Gençlerbirliği, zorlu bir haftada yine bekleneni yaptı: Puan hasretine son veremedi. Maçın ilk dakikalarında alanı iyi kapatarak oyuna giren Başkent ekibi, bu disiplinini çok da uzun süre koruyamadı. Oyun üstünlüğünü baştan sona elinde bulunduran Fenerbahçe’nin yakaladığı ataklar ilk yarıdan gol veya golleri bulacağının adeta göstergesiydi. Nitekim savunmada yapılan bariz kademe ve yerleşim hatalarıyla birlikte gelen goller, daha ilk yarıda oyunun fişinin çekilmesini sağladı. Fenerbahçe belki de bu sezonki en rahat 45 dakikasını oynadı.
İkinci yarıda işler biraz daha dengelendi. İlk yarıda %71’e %29 olan topa sahip olma oranı, oyunun temposunun düşmesiyle biraz daha Gençlerbirliği lehine değişmeye başladı. Geçen haftaki yorumlarımda, Gençlerbirliği’nden hücum anlamında çok birşey beklemediğimi, sert savunma yapıp iyi alan kapatarak, olursa bir duran top ile sonuca gidebilmek gibi bir tablo çizmiştim. Nitekim gol duran toptan geldi ancak bu gol geldiğinde, maç çoktan kopmuştu.
Her ne kadar şu an için çalkantılı bir dönem geçiriyor olsa da, Fenerbahçe gibi ligin en iyi kadrolarından birine karşı ligin en güçsüz kadrolarından birinin çok fazla şansının olmaması doğal aslında. Fakat genel tabloya bakarsak, bu takımın kurtuluş reçetesi sert savunma, iyi alan kapatma, duran toplar ve sayıca az ama doğru kurgulanmış geçiş hücumlarından geçiyor. Yeni transferler gelse bile tabloyu değiştirecek asıl unsur, güçlü bir savunma seti üzerine inşa edilecek oyun anlayışı olacak.
Teknik açıdan bakıldığında ise hâlâ büyük bir belirsizlik söz konusu. Çoğunlukla 4-4-2’den 4-6-0’a evrilen bir kurgu var sahada. Ancak bu plan işlemiyor. Net bir 9 numara ihtiyacı her geçen hafta daha da bağırıyor. Anadolu takımlarının Süper Lig’deki kurtuluş reçetesi bellidir: İleride top tutabilen fizikli bir santrfor ve rakip bekleri zorlayabilecek dinamik kanatlar. Böylece hem ilerde top tutup santraforu besleyebilirsiniz, hem de kanatları yeri geldiğinde içeri doğru hareketlendirip forvetleştirebilirsiniz. Fakat sahada gördüğümüz tabloda, Gençlerbirliği için bu yapı hâlâ oluşabilmiş değil.
Bununla birlikte orta sahadaki eksiklik de göze çarpıyor. Hem yeri geldiğinde stoperlerin arasına girip savunmaya destek olabilecek, hem de takımı ileriye taşıyabilecek iki yönlü bir orta saha oyuncusuna ihtiyaç her geçen maç daha da hissediliyor.
Transfer dönemi sona erdiğinde, kadro yapısı ve oyun şablonu üzerinden çok daha net bir tabloyu konuşabileceğiz. Transfer döneminin bitmesi ile birlikte oyuncular, oyun şablonu ve oyuncu rolleri ile alakalı detaylı bir yazı paylaşmayı düşünüyorum. Ancak bugünden bakıldığında, Gençlerbirliği’nin ligde kalabilmesi için önünde tek bir yol görünüyor: Savunma direncini artırmak, duran topları değerlendirmek ve oyun disiplinini kaybetmemek. Aksi halde bu sezon çok daha çetin geçecek gibi duruyor.
SEÇKİNCE




