Ankaragücü, Göztepe’yi 3-0 yenerek galibiyet serisini 3 maça çıkardı.
Bu seriler camiaya moral olması açısından çok önemli.
Tek kötü yanı rehavete yol açabilmesi.
Rehavet derken sadece futbolcuları, teknik heyeti kastetmiyorum.
Yönetim için de aynı uyarıyı yapıyorum.
Hatırlarsanız 2 sezon önce de İsmail Kartal yönetiminde (Malatyaspor, Fenerbahçe, Kayserispor) üçlük seri yapılmıştı.
O serinin ardından futbolcuların yönetimden maddi beklentileri artmıştı.
Yönetim beklentileri karşılayamayınca arkasından yazmaya bile elimin gitmediği berbat 9 haftalık bir dönem yaşadı Başkent ekibi.
Geçmişten ders çıkarmak gerekir.
Hikmet Karaman ve oyuncuları işlerini nasıl yapıyorsa, yönetim de aynı ciddiyetle yapmalı.
Galatasaray ve Karagümrük maçlarının primleri ile maaşların küçük bir bölümü Göztepe maçından önce ödenmişti.
Bu ödemelerin nasıl moral kaynağı olduğunu son maçta gördük.
Sezonun en iyi futbolunu oynadı Sarı Lacivertli takım.
Trabzonspor maçı öncesi de bu maçın primleri ödenmeli ki kafalar yeniden karışmasın.
Gelelim maça…
Galibiyetin mimarı öncelikle Hikmet Karaman’dır.
Sonra 2 gol atan Borven mi, 2 asisit yapan Kitsiou mu, hatasız oyununu asistle taçlandıran Atila mı, defansın belkemiği haline gelen Kulusiç mi kimi sayarsanız sayın.
Hikmet Hoca kısa zamanda çok işler başardı.
Laubalilik almış başını gidiyordu takımda.
Öncelikle bu soruna neşter vurdu.
Futbolcu ismi vermeye gerek yok, herkes biliyor, ilk 11’in bankoları, 21 kişilik kadroya bile giremez oldu.
Hata da yapsa, formayı teslim ettiği oyuncuların samimiyetine inanıyorsa arkasında durdu.
Bu sayede önce Borven’i, arkasından Kulusiç’i, Atila’yı, Alper’i, Geraldo’yu, İbrahim’i kazandı.
Kaleciler Korcan ve Friedrich’in ,Kitsiou’nun Sarlija’nın, Saba’nın performanslarını bir iki tık yukarı taşıdı.
Maç sonu taraftarların yorumlarını okuyorum, herkes bu oyuncuların birini ya da ikisini göklere çıkarıyor.
Kişiden kişiye isimler değişiyor, değişmeyen tek isim Borven.
Galatasaray ve Karagümrük maçlarında defansif, Göztepe maçında da ofansif olarak yıldızlaştı.
Maç boyu takip ettim, kesinlikle sabit bir görev verilmiyor Borven’e.
Bir sağ kanatta, bir sol kanatta görülüyor.
Kendini unutturduktan sonra forvete geçiyor, golünü atıp dönüyor.
Biliyorsunuz Borven, Mustafa Dalcı döneminde kulübeye çekilmişti.
Bir ara takımdan ayrılmak için girişimlerde bulunduğu bile haber konusu olmuştu.
Merak ettim, Mustafa Hoca’yı aradım, neden Borven’i oynatmadığını, Bolingi’yi tercih ettiğini sordum.
Bu soruya verdiği cevabı yorumsuz olarak aktarmak istiyorum:
Borven ile ilgili şunları söylüyor Mustafa Dalcı:
“Borven üçüncü bölge golcüsü. Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş’tan birinde oynasın 15-20 golden aşağı atmaz. Ben Ankaragücü’ne hızlı hücum futbolu oynatmaya çalışıyordum. 6 kez ilk 11’de görev verdim, istediğim verimi alamadım. Borven, Saba’nın Paintsil’in hızlı hücumlarına eşlik edemiyordu. Bolingi, belki gol atamıyordu ama benim oyun sistemime daha fazla katkı sağlıyordu. Borven’i Galatasaray ve Karagümrük maçlarında fazla beğenmedim. Sadece defansif anlamda katkı vermeye çalıştı. Ofansif katkısı hiç olmadı. Ama Göztepe maçında kontrataklarla değil de takım halinde rakip ceza sahasına gidince Borven, 3. bölgede topla buluşmaya başladı ve harika goller attı.”
Yorum yapmak istemiyorum, onu sizlere bırakıyorum.
Yalnız yorum yaparken hakkını da yemeyelim.
Bugün Ankaragücü hala yarıştaysa, Mustafa Hoca’nın özellikle 6 maçta 4 galibiyet, 1 beraberlik performansının önemli rolü vardır.
Buraya kadar yazdıklarım, sizlerin de ekrandan görebldiklerinizle ilgiliydi.
Tribünde olmadığınız için göremedikleriniz var ve ben bunlardan ikisini sizlerle paylaşacağım.
Birincisi Maraton Tribünü’nü renklendiren pankartlar.
Dev Dalton forma ve Hikmet Karaman pankartları muhteşemdi.
Yayıncı kuruluş bile sosyal medyasından bu pankartları paylaştı.
Teşekkürler İhsan Çakır ve Vural Geçgel.
Bir teşekkür de Ankaragücü Yönetim Kurulu Üyesi Levent Bayram Keser’e.
Pandemi dolayısıyla maçlar seyircisiz oynanıyor ama tribünlerdeki bir avuç kişinin maça etkisi inanılmaz oluyor.
Levent Bayram Keser de bu dönemde protokol tribününün sesi oldu adeta.
Öyle gür sesi var ki, en ufak hakem hatasında onun öncülüğünde protokol tribünü tek ses halinde hakeme, rakibe baskı kurabiliyor.
Aleyhte çok kararın değişmesinde katkısı oldu Levent Bey’in.
Keşke sizlerde tribünde olsanız da görebilseniz Levent Bey’in gayretlerini,
Teşekkürler Levent Bayram Keser…
Bu teşekkürlerin ardından bir de sitem var.
Kazanılan maçlar sonrası, soyunma odası zafer fotoğrafları artık gelenek oldu.
Atila’nın Brezilya bayrağına benzeyen iç çamaşırı bu fotoğraflar sayesinde epey ünlendi.
Galibiyet sevinciyle espriler havada uçuşuyor.
Ama bazı futbolcuların o karelere ısrarla girmemesi de dikkatlerden kaçmıyor.
Bilinsin istedim.