Ahmet Ak’ın yeni kitabı 252 sayfa.
Çayımı demledim, akşam 20’den başlayarak saat 02’ye kadar 3 gün boyunca okudum, notlar aldım.
Aldığım notların bazıları şunlar:
Başarı ölçütü kimi için olimpiyata katılmak, kimi için de madalya kazanmaktır.
Olimpiyatlarda Türkiye’nin aldığı madalyaların %70 i güreştendir bu da sporumuzun futbolla özdeşleşmesine karşın madalya sıralamasında da güreşle özdeşleştiğini ortaya koymaktadır.
ABD, Rusya, İngiltere’den katılan her beş sporcudan biri madalya kazanırken, Türkiye’den katılan her 13 kişiden biri, Nijeya ve Mısır’dan her elli kişiden biri madalya kazanmışlardır. 2000 yılından günümüze madalya alışımız incelediğinizde uzak doğu sporlarının öne çıktığı görülmektedir.
Antrenör eğitim sistemimiz incelediğinizde yüz bin antrenörün etkin hizmet verdiğini görüyoruz. 1340 beşinci kademe antrenörümüzün 531’i basketbol antrenörüdür.
Diğerleri güreş 46, atletizm 40, tekvando 65, tenis 2, okçuluk 4 vs. devam etmektedir. Ülkemizde fitness sektörü 840 milyon liralık ekonomik büyüklüğüyle avrupa sıralamasında %4 lük paya ulaşmıştır.
Spordaki başarısızlığımızın temel etmenlerinden biri de kitle sporuna mı yoksa elit düzey sporuna mı öncelik vereceğimiz konusundaki anlayış belirsizliğimizdir. İstanbul Serbest Mali Müşavirlik odasının hazırladığı raporda Türkiye 2012 yılında Londra Olimpiyatları için 4.7 milyar lira harcamıştır. 5 madalya almıştır ve bir madalyanın maliyeti ülkemizde 946 milyon lira olmuştur. 2016 Rio olimpiyatlarında ise 7 milyar harcamış 8 madalya almıştır.
Bir madalya ülkemizde 1 milyar liraya mal olmuştur. Madalya alımında nüfus tek başına belirleyici değildir. Hindistan’ın olimpiyat başarısının yeterli olmaması buna en açık örnektir. Türkiye’nin nüfusuna karşın bugüne kadar Olimpiyat Oyunlarında 95 madalya aldığını görüyoruz. Danimarka 5.5 milyon nüfusuna karşın 179 madalya, Yeni Zelanda 4.4 milyon nüfusa karşılık 96 madalya, Küba 11.2 milyon nüfusa karşılık 201 madalya, Yunanistan 10.7 milyon nüfusa karşılık 110 madalya, Macaristan 9.9 milyon nüfusa karşılık 469 madalya almıştır.
Olimpiyat Komitesi ve Gençlik ve Spor Bakanlığı ‘Türkiye Spor Yöneticilerini Yetiştiriyor’ projesi üzerinde iş birliği yapabilirler. Ülkemizde yanlış bir anlayışta fitness eğitiminin vücut geliştirme ile özdeşleştirilmiş olmasıdır. sonuçta usta çırak ilişkisiyle yapılan fitness antrenörlüğü uygulamaları çıkmıştır.
Uzak doğu sporlarının gelişim oranı ülkemizde 2015 yılında toplam sporcu sayısı 75 bin iken 2016 da 100 bine çıkmıştır. 2020 de uzak doğu sporcu oranı genel içinde %45 e çıkabilecektir. Temel spor dalları üzerindeki gerileme eğrisi mutlaka dengelenmelidir. Basketbol 2017 yılında devletten 26 milyon lira özel sektörden 128 milyon lira alarak toplam 153 milyonluk bir bütçeye ulaşmıştır. Güreş bütçesi 2017 yılında 61 milyon olurken atletizm 55 milyon tekvando ise 31 milyon liraya ulaşmıştır. Temel sporlarda %43 kadın %57 erkek takım sporlarında ise %40 kadın %60 erkek sporcumuz bulunmaktır. Uzakdoğu sporlarının özünde insanın saldırganlığını önlemek ve kendini bulmasını sağlamak varken eksen kayması günümüzde olmuş ve şiddetin gösterilmesi veya şiddetten korunmada araç olarak kullanılmaya başlanılmıştı.
Üniversitelerde antrenörlük eğitimlerinde standart farklılıkları vardır. Antrenörlük kademesi arttıkça sayının azaltılması kurs saat ve kalitesinin artırılarak zorlaştırılması önemlidir. Türkiye’de en az iki tane yaz ve kış olimpik sporlar antrenör eğitim merkezi kurulmalıdır.
Ülkemizde 61.203 okul bulunmakta 17 milyon 588 bin 958 öğrenci bu okullarda eğitim görmektedir. Türkiye için önerilen olimpik başarı piramidinde yukarıdan aşağı olimpik sporcular 200 sporcu, olimpik merkez 400 sporcu olimpiyat hazırlık merkezleri 600 sporcu, sporcu havuzu ulusal yetenek tarama programı 6 milyon çocuk olanak önerilmektedir.
Türkiye eğer olimpiyatlarda başarı istiyorsa diğer milletlerin elli yıl önce kurmuş oldukları olimpik havuz sistemini kurmalıdır. Ülkemizde 10 milyon engelli vardır. Ama spor bilincinin tüm engellilere yayıldığı söylenemez. Çünkü 38710 lisanslı engelli sporcumuz vardır. küçük yaşta spora başlayanların anne babalarının ya da sporla ilgili yakınlarının olduğu görülmektedir. Yakınlarını spor yaparken gören çocuk etkilenip spor yapmaktadır. Hong Kong Üniversitesi araştırmasına göre çocukların %57 si aile üyeleriyle %14 ü arkadaşlarıyla %20 si sınıf arkadaşlarıyla %5 i kendi başlarına sportif aktivitelerde bulunmaktadır.
Dopingin önlenmesi için her dalda düzenli kontroller sağlanmalıdır. Belediyeler kitle sporu anlayışını gerçekleştirmek yerine yarışma sporlarına yönelmektedirler. Spor hekimliği sponsorluk medya sorunları gösteriyor ki insana yapılan yatırım en karlı olandır. Bu nedenle kitle sporuna önem verilmelidir.
Hepinize bu kitabı okumayı öneriyorum, saygılarımla.