Ankaragücü, ligde kalma mücadelesi verdiği bu ölüm-kalım haftasında, kendi sahasında konuk ettiği Çorum FK karşısında sadece üç puan değil, istek, arzu ve takımdaşlık duygusunu da sahaya koydu. Bu kritik maç, içinde birçok farklı hikayeyi barındıran bir 90 dakikaya sahne oldu.
İlk yarı için konuşacak olursak Ankaragücü’nün net bir şekilde oyunu domine eden taraf olduğunu söylemek mümkün. İlk yarıda izlediğimiz Ankaragücü oyuna hakim, topa sahip olan ve orta sahada ikili mücadeleleri kazanan bir yapıdaydı. Teknik direktör Mustafa Kaplan, maç önü yazımda beklediğim gibi bir kadro ile mücadeleye başladı. Oyun planı olarak da hoca da benim tespitlerimi yapmış olacak ki Çorum FK savunmasının arkasına sarkacak toplarla sonuç arama anlayışı ile takımı oynattı. Ancak burada, bu planın uygulayıcılarının – özellikle Osman ve İsmail’in – pas kalitesinin yeterli düzeyde olmaması, potansiyel birçok tehlikeli atağın cılız girişimler olarak kalmasına neden oldu.
İlk yarıda Ankaragücü, Çorum’u kalesine neredeyse hiç getirmedi diyebiliriz. Burada önemli olan faktörün orta sahada Ali Kaan’ın performansı olduğunu düşünüyorum. Hem savunmada direnci artırdı hem de topu ileriye taşıma konusunda takımına ciddi bir enerji kattı. Dalcio ise benim uzun zamandır ondan beklendiğim performansı ilk 45 dakikada sahaya yansıttı; dinamik çıkışları, hücum bölgesine yaptığı koşular ve yer yer ceza sahası içine girişleri pozitif bir çerçeve çizmişti. Ancak ikinci yarıda yaşadığı fiziksel düşüş, onun etkinliğini neredeyse sıfırladı. Bu noktada Ali Kaan yerine Dalcio’nun oyundan alınması daha yerinde bir tercih olabilirdi.
Sol kanatta Nico Schulz ve Hayrullah ikilisi ön plana çıktı. Nico’nun bindirmeleri ve savunma disiplini, takımın dengeli oyununa büyük katkı sağladı. Golde de onun çizgiye yaptığı etkili koşunun ve doğru zamanlamanın payı büyüktü. Hayrullah sol açıkta etkili driblingler yaptı, ofsayttan iptal edilmeseydi golünü de atacaktı.
Sağ kenarda İsmail’in istikrarlı savunması, Owusu’nun ise bildik enerjisi dikkat çekti. Owusu, hücumda hem fiziksel hem de zihinsel olarak rakip savunmayı sürekli yıprattı ve klas golüyle takımının en kritik anlarında sahne aldı.
Ancak bu maça damga vuran iki genç vardı: Görkem ve Miraç. Biri penaltıyı kurtararak, diğeri asisti yaparak maçın hikayesini yazdılar. Ankaragücü’nün kümede kalması durumunda, bu iki oyuncunun bugün yaptığı katkı çok özel bir şekilde hatırlanmalı. Mustafa Kaplan’ın böylesine stres yüklü bir karşılaşmada gençlere forma vermesi, sadece cesaret değil, aynı zamanda vizyon göstergesidir. Hocayı bu tercihler için kutlamak gerekir. Bu takım, ancak sahaya böyle yüreğini koyan oyuncular ile kümede kalacaktır.
Şimdi Ankaragücü’nün önünde iki final niteliğinde 90 dakika var. Eğer bu oyun disiplini, bu istek ve doğru analiz devam ederse, Ankaragücü’nün ligde kalması fazlasıyla mümkün. Keçiören deplasmanı, rakibin play-off hayallerinin mucizelere kaldığı bu dönemde, doğru oyun planı ve aynı enerjiyle aynı şekilde güzel bir galibiyete dönüşebilir. Ankaragücü’nün aynı şekilde savaşıp galibiyetleri alması, rakiplerinin zorlu fikstüründen yararlanıp mutlu sona ulaşması dileğiyle.





1 Yorum
Bu çocuklardan bir hafta boyunca bahsedilirse bir sonraki maçta oynayamazlar. Tarih böyle yazmıştır. Ayakları yere basmaz. Mümkünse önümüzdeki hafta oynatılmamalıdır. Ama maçtaki koşan kadro gayet iyiydi, yürekleriyle oynadılar. Keçiören maçında Ertaç oynamalı ama durumunu bilmiyoruz.