Oldum olası göze hoş gelen, oyuna keyif katan, taraftarı heyecanlandıran, takımı için elinden geldiğince mücadele eden futbolcuları hep sevmişimdir.
Tanrı vergisi yeteneklerini sahada sergileyen, moda deyimle adam eksilten, isabetli ortaları, asistleri ve zor anlardaki yaşamsal golleri ile adeta takımını ipten alan oyuncular her daim dikkat çekmiş ve ayrıcalıklı bir yere konulmuştur. Bu tür oyuncuları tribünde veya ekran başında izlerken adeta gözlerinizin pası silinir, futbola doyarsınız.
Tıpkı Fenerbahçeli Mathieu Valbuena gibi.
Bir Alex de Souza olmasa da Fenerbahçe’de son yıllarda keyif veren etkili futbolu ile sonuca odaklı yabancı oyuncuların başında geliyor Valbuena. Ne hazindir ki, kariyerli futbol yaşamına karşın 2017 yılında transfer olduğu Fenerbahçe’de çok değer görmedi, yetenekleri hep göz ardı edildi teknik adamlar tarafından.
Aykut Kocaman, Cocu, Koeman ve yakın zamana dek Ersun Yanal ilk 11’de çok az yer verdi Fransız oyuncuya. Hep son dakikalarda hamle oyuncusu olarak yararlanmak istediler. Fenerbahçe’ye transferinde öncülüğü olan Aykut Kocaman bile çok az yazdı tabelaya Valbuena’nın adını. Oynatsa bile kement boynuna atılarak dışarı alınan ilk oyuncu oldu. Belki ileri yaşından ötürü sahada çok koşamadı, savunmayı aksattı. Ne var ki, yetenekleri kendisinden kısıtlı oyuncular sahada kalırken, onun çıkması tribünlerin de hoşuna gitmedi.
Ama yılmadı, kendisine yapılan haksızlığa göz yumdu, çalıştı, didindi hak ettiği formasına kavuştu. Aslında yetenekli oyunculara daha hoşgörülü bakılmalı. İnatla formayı verdiğinizde yeteneklerini sahada sergilemeye başlar, zor durumda iken takımlarını yenilgiden kurtarır veya üç puanı haneye yazdırır.
İşte Valbuena da bunu gerçekleştirdi. Bu sezon özellikle Beşiktaş, Galatasaray ve Trabzonspor ile Avrupa Ligi maçlarındaki göz kamaştırıcı oyunu Fenerbahçe’ye puan ve puanlar kazandırdı, hayat verdi. Aynı başarıyı geçen sezon da yinelemiş asist ve golleri ile oldukça katkı sağlamıştı takıma.
Dedim ya, bu tür özel futbolcularda ısrarcı olmak, küstürmemek, hatta bir ölçüde gaz verip sahaya sürmek hem kendilerine olan güveni artırır, hem de takım kazançlı çıkar. İşte son Trabzonspor maçı. Ersun Yanal, onu yine kulübeye hapsetmişti. Ne var ki çok güvendiği Ayew sahada dökülünce, taraftarın da isteği ile Fransız oyuncuyu aldı. Yetenekli Valbuena yılmadan, koşturdu, arkadaşlarına pas dağıttı, kenardan ortalar yaptı ve son dakikada attığı golle Fenerbahçe’yi, bir ölçüde Ersun Yanal’ı ipten aldı.
Zaten tribünler onun emeğine, çabasına, mücadelesin, yeteneklerine saygı duyuyor ve güveniyordu. Trabzonspor karşılamasındaki başarısı daha da sevdirdi kendini taraftara. Hele 25 maç oynamasından dolayı uzayan sözleşmesini sonlandırarak yönetimin elini rahatlatması kalplerdeki sevgisini olduğunca büyüttü. Aslında, bu örnek davranışı sergilemeyerek milyonlarca avroyu cebine rahatlıkla indirir, yatarak İstanbul’un keyfini sürdürebilirdi. Bunu yapan o kadar çok yerli ve yabancı oyuncu varken, saha içi ve dışı adamlığı ile Fenerbahçe’nin unutulmazları arasında şimdiden yerini aldı.
Ali Koç’un Valbuena’nın adamlığına, tekliflerine olumlu yaklaşımına karşılık bir borcu var. O borç da Fransız oyuncunun sezon sonunda takımda kalması, sözleşme yenilenmesi ile ödenecektir kuşkusuz. Ersun Yanal’ın yeni sezon planlamasında yer almaması halinde nankörlük yapılır ki, o da bunu hakketmez.
Büyük savlarla transfer edilen, uğruna milyonlarca lira sokağa dökülen fiyasko futbolcular ortada iken özverili Valbuena’nın gönderilecek olması emeğe haksızlık olacaktır aynı zamanda. Hem bu davranışı taraftar kabul etmez ve onaylamaz.
Fenerbahçe’nin böylesine karakterli, “adam” gibi yetenekli futbolculara gereksinimi var.
ŞÜKRÜ KARAMAN