Nurullah Candan…
Candan Can’lara kitabında önce onu ilk yılda okuldan soğutan öğretmene, sonra da onun içindeki gizli cevheri bulan Müzeyyen Tanel öğretmenine değiniyor. Bir öğretmenin isteyince bir çocuğu nasıl geliştirebileceğini anlatıyor.
İlkokulu bitirince babasının aldığı ilk ve son hediye olan kol saatinden söz ediyor. Bu arada evin geçimine katkı yapmak için simit sattığını, kardeşiyle birlikte hurda camları toplayıp hurdacıya sattıklarını böylece harçlıklarını çıkardıklarını belirtiyor.
Dayısının ayakkabı tamircisi dükkanında getir, götür işleri yaparken ayakkabılara gizli pençe yapmayı öğrendiğini hiç unutmamış. Eve döndüğünde de çocuk saati ve radyo tiyatrosunu radyodan dinlemekten çok keyif alıyor.
Komşuları Galip’in basit bir düzenekte mahalle çocuklarını yüksek atlamayla tanıştırdığını hatırlatıyor.
Okul arkadaşı Hasan atlet olduğundan onunla birlikte Ankara’daki atletizm sahasına gidiyor, fiziğiyle Naili Moran’ın dikkatini çekiyor, genel sekreter Cudi Erbirrin onu Naili Bey’in yanına götürüyor:
Naili Moran, Nurullah Candan’a atletizm için çok uygun olduğunu ve atletizm yaparsa hemen malzeme vereceğini söylüyor.
Hafta sonu liseler yarışına katılıyor. Okulu Kurtuluş Lisesi’yle Mersin’e gidiyor. Mersin’de sporun ne kadar önemsendiğini görüyor. Dönüşte okul kafilesiyle Mersin’in tarihi yerlerini gezip hayran oluyor.
Dönüş sonrası federasyondan aldığı spor malzemeleriyle Ankara İl Spor Temsilcisi Fahir Özgüden denetiminde antrenmanlara başlıyor. Orhan Altan’dan engel geçme tekniğini öğreniyor.
1967 Temmuz ayı başında Ankara’da Irak Türkiye Gençler ikili yarışmasını izliyor. Konya’da da aynı yarış düzenleniyor ve Nurullah Candan bu yarışa gelecek vadeden atlet olarak çağırılıyor.
1967 Bir süre sonra Mısır-Türkiye yarışmasını Ankara’da izliyor. Aynı yarışma İstanbul’da da yapılıyor.
1967 Heybeliada’daki Deniz Lisesi’nin sahasında yapılan Türkiye 1.liğine katılıyor, yüksek atlamada 1.80 m ile 1. Oluyor, adanın o muhteşem atmosferinde ayaklarım yerden kesildi yorgun ve sevinçliyim diyor.
Yarışmalar sonrası Maksim Gazinosu’nda verilen yemeğe katılıyor. Yabancı kaynaklar, antrenörü Merdal Gerçin ve takım arkadaşlarıyla Nurullah ivak’la oturuyor.
Naili Moran, ona “Seni Balkan şampiyonasına yollayacağım. Git izle sana çok yararı olacak diyor.” Ve Belgrad’a gidiyor.
Aynı yıl Ankara Amatör Atletizm Kulübüne giriyor. Macar asıllı Türk vatandaşı olan kulüp başkanı Kubicesar Lassi ve onun Kızılay’da evi ve işyerinde atletlerin orada unutulmaz sohbetler edişlerine tanık oluyor.
1967 yaz sonunda genç milli takımla Bulgarlara karşı Bursa’da yarıştığını, onlu yarışma için Zonguldak’a çağrıldığını söylüyor. Antrenörü Merdal Gerçin’le çalışmasını ve tüm detaylı planlamayı ve stratejiyi büyük usta Naili Moran’ın organize ettiğini belirtiyor.
Merdal Gerçin, Aşkın Tuna, İlker Çetin gibi antrenmanı hem teorik, hem pratik yönden sorgulayan bilge sporcuların arasında olduğunu söylüyor.
1967 yılında Zonguldak’ta salonda parke zemin üzerinde 1.78 m ile gençler Türkiye Şampiyonu oluyor.
Naili Moran erken özelleşmeyi önlemek için dekatlon ve pentatlon yarışlarına çok önem verdiğinden, Ankara’da kamp açılıyor.
Ankara’daki seçme yarışında Babür İncedayı’ya ait 1.90’lık yüksek rekorunu kırıyor.
Genç takımla Sofya’ya gidiyor. Antalya’da yapılan dekatlon yarışında 1.95 m atlıyor ve rekor kırıyor. Böylece sosyal ve kültürel gelişmem hızlandı ve dünyayı farklı bir gözle algılamaya başladım diyor.
1968 Avrupa Atletizm Salon Şampiyonası ilk kez düzenlenecekti. Kafile başkanı Ruhi Sarıalp, Aşkın Tuna ve Nurullah Candan uçakla Madrid’e gidiyorlar. Onları kültürlü ve güzel bir kadın rehber karşılıyor. Antrenman için gittikleri salonu şaşırmış bir halde izliyor. Daha önce bu boyutlarda salon görmemiştim diyor. Ruhi Sarıalp’in büyük elçiyle görüşmesi sonrasında yemeğe davet edilip şehir turuna çıkıyorlar.
Daha sonraki gezide Don Kişot ve Sancho Panza anıtını, büyük Atena’yı görüp, boğa güreşleri hakkında bilgi alıyorlar. Ünlü matador El Cardabes’in yaşam öyküsünü anlatan “yasımı tutacaksın” romanını ileriki yıllarda okuyarak konuyu pekiştiriyor. Yarışlar sonrası Aşkın Tuna kamp için Romanya’ya geçiyor.
Ruhi Sarıalp’le birlikte aynı rotadan geri dönüyorlar.
Ankara’ya dönüşünden hemen sonra, yaşamının en acı sürprizi ile yüzleşiyor. Babası gibi sevdiği Naili Moran’ın İstanbul’da yapılan Balkan Kros Şampiyonası dönüşünde, inanılmaz bir kaza sonucunda aramızdan ayrılmasını tarifsiz hüzünler içindeyim diye anlatıyor 1968.
Yine aynı hafta merhum Naili Moran’ın Türkiye’de çalıştırmak için sözleştiği Macar antrenör Jozef Kovach ile tanışıyor.
Amerikalı Frank Medina yine Naili Moran’ın davetiyle zaman zaman Ankara’ya gelen sprint antrenörü ve iyi bir fizyoterapist.
Nurullah Candan hocamız anılarını 256 sayfaya sığdırmış, ben de bunları iki yazıda değerlendirmek istiyorum. Becerebilirim inşallah.
ARTUN TALAY