Birkaç dil bilen, çok iyi okulları bitirmiş insanlar sarmaşık gibi özel yerlerde otururlar.
Çok iyi giyinir, çok özel yerlerde yerler, son model arabalara biner ve şahane evlerde otururlar.
Ama toplumsal duyarlılıkları azdır.
Her zaman kendilerinden taraf olduklarını gözlersiniz.
Yüzlerindeki samimiyet ve gülümsemeler, eğer kendi çıkarlarıyla çelişiyorsa anında kaybolabilir.
Moliere bu analizi 16. Yüzyılda eserlerine taşıdı.
Moliere kahramanlarını iyi eğitim almış, zenginler üzerinden değerlendirdi.
Bu değerlendirme günümüz sarmaşık kahramanlarının köklerini daha iyi anlamamızı sağlamaktadır.
Moliere’in kahramanlarının karakter çizgileri büsbütün keskinleştirilmiştir.
Onlar daha katı, daha hayasız, daha kibirli, daha iki yüzlü ve kavgaya hazır karakterlerdir.
Önce kendileri gelir, toplum, insanlık, vatan kavramları ise daha sonra gelir.
Sarmaşık kültürüne başka bir örneği Mareşal Vilard şöyle vermektedir:
Ordunun yiyecek müteahhitlerinden birinin aşırı düzenbazlıkları, orduyu sıkıntıya sokmuştu ve bu yüzden mırıldanmalar başlamıştı.
Bu nedenle Mareşal, müteahhiti iyice haşlamış ve asmakla tehdit etmişti. Düzenbaz ise büyük bir cürretle bu tehditiniz beni ilgilendirmiyor, ben size yüz bin eküsü olan bir adamın asılmayacağını rahatlıkla söyleyebilirim cevabını verdi.
Mareşal saf saf ekleyerek “Nasıl olduğunu bilmiyorum ama asılmayı yüz defa hak ettiği halde gerçekten asılmadı.” dedi.
Günümüzde şöhretli ve zengin sporculara bakıyoruz, birçok benzer örnek görüyoruz.
Kulüp başkanlarına bakıyoruz, kongrelerde konuşmalarına diğer adaylara saygılı bir şekilde başlıyorlar.
Sonlara doğru Makyevelli Kültürüne sapıyor ve seviyeyi sıfırın altına indiriyorlar.
Yargıç ancak sıkı sıkıya kanunla yargılar.
Ama spor dünyasının gerçek yargıcı sporseverlerdir.
Sporseverler dürüst, bazen aldatılabilen fakat hiçbir zaman bozulamayan yargıçtır.