30 yıldır gazeteciyim.
Başımıza gelmeyen olay kalmadı desem yeridir.
En tazelerinden biri de geçen sezona ait.
Galibiyet için her yol mübahtır gibi çirkin bir anlayışın en çarpıcı örneğini Gümüşhane’de yaşadım.
Basın tribünü camına vurarak “hiç biriniz buradan sağ çıkamayacaksınız” diye bağıran, Klasspor muhabiri Ahmet Sülak’ı merdivenlerden aşağı atmaya çalışan o hastalıklı kişiyi unutmam mümkün değil.
Ankaragücü Başkanvekili Metin Akyüz’ün, polis ve jandarmanın gözü önünde kendisine saldıran taraftarlarla verdiği mücadele hala gözlerimin önünde.
Ankaragücü, o gün Gümüşhane’de kaybetti ama o maç şampiyonluğu getirdi.
Dün de aynı sahneler Denizli’de yaşandı.
Şeref tribününde küfürler, yumruklar havada uçuştu.
Ankaragücü yöneticisi bu konularda tecrübeli, bir şekilde kendini korudu.
Çünkü, Şeref Tribünü’nde kendi hakkını kendin savunabiliyorsun.
Haklarını yedirmedi Mehmet Yiğiner ve arkadaşları.
Ama ya sahada.
Orada haklıyı haksızı tespit etme görevi hakeme verilmiş.
O ne derse o oluyor.
Ne yapsan ne etsen onu aşamıyorsun.
İsterse maçı, bir takımdan alıp öbürüne verebiliyor.
İddia ediyorum.
Serkan Çınar bu maça bir görev için atandı ve de o bu görevi layıkı ile yerine getirdi.
Verdikleri ile özellikle de vermedikleri ile maçın sonucunda yüzde yüz etkili oldu.
Serkan Çınar’ın görevi neydi diye sorarsanız, bugüne kadar düdük çaldığı maçlara bakmanız yeterli.
Kırklareli doğumlu, 42 yaşındaki hakemimiz, iddialara göre; kariyeri boyunca iki takımın adeta kadrolu hakemi olmuş.
Biri Rizespor, diğeri de Beşiktaş.
Kim bu takımlar?
İlki Ankaragücü’nün bu yıl ki rakibi, diğeri ile aradaki husumeti bilmeyen yok.
Rizespor’un tam 19 maçını yönetmiş.
Karadeniz takımı bu maçlarda sadece 3 kez yenilmiş, ilk iki mağlubiyet 2010 yılı öncesine ait.
2010 sonrasındaki 17 maçta aldığı tek yenilgi almış Rizespor, ne tesadüftür ki o da Beşiktaş’a karşı.
Beşiktaş maçlarındaki performans ise süper ötesi.
13 maçta 11 galibiyet, 2 beraberlik.
Hiç yenilgi yok.
Beşiktaş’ın teknik direktörleri bu maçlarda hakem olarak görev yapmış olsalardı, bu kadar yüksek bir başarı gelir miydi şüphem var.
Bir de Ankaragücü maçlarındaki performansına bakalım:
11 maç, 2 galibiyet, 3 beraberlik, 6 yenilgi.
33 sarı, 4 de kırmızı kart.
Eeee, böyle muhteşem performansa (!) sahip bir hakem maçınıza atanırken sesiniz çıkmazsa, maç sonunda dövünür durursunuz ama nafile.
Ankaragücü Basın Sözcüsü Tuna Yılmaz maç sonunda kulüp adına açıklama yapıyor.
Ne diyor Yılmaz:
-Penaltı kararı yanlış.
-Alihan’ın 2 sarı kartı da yanlış
-Rakipten en az 3 futbolcu atılmalıydı,
-3 penaltımız verilmedi,
-Denizlispor’un 3. golü ofsayt.
Hadi diyelim, yöneticidir, yanlı bakabilir, abartmıştır. Aynı iddialar birçok futbol otoritesi, hakem yorumcuları tarafından da desteklendi.
Bu durumda geriye ne kalıyor?
Kasıt ya da masum hakem hatası olup olmadığının tespiti.
Peki, yukarıdaki performansa (!) sahip bir hakem için “insandır o da hata yapabilir” diye geçiştirmek mümkün müdür?
Dediğim gibi, Serkan Çınar bu maça bir görevle atandı, görevini yaptı, gitti.
Şimdi sıra Ankaragücü’nde.
Bu maç, geçen sezonki Gümüşhane maçı gibi bir dönüm noktası olmalı.
Yönetimi, taraftarı, teknik heyeti, futbolcusu tek yürek olmalı.
Herkes görevini harfiyen yapmalı.
Yönetim bu maçın hesabını mutlaka sormalı.
Serkan Çınar gibi hakemler bir daha asla Ankaragücü maçlarında görev yapamamalı.
Taraftar gerçek gücünü göstermeli, tribünde, sokakta takımının arkasında olmalı.
Sosyal medya Ankaragücü taraftarının isyanlarıyla yıkılmalı.
Futbolcusu bu haksızlıklara isyanını sahada göstermeli.
Teknik heyeti de artık arzulanan futbolu bu taraftara izletmeli.
Beşli defans, üçlü önlibero gibi uygulamalar olmamalı artık bu takımda.
Hep defansif oyuncular yerine Putsila, Tisdell, Enes, Kehinde gibi oyunculara daha fazla görev verilmeli, izleyen maçtan keyif almalı.
Haydi herkes iş başına…