Dünya Kupası en sevdiğim spor organizasyonlarından biriydi.
Ligler tamamlanır, yeni sezon başlamadan futbolun güzelliklerini, dünya yıldızlarını büyük keyif alarak izlerdik.
Ama Türk Milli Takımı’nın olmadığı Katar’da düzenlenen bu Dünya Kupası, Türk futbolseverleri resmen futboldan soğuttu.
Lig maçlarında heyecan doruktayken, sen gel bir buçuk aylık ara ver.
Şu ana kadar izlerken keyif aldığım maç sayısı bir elin parmaklarını geçmedi.
Hemen her günüm, tamamen duygusal (!) nedenlerle kışın, sezonun ortasında Dünya Kupası düzenleyen zihniyeti anmakla geçiyor.
Böyle bir rezaleti yaşamak da varmış, biz de yaşıyoruz.
Dünya Kupası maçları TRT’den naklen yayınlanıyor.
TRT, bu organizasyonu çok da ciddiye almamış ki Katar’a sadece kendi spiker kadrosundan Hünkar Mutlu’yu göndermiş.
Hünkar Mutlu ve kurum dışından anlaşmalı 2 spiker maçları statlardan canlı olarak anlatıyor.
Diğerleri ise Ankara’daki stüdyodan televizyon başında bizim gibi izledikleri maçları anlatıyorlar.
Canlı yayınlarda kazalar yaygındır.
Bu kazalardan birini de Ankaragüçlülüğü ile tanınan Alper Bakırcıgil yaşadı.
Olayı tekrar anlatmaya gerek yok hepiniz biliyorsunuz.
Benim hoşuma giden bu olayda Ankaragüçlülerin birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmeleri.
Alper Bakırcıgil, kendisini zor duruma düşüren adına açılmış sahte hesabın şikâyet edilmesini istedi.
Ankaragücü taraftarı da bu isteğe kayıtsız kalmadı, yaptığı şikayetlerle sahte hesabın bir günde kapatılmasını sağladı.
Bu arada sevgili Abdullah Oğuz, sonradan silmiş olsan da paylaşımını gördüm.
Alper ile yol arkadaşlığı yapmış biriyim, sonradan değil, babadan Ankaragüçlüdür.
Mevzubahis Ankaragücü olursa gerisi onun için teferruattır.
Her türlü eleştiriyi yapar ama hakaret ettiğine hiç tanıklık etmedim.
İddia ediyorum sende şahsen tanık olmamışsındır.
Maalesef sen de babana çekmişsin, birilerinden duyduklarına araştırmadan inanabiliyorsun.
Bu yüzden bu paylaşımı yapma gereği hissettin, sonra sildin.
Bu takımı üst üste iki sezon küme düşüren, bu sezon da ligin dibinde yer almasına neden olan bir yönetim, dünyanın her yerinde eleştirilir.
Kusura bakma da eleştirilere kızmak yerine biraz kulak verilse bugün Ankaragücü çok farklı yerlerde olabilirdi.
Mustafa Dalcı eleştiriliyordu, baban çıktı sinirli şekilde “Türkiye’nin en iyi antrenörüdür” diye taraftara rest çekti.
Sonra ne yaptı, Karagümrük maçını izlemeye ancak 70 dakika tahammül edebildi, ardından “Türkiye’nin en iyi antrenörünün” istifasını istedi.
Şimdi o Mustafa Dalcı, babanın tavsiyesi ile Gençlerbirliği’nde.
Tabi Ankaragücü’nde olduğu gibi bir eli yağda, bir eli balda değil.
Üçte sıfır çekti.
İmza töreninde oradaydım, ilk yarı sonu için 15-16 puan hedefi ortaya konulmuştu.
Kendine, takıma güvendi ki 7 maçta 7-8 puan hedefi ortaya koyabildi.
Gençlerbirliği, Mustafa Dalcı göreve başlamadan önceki 2 haftada teknik direktörsüz oynamış, Malatya ile deplasmanda 2-2 berabere kalmış, ligin tozunu atan Eyüpspor’a karşı çok üstün oynamasına karşın, hakemin yarattığı penaltı ile kaybetmişti.
Umutların pik yaptığı noktada takımı aldı, üçte sıfır çekti.
İmza günü bir iki meslektaş ile Mustafa Dalcı’nın performansını tartışmıştık.
Benim tezim: “Mustafa Dalcı Süper Lig seviyesinde olmasa da TFF 1. Lig’i bilen bir teknik direktör. 7 haftada en az 6-7 puan alır” şeklindeydi.
Fena halde yanılmışım.
Mustafa Dalcı’dan önce bu takım kazanamasa da mücadele ediyordu.
Sistem değiştireyim dedi, olmadı.
Şimdi, rakibe teslim olan, hiçbir şey üretemeyen, gelecek adına en ufak umut ışığı veremeyen bir takım var sahada.
Tüm suçu genç oyunculara atmak işin kolay yanı.
Aynı takım sezon başı Metin Diyadin ile güzel işler yapıyordu.
Yardımcı hoca ile çıkılan maçlarda bile bu takım rakip kim olursa olsun kora kor mücadele ediyordu.
Artık o mücadeleci kimliğinden de eser kalmamış.
Şimdi yeni iddia, bu takım Mustafa Dalcı ile ilk yarı bitimine kadar puan alabilir mi?
Bu futbolla tek bir puan alırsa şaşarım.
Niyazi Akdaş başkan, ne kadar iyi niyetli olursa olsun sürekli hata yapıyor.
Haftaya Erzurumspor maçı var.
Gençlerbirliği için hayati önem taşıyan bir maç olacak.
Erzurumspor, düşme potasının hemen üstünde.
Gençlerbirliği, bu maçı alırsa aradaki puan farkını 4’e düşürür, transfer yasağını kaldırmak o zaman önem kazanır.
Kaybederse, fark 10 puana çıkar.
O zaman yasak kalksa da işe yaramaz, eldeki kaynaklar boşa harcanmış olur.
Gençlerbirliği camiası kenetlenmeli, bu maçı kazanmalı.
Mustafa Dalcı da mazeret üretmeyi bırakıp, bu takıma Metin Diyadin dönemindeki gibi futbol oynatmalı.
Camiaya biraz olsun umut vermeli.
METİNER ERDEM