Kuşkusuz bu yazının esin kaynağı Fuat Akdağ.
NTV Spor’un kapatılmasının ardından Hürriyet’te yazmaya başlayan deneyimli spor yorumcusu, gazetedeki ilk yazısında şampiyonluğa oynayan dört takımın hocasını çok güzel irdelemiş.
Fenerbahçe Teknik Direktörü Aykut Kocaman’ın oyun anlayışında akılcılığın ve disiplinin öne çıktığını, Galatasaray’ın hocası Fatih Terim’in oyuncularını babacan tavır ve duygusal konuşmalarıyla motive ettiğini, Beşiktaş teknik direktörü Şenol Güneş ile Başakşehir’in hocası Abdullah Avcının hem akılcılığı hem de duygusallığı yeğlediğini ifade etmiş Fuat Akdağ. Tabii Akdağ’ın yazısını uzun uzadıya anlatacak değilim. Merak ederseniz Hürriyet’in arşivinden okuyabilirsiniz
Doğru Fenerbahçe Teknik Direktörü Aykut Kocaman, her daim takım oyununu ve disiplini öne çıkaran, ilkelerinden ödün vermeyen hoca. Eğer, oyun anlayışına uygun davranmıyor, dediklerini saha içinde yerine getirmiyorsa dünya yıldızı da olsa o oyuncu Kocaman’ın 11’inde bir daha yer bulamıyor, yedek kulübesine demir atıyor. Takım başarısız olsa, üst üste yenilgiler alsa da ilkesinden, birilerinin deyimi ile inadından geri adım atmıyor. Yani o denli kararlı ve ilkeli.
Alex olayına hiç girmeden Valbuena gözümüzün önünde canlı örnek olarak duruyor. Fransız yıldızı takıma kazandırmak için yönetime öneride bulunan Aykut Kocaman’dı. Yönetim de olanaklarını zorlayarak Valbuena’yı takıma kazandırdı. Ne var ki, sezon başında oynattığı az sayıdaki maçların ardından, “takım disiplinline uymuyor, daha çok bireysel oynamayı yeğliyor, defansa yardım etmiyor” gerekçesiyle Valbuena’yı yanına hapsetti Aykut Kocaman. Neden oynatmadığı sorulduğunda da sinirli yanıtlarla gerekçesini ortaya koydu. Takım yenilgiler aldı, başarısız oldu, ama o bildiğini okudu, inadından vazgeçmedi.
Aslında hocaların bir görevi de takım disiplinini sağlamanın yanında, oyuncuları, hele hele yıldız olanları küstürmek yerine daha üretken hale getirmek, takıma kazandırmaktır. Ancak, Aykut hoca eğer oyuncu gözünden düşmüşse “Nuh diyor, peygamber demiyor”. Tabii sezon sonundaki tablo, Aykut Kocaman’ın tutumunda ne denli haklı olduğunu veya olmadığını ortaya koyacak.
Tudor’un gidişi ile Galatasaray’ın başına gelen Fatih Terim’in başarısında, dolayısıyla takımın şampiyonluğun en güçlü adayı olmasında hocanın özellikle dışlanan oyuncuları sahiplenmesi, onlara yeniden özgüven aşılaması önemli rol oynadı. Fatih Terim, Tudor döneminde kadro dışı bırakılan Selçuk İnan, Donk, Hakan Balta ve diğer oyunculara baba şefkati ile yaklaşarak adeta onlara yeteneklerini yeniden kazandırdı. Sonuçta çok gol atan, coşkulu futbol oynayan, neredeyse 90 dakika koşan takım ortaya çıktı. Fatih Terim atomu parçalamadı. Sadece unutulan, kıyıda, köşede bırakılan emektar oyuncularına sevgi ile yaklaşarak, gerektiğinde tatlı sert yüzünü de göstererek takıma kazandırdı. Hoşgörülü, babacan yaklaşımından hem Galatasaray hem oyuncular hem de kendisi kazandı.
Bir yanda disiplinden, takım oyunundan ödün vermeyen, bu anlayışa uymayan yıldız oyuncuları bile gözünü kırpamadan yedek kulübesine çivileyen hoca. Diğer yanda babacan tavırlarla, duygusal konuşmalarla futbolcularını sahaya süren başka hoca. Birinin takımı ligin zirvesinde, diğerinin takımı liderin altı puan gerisinde. Bakalım hangisi ipi göğüsleyecek? Tatlı sert, duygusal ve hoşgörülü yaklaşım mı, yoksa ilkelerinden ve disiplinden ödün vermeyen anlayış mı şampiyon olacak? Sezon sonu göreceğiz.
Kuşkusuz Beşiktaş teknik direktörü Şenol Güneş de disiplini ve takımı oyununu benimseyen hoca. Özellikle Avrupa sınavındaki başarının altında bu anlayış her zaman öne çıktı. Ne var ki, Şenol Güneş, Aykut Kocaman kadar çok katı değil. Gerektiğinde esneyebiliyor. İlkelerinden ödün vermese de oyun anlayışına uymayan futbolcularla hemen diyalogu kesip, onları yedek kulübesine mahkum etmiyor. En belirgin örnek Lens. Onca şans bulmasına karşın bir türlü kendisinden beklenen başarıyı gösteremeyen Hollandalıdan umudunu tamamen kesmiyor Şenol hoca. Yine de ona şans veriyor. Yani hem takım oyununu oyuncularına belleğine yerleştiriyor hem de “ disiplinime uymuyor “gerekçesiyle tamamen dışlamıyor. Tüm oyuncularını maç maç değerlendiriyor.
Oysa, Aykut Kocaman sakat ve cezalı futbolcuların olduğu haftada bile Valbuena’ya güvenmiyor, oynatsa bile 90 dakika sahada tutmuyor.
Başakşehir’in bugünlere gelmesinde, şampiyonluk yarışı içinde olmasında Abdullah Avcı’nın rolü yadsınamaz. Avcı, oyuncularına bazen tatlı sert yüzünü gösteriyor, yeri geliyor onlarla arkadaş oluyor. Kadro derinliği çok bulunmasa da Şenol Güneş gibi her oyuncusundan olabildiğince yararlanmayı yeğliyor. Hemen ipleri koparmıyor futbolcularıyla. İşte böyle bir takım maddi olanakların elvermesiyle de şampiyonluk kovalıyor.