet 2002 Şubat ayında 2-1’lik sonuçla alınmış.
Zaten deplasmanda bir galibiyet daha var, o da tam hatırlayamıyorum ama ya 1959 ya da 1960’da.
Anlayacağınız Ankaragücü için zor bir deplasman Dolmabahçe.
Çok iyi oynasa da kaybediyor bazen.
Mesela geçen sezon da çok iyi performans göstermişti ama 4-1 kaybetmişti.
Yenilgiye rağmen eleştirecek bir oyun olmadığı için takımı ve o günkü teknik direktörü tebrik etmiştik.
Bugün de iyi oynanmasına karşın kaybedildi ama herkesin kafasında deli sorular var.
Maça Saba ile başlansa sonuç değişik olabilir miydi?
Faty her maçta hata yapmasına karşın niye hep 11’de?
Orgill ve Rodigues aynı anda oynamalı mı?
Alihan’ı formunun zirvesindeyken kesip, haftalardır bir tane ikili mücadeleye girmeyen Pazdan’ı tercih etmek doğru mu?
Hem penaltı hem de diğer hatalarından dolayı moral bozukluğu yaşayan Faty dururken, sahada görevini eksiksiz yapan Sedat niye oyundan alındı?
Çok bariz hakem hatalarına rağmen maç sonrası röportajlarda futbolcular da teknik direktör de niye haklarını aramıyorlar?
Sorular uzayıp gidiyor.
Her soruya herkesin farklı cevabı var.
Ama önemli olan karar vericilerin cevabı.
Yani teknik heyet ve yönetim kurulu.
Mustafa Reşit Akçay’ın kadro tercihleri kendini bağlar.
Kadrosunu yapar, sahada sonuç alabilirse herkes alkışlar.
Kaybederse, eleştiri son derece doğaldır.
Futbolda dün yoktur, sadece bugün vardır.
Dün bu Hoca Fenerbahçe’yi yendi, Malatya’yı deplasmanda yendi diye eleştiriden, karar vermekten çekinirsen, kendini bir anda alt ligde bulursun.
Evet, yapacağı kadro Hoca’yı bağlar da Hoca’nın yaptığı açıklamalar tüm Ankaragücü camiasını bağlıyor.
Mustafa Hoca, maalesef Ankaragücü’nün büyüklüğünün farkında değil.
110 yıllık İmalat-ı Harbiye ruhuna sahip bir takıma “ölmüş eşek” yakıştırması yapabiliyor.
Lafın gelişi, atasözü falan deyip geçmemek gerek.
Her konuşmasında öyle bir enerjisi düşük kelimeleri yan yana getiriyor ki, sanırsın Ankaragücü ile üstündeki takımların arasında 8-10 puan fark var.
Ligin boyu kısaldı, bundan puan almamız lazımdı, alamayınca işimiz zorlaştı.
Hocam, Hocam!
Üstündeki takımlarla sadece, evet sadece 1 galibiyetlik fark var.
İnanıyorsan kal takımın başında, biraz fazla mesai yap, eve iş götür, rakibini doğru dürüst analiz yap, kadronu doğru kur.
İnanmıyorsan, zaten “bundan sonra torun bakacağım” diyerek yıllar önce emekli olmuştun, git ikinci emekliliğini yaşa torun büyütmeye devam et.
Gökhan Gönül, bir hafta boyunca antrenmana çıkmadı, maç günü kendini biraz iyi hissetti diye Beşiktaş kadroya aldı.
Herkes biliyor ki, gelecek hafta Galatasaray maçı var, Sergen Yalçın asla Gökhan’ı riske etmez.
Ama bizim Filozof Hoca, bir hafta boyunca demek ki Gökhan oynayacak diye taktiğini hazırlamış.
Bakmış Gökhan kadroda yok, son dakika Saba’yı çıkartıp Michalak’ı oynatmaya karar vermiş.
Kulüp basın birimine bile haber vermemiş.
TFF ayrı kadro açıkladı, kulüp ayrı.
Ankaragücü bugün Beşiaktaş’tan çok üstündü.
Topla oynamada tamam Beşiktaş’ın yüzde 64-36’lık üstünlüğü var.
Ama iki takım da kaleye 12’şer şut çekmiş.
Beşiktaş’ın iki şutu kaleyi bulmuş, ikisi de gol olmuş.
Ankaragücü’nün 5 şutu kaleyi buldu, sadece 1’i gol oldu.
Yanlış anlamayın bana göre değil, istatistiklere göre maçın adamı Gerson Rodrigues.
3 şut çekmiş, 5 kez adam geçmiş.
Ankaragücü, bu maçtan puan çıkaramadıysa teknik direktörden, futbolculardan daha fazla suç hakem Arda Kardeşler’indir.
Bırakın verdiği, vermediği penaltıları, kartları vs.
Dakika 90.30’da yaşanan pozisyonda önce frikik verdi, baraj yapılması için dakikalarca uğraştı, sonra VAR’dan bir haber geldi.
Pozisyon içeride “penaltı” denildi. (Maç 1-0 olsaydı, o uyarı biraz zor gelir ya neyse.)
Penaltı atılırken, saat 92.40’ı gösteriyordu.
Yani 2 dakika 10 saniye oynanmamış süre var.
İlhan golü atıyor, topu alıp başlama vuruşu noktasına koyuyor.
Beşiktaş, 2 top çeviriyor, Arda Kardeşler hemen maçın bitiş düdüğünü çalıyor.
O da biliyor ki, maçı 2,5 dakika daha oynatsa, bu Beşiktaş gol yiyecek.
Merak ederim, o kadar ah, beddua alırken, başını yastığa koyduklarında huzur içinde uyuyabilirler mi bunlar…
Son sorum Mustafa Reşit Akçay’a:
“Hocam maçı bizim gibi izledin, ölmüş eşek Ankaragücü müydü, Beşiktaş mıydı?”