Dünya gençleri atletizm için “Yaşlı ve asık suratlı” diyorlar.
Atletizme ilgililer ama uzak duruyorlar.
Atletlerin medya desteğini yeterince alamamaları, sponsor bulamamaları ve çeşitli sıkıntılarla mücadele etmeleri gençleri olumsuz etkiliyor.
Atletler ve antrenörler için öyle sıkıntılı anlar var ki, dertlerine gerçekten değer verecek, onları haklı çıkaracak bir dinleyen bile bulunmuyor.
Atletler işte, antrenmanda ve evde kullanabilecekleri enerjiden yoksundurlar. Hatta atletizm hayatını çok ciddiye aldıklarından, gülümsemeyi bile unutmuşlardır.
Gerçekte atletler ve antrenörler kendilerini neyin iyi hissettirebileceğini biliyorlar.
Hobi, değişik egzersizler, sinema, tiyatro, sevdikleri ile beraber vakit geçirmeler gibi ama yine de o adımı atamıyorlar.
Bunların değerini görmezden geldikleri için değil, motivasyonlarını kaybettikleri için.
Yapılan antrenmanlara rağmen peş peşe gelen başarısızlıklar onları çıkmaz sokağa sokuyor.
Yorgunluk, karamsarlık, bitkinlik, önceden zevk aldıkları şeyden zevk alamamak, kronik gerginlik atletlerin ve antrenörlerin yakasına yapışmış durumda.
Ev düzenine yardımcı olamamak, aile üyelerinden başkasını suçlamak, antrenmanlarda diğer sporcularla girilen ego çatışmaları, antrenörlerin çaresizliği, yöneticilerin umursamazlığı, antrenman saatlerinin yoğunluğu, atletler üzerinde hiçbir şeye yetişemiyormuş duygusu uyandırıyor.
Bunlardan kaçmak için aşırı cep telefonuna ve .internete dadanma veya adım atmaya bile motivasyonlarının olmayışı zincirleme bir bağ oluşturuyor.
Otuzlu yaşlarda ayrıca atletlerin evlilikleri kötüleşebiliyor. Çok stres altında kaldıklarından, kendilerine zerre kadar güvenleri olmuyor.
Alışverişler, tatiller sabun köpüğü gibi atleti kısa süre tatmin ediyor, sonra yine motivasyonsuzluğa dönüyorlar.
Böyle olunca başkaları tarafından kabul edilme ihtiyacı öne çıkıyor. Atlet kendisini girdap içinde hissetmeye başlıyor.
Kelimeler içinde atlet boğuluyor. Başkalarının isteğine uygun yaşamak yüzünden kendi hayalinin bile ne olduğunu bilmeyecek duruma giriyor.
Hayat atlete mi ait, yoksa toplumun kendisini sevmesi için katlandığı hayat mı?
Enerjisini motivasyonunu yok eden şey aslında kendisinden kopuk başkalarına benzer bir hayat sürmesidir.
Bunu fark ettiğinde, atlet yaşamını yeniden düzenleyebilir. Bu şekilde beğenilmek ve kendisini kabul ettirmek baskısından kurtulabilir. Kendisini kuş gibi hafif hissedip, tekrar başarı ve takdir toplayabilir.
Genelde atlet hep ne yapmak istediklerinden bahseder, hayaller kurar. Ancak düşünceler ve istekler durumu değiştirmez. Yaptıkları değiştirir.
Atletler ellerinden tutup, onları ayağa kaldıracak birilerini bekliyor.
Çünkü atletizm hasta yatağında, ne ilaç veren var ne tedavi eden var. Kaderine terk edilmiş durumda.
Atletizm sorunlarını anlatacak muhatap bulamıyor. Kendi anlatıyor, kendisi dinliyor.
Dünya gençleri bunları gördükleri için atletizmden uzak duruyorlar. Sorunlar çözülmediği için de “asık suratlı” diyorlar.
Bu analizi yapmadan atletizmi ayağa kaldırmak imkansızdır.
ARTUN TALAY