Ankaragücü, Süper Lig’deki ilk deplasman maçında Gaziantep FK’ya 1-0 yenildi.
Ankaragücü, sıfırdan kurulan yepyeni bir takım.
Geçen sezonki ilk 11’den sadece Abdullah ve Zahid bu sezon da 11’de yer alıyor.
Hadi onlara geçen sezon sadece 6 lig maçı oynayan kaleci Bahadır’ı da ekleyelim, geri kalan 8 futbolcu ilk kez bir arada oynuyor.
Bu “futbolcu topluluğunun”, “takım olması” için zaman gerekeceği çok açık.
Zaten Başkan Faruk Koca, Beşiktaş maçının oynanacağı 5’inci haftaya kadar, Teknik Direktör Mustafa Dalcı da 8-9 haftalık süre için sabır istiyor.
Türkiye de de dünyada da 8-9 hafta sabır gösterilen bir takım çok nadir olur, Hoca’nın bu isteğini abartı görüyorum.
Ben kendi adıma Başkanın istediği beşinci haftaya kadar sabır gösterilmesinden yanayım.
Taraftarın çok büyük kesimi de biliyorum ki benimle aynı düşüncedeydi.
Ama dün ortaya konulan futbol, bir anda herkesin düşüncesini değiştirdi.
Gaziantep FK, 90 dakika boyunca tam 13 net pozisyona girdi.
Süper Lig’de topun oyunda olduğu süre genellikle 40-50 dakika.
Yani neredeyse her 3-4 dakikada bir rakibe pozisyon verilmiş.
Maçta topla oynama dışında tüm istatistiklerde Gaziantep FK açık ara üstün.
Bahadır’ın, beni de şaşırtan muhteşem performansı olmasa tarihi bir hezimet yaşanması içten bile değildi.
Halbuki şartlar ne kadar da Ankaragücü lehineydi.
Kalyon Stadı hazır değil, sadece 2 bin Gaziantep taraftarı önünde Hatay’da oynuyorsun.
2,5 yıl aradan sonra ilk kez taraftarın deplasmanda seninle birlikte.
Buna rağmen, utanılacak bir futbol ortaya koyuyorsun.
Taraftar da doğal olarak skora değil ama oynanan oyuna tepkili.
Futbol her türlü skora açık bir oyun.
Mağlubiyetler de olur, yeter ki ders alınsın.
Atalarımız da boşuna dememiş ya “Bir musibet bin nasihatten iyidir” diye.
Bu yüzden, “Tam da bay geçilecek hafta öncesi bu mağlubiyet hayırlı olmuştur. Hoca da futbolcular da ders alır, 15 gün eksik yönlerini çalışır.” mealinde bir yazı yazacaktım, hatta maç sonu katıldığım yayında maçı bu şekilde yorumladım.
Yayın bitti bir de maç sonu röportajları izleyeyim dedim, aman Tanrım ne göreyim.
Mustafa Dalcı hoca da futbolcuları da öyle konuşuyorlar ki sanki galibiyeti kaçıran taraf Ankaragücü.
“En kötü berabere kalmalıydık, maçın başındaki oyunumuzu 90 dakikaya yaymalıydık” diyor sevgili Mustafa Dalcı.
Allah aşkına Hocam, maçın başında sadece 5 dakika oynadı bu takım. Konyaspor maçında 20 dakikaydı, değil 90 dakikaya yaymak, 20 dakika Gaziantep maçında 5 dakikaya kadar düştü.
O 5 dakikada biri ofsayt olan 2 pozisyonda tehlike yarattı Ankaragücü, ardından sahadan silindi.
Soyunma odasında ne konuşmuşlarsa, bir oyuncu çıkıyor, “Bizim pozisyonlarımız çok daha netti” diyebiliyor.
Eski Gaziantep FK’lı Oğuz Ceylan çıkıyor, “Ben duran top konusunda uyarmıştım” diyor.
Hafta boyunca duran top çalıştırdığını söyleyen Hoca, “Rakibin bu konuda çok tecrübeli isimleri var, önlem almakta zorlandık” diyor.
Golü atan Ertuğrul ise en son 4-5 sene önce gol attığını söylüyor.
Nasıl tecrübeyse…
1,87 boyundaki oyuncuyu 1,75’lik Tasos ya da 1,70’lik Pedrinho ile eşleştirirsen, en sıradan oyuncu bile o golü rahatlıkla atar.
Bir başka pozisyonda Maxim gibi bir duran top ustası frikik kullanıyor, barajdaki bir oyuncu bile zıplamıyor.
Allah’tan top direği sıyırıp geçiyor.
Nasıl duran top çalışması yapmış bu takım, ben anlayamadım.
“Çok kötü oynadık, hatalar yaptık özür dileriz, çok çalışarak en kısa zamanda düzeleceğiz” dense, belki bu kadar ağır tepkiler olmayacak.
Ama Hoca da oyuncuları da şu futbolu normal görüyor, asıl tehlike burada.
Öncelikle ders çıkarılması gereken, geçen sezon bu takımın en güçlü yanı duran toplarken, nasıl oluyor da bu sezon duran top bu takımın en yumuşak yeri oldu?
Geçen sezon duran toplarda hücumda Erdem Özgenç ve Sinan Osmanoğlu yükü omuzluyordu.
Defansta ise Yusuf Abdioğlu ve Sinan Osmanoğlu.
Tamam Erdem ve Yusuf artık yok ama Sinan hala kadronda.
Geçen sezon kaç maçta seni son dakikalarda ipten aldı.
Gönderiyordun son 10-15 dakika forvet gibi ileriye ya atıyordu ya da attırıyordu.
Maçın bitimine 3 dakika kala Pedrinho’yu çıkarıp, Ali Kaan’ı oyuna alırken ne düşündü Mustafa Dalcı merak ediyorum.
Alsana Sinan’ı, göndersene forvete.
En azından bir iki pozisyonu olurdu, taraftar heyecanlanırdı.
3-5 dakikada ne yapabilirdi ne bekledin ki Ali Kaan’dan?
Şimdi soruyorum size, bugün Ankaragücü’nde hâkim olan zihniyet, yenilgiden ders çıkarıp oyunlarını geliştirmeye mi çalışır, yoksa bu yenilgiyi bahane ederek, birkaç transfer daha mı yapar?
Menajerden sportif direktör yaparsan, bu sorunun cevabı da bellidir aslında.
Geçen sezon şampiyonluktan sonra Başkan Faruk Koca, “Takımın iskeletini koruyacağız, en fazla 7-8 transfer yapacağız” diyordu.
Pepe ile birlikte 16’ncı transfer yapıldı.
Öyle transferler yapıldı ki forvet oyuncularının çoğunun defansif özelliği yok.
Rakipler, ellerini kollarını sallayarak orta sahayı geçiyor, sadece Abdullah onları karşılamaya çalışıyor.
Abdullah’ın kapasitesi malum.
Süper Lig’den TFF 1. Lig’e düşmüş bir oyuncuydu.
35’lik oyuncudan tek başına takımı kurtarmasını beklersen, hayal kırıklığı yaşarsın.
Ya forvet oyuncuları, Konyaspor maçının ilk 20 dakikasındaki oyun anlayışlarını en az 50-60 dakikaya çıkaracaklar ya da ön libero sayısı artacak.
Bu sorununa Pepe de çözüm olmaz benden söylemesi.
Son sözüm Emre Yıldız’a.
Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste.
Sen malzemeci, emektar Can’ın ekmeğiyle oynadın.
Gör bak nasıl çıkacak ahı, aheste aheste?
Gündemde farklı konular da var.
Ankaragücü’nün forma sponsoru PORTAŞ’ta neler oluyor?
Ak Parti medyası Faruk Koca’yı neden topa tutuyor?
Onları da hafta içinde konuşuruz.
METİNER ERDEM