Ankaragücü, 4 haftalık yenilmezlik serisini Eryaman’da Muğlaspor’a 1-0 yenilerek sona erdirdi.
Son 2 haftadaki olağanüstü futboldan sonra dünkü oyun Ankaragücü’ne yakışmadı.
Başkent ekibi maç boyu belki 500’ün üzerinde isabetli pas yapmıştır.
İstatiksel olarak bakıldığında mükemmel dersin.
Ama sahadaki görüntü insanı çıldırtan cinsten.
İsabetli pasların yüzde 80’i stoperler Diego ve Hüseyin ile kaleci Görkem arasındaki yana ve geriye atılan paslardı.
Koskoca ilk yarı takım böyle oynadı oyuna hiçbir müdahale olmadı.
Rakip TFF 2.Lig Beyaz Grubun en az gol yiyen takımı.
11 haftada sadece 8 gol yemişler.
Çok sağlam bir defansa sahip, kompakt bir takıma karşı bu kadar ağır hücum yaparsanız sonuç almanız mümkün değil.
Ankaragücü ikinci yarı geride pas yapmayı bıraktı, ancak rakip golünü atmış, amacına ulaşmıştı.
Yattı, kalkmadı, 11 kişiyle kaleye otobüs çekip kapandı.
Bir kez ileri çıktılar korner kazandılar, onda da top direkten döndü.
Ankaragücü maç boyu 9 korner kullandı en ufak tehlike yaratamadı, rakip 2 kornerde 1 gol buldu, neredeyse ikincisini de buluyordu.
Ankaragücü’nün son 2 haftadaki galibiyetlerinde başrol oyuncusu Osman Çelik’ti.
Osman Çelik, stoper mevkiinde oynarken topu oyuna dikine sokabiliyordu.
Orta sahaya alınınca kalabalık rakip defansın içinde kayboldu, takıma katkı yapamadı.
Hoca 74. dakikada Hüseyin/Atakan değişikliğini yapınca Osman yerine döndü ama iş işten geçmişti.
Recep Hoca’ya bir tavsiye: Hikmet Bey artık yönetimde değil, artık o menajer de kulübe gelemiyordur; şu Diego’nun torpiline son verebilirsin.
Bu takımın gelecek vaat eden tek oyuncusu Muhammed Hüseyin Sevgili’dir.
Yenilen golün sorumlusu Diego’yu oyunda tutup bu genci oyundan alman doğru değildi.
Oyunla ilgili ne kadar analiz yaparsak yapalım, açık söyleyeyim lider Şanlıurfaspor’u dağıtan bir takımın bu maçtaki futbolu kafamı karıştırdı.
Maaş, prim tartışmaları bu kötü oyunda etkili mi bilmiyorum.
Bunu bilecek olan yönetim ve teknik direktör Recep Karatepe’dir.
Ancak Recep Karatepe’nin maç sonu açıklamaları oldukça vahimdi.
Hem kötü oyunla kaybetmiş hem de rakibin taktiği karşısında alternatif geliştirememiş bir takımın hocası “Sonuç önemli değil, oyundan memnunum” diyorsa, bu sonraki maçlar için önlem almayacak demektir.
Ankaragücü teknik direktörünün bu yenilgiyi normalleştirmesini, kusura bakmasın ben kabul edemiyorum.
Ankaragücü yönetimine de bir tavsiyede bulunayım, ne yapıp edip Miraç Şimşek’in U19 Milli Takımı’na gitmesini engelleyin.
Ankaragücü, çok dar kadroyla futbol oynayan bir takım.
Yusuf Emre Gültekin ile maç sonu konuştum, Sincan ve Beykoz maçlarında da oynayamayacakmış.
Miraç Şimşek de belki de hiç oynamayacağı milli maçlar için takımda olmazsa Ankaragücü iki maçta da zorlanır.
Miraç Şimşek ile konuştum o da gitmek istemiyor.
Ankaragücü yönetimi de bu konuda girişimde bulunmuş.
Miraç bile gitmek istemezken, Recep Hoca’nın “öncelik Milli Takım” sözlerini anlamakta zorlandım.
Bu arada prim derken, Başkan Nuri Muhammet Yaman ile aramda geçen bazı konuları aktarmak istiyorum.
Hafta içinde trafikte araç kullanırken Başkan Muhammet Yaman aradı.
Konuşmanın başlangıcı rahatsız ediciydi, 100 bin lira prim vaat edilmesine karşın 40 bin ödendiğini yazmam başkanın hoşuna gitmemiş.
“Ne vaat ettiysem ödedim” dedi, ben de kaynağıma güvendiğimi ama yine de hatalıysam özür bile dileyebileceğimi söyledim.
Başlangıcı rahatsız edici olsa da devamı nezaket çerçevesinde geçen bir görüşmeydi.
Yine de canım sıkılmıştı, Gaeten Laura başta olmak üzere çok farklı konularda bilgi de vermesine rağmen içimden haber yapmak gelmemişti.
Maç öncesi, bu konuları Başkan beyle konuşmak için “5 yıl aradan sonra” yönetim locasına gittim.
İlk kez yüz yüze görüşüyorduk, oturur oturmaz ilk sözü “Seni kimse sevmiyor” oldu.
Hangi psikolojiyle gittiğimi düşünün, ilk duyduğum cümleye bakın.
Ya sabır dedim içimden.
Sonra devam etti: “Neden sevmediklerini de söyleyeyim mi? Çünkü sen doğruları yazıyorsun.”
O gerginlikte bu söz gururumu okşadı, hoşuma gitti.
Bir gazeteci için sevilmekten çok, muhatabının, okurun güveni daha önemlidir.
Bir anda diyalog çok samimi bir görüşmeye döndü.
Haklıydı, “Doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovarlar” misali Mehmet Yiğiner’in son yılında başlayan süreçte o da Fatih Mert de Faruk Koca da İsmail Mert Fırat da Gazi Ercüment Tekin de yanlışlarını yazdığım için bana cephe aldılar.
Her dönem muhalif gazeteci olarak anıldım.
Başkan Yaman 100 binlik prim için de şunları söyledi: “Benim aklımda 50 bin vardı. Ama soyunma odasına girdiğimde herkes 100-100 diye bağırıyordu. Ne yapabilirdim? 100 değil 90 olsun diye pazarlık yapmak Ankaragücü Başkanına yakışır mıydı? Evet 40 ödedik ama kalan 60’ı normal galibiyet primlerine 10’ar 10’ar ekleyeceğiz. Bu maçın galibiyet primini bu sebeple 30 binden 40 bine çıkardık. Futbolculara verdiğimiz sözü bu şekilde tutmuş olacağız. Futbolcularla aram çok iyi. Hepsi beni ağabey, baba gibi görüyor. Ben de sporcu olduğum için onları çok iyi anlıyorum. Aramızda çok iyi diyalog var” dedi.
Görüşme çok bilgilendiriciydi, kalıcı yasak ile ilgili tehlikenin bertaraf edildiğini, Gaeten Laura’nın alacaklarının önemli bir kısmından vazgeçtiğini söyledi.
Rakamlar da verdi ama henüz konu netleşmediği için şu an yazmak doğru olmaz.
Futbolcuların primlerinin, personelin 4 aylık alacağının ödendiğini söyledi.
Eski yönetimin personel alacaklarını ödediklerini söylediklerini hatırlattığımda gülümsemekle yetindi.
Altyapıdaki değişim, Ak Parti ve MKE ziyaretleri dahil çok şeyler konuştuk ama onları bu yazıda değil de eğer yapabilirsek pazartesi günkü yayında sizlerle paylaşırım.
Eğer diyorum, çünkü Genel Yayın Yönetmenim Orhan Karadağ’ın kardeşi usta spor yazarı Erhan Karadağ, hastanede çok ciddi bir ameliyat arifesinde.
Erhan Karadağ’a geçmiş olsun diyorum, onun iyi sağlık haberini almadan program biraz zor gözüküyor.
Biraz da yönetim locasından yani protokol tribününden bahsedeyim.
Gazi Ercüment Tekin başkanım ve yönetim kurulu, “Görevi devrettiğimizde tribünlere döneceğiz” derken bahsettiği tribünler meğer protokol tribünü ile localarmış.
Eski yönetimin büyük kısmı ya protokol tribününde ya da localarda.
Ben meslek hayatımda böyle bir şey görmedim.
Eski başkanlar protokolde oturur, Gazi Ercüment Tekin başkanın da oturması gayet doğal da eski yöneticilerden yeni yöneticilere oturacak koltuk kalmıyor.
Deplasmanlara bile neredeyse full kadro gidip protokol tribününde oturmak istiyorlar.
Başkanın ağzından bu konuda en küçük eleştiri duymadım.
Ama kulüple ilgisi olmayan çok önemli birisi, yeni yönetimin bu konudan son derece rahatsız olduğunu çok net cümlelerle ifade etti.
Çiçeği burnunda yeni yönetimin şikâyet ettiği bir başka konu kulübün özelinin hala eski yöneticiler tarafından kendilerine yakın gazetecilere aktarılması.
Gaeten Laura olayında olduğu gibi çoğunlukla da yalanla süslenerek.
Okuyucularım bilir yazılarımı genellikle taraftarla bitiririm.
Maç sırasında Gecekondu tribününün gişelerinde kağıt bilet sıkıntısı yaşandı, onlar da tepkilerini dile getirdi.
Başkan ve vekili Abdulkadir Tecimer hemen aksiyon alıp sorunu çözmelerine rağmen, Gecekondu sosyal medya hesabından eleştiri mesajı yayınlandı.
Umarım, tribün-yönetim sıkıntısı artık çözülür.
Bunun dışında dün sezonun en kalabalık ve en canlı tribünlerini izledik.
Bu taraftar galibiyeti hak etmişti, olmadı.
METİNER ERDEM




