Futbolumuzun önemli aktörlerinden Rıdvan Dilmen’in açıklamaları, pek yeterli ve derin olmasa da futbol kamuoyunda bazı tartışmaları başlattı.
Dilmen’in bu açıklamaları yapması ve futbolda temiz eller operasyonu yapılmasını önermesi çok önemli ancak; bu açıklama ve öneriye eski bir kulüp başkanı olan Aziz Yıldırım dışında kimseden pek destek gelmedi.
Dilmen’in itham ettiği kişilerden sadece bir-ikisi savunmaya geçip karşı suçlama yaptı. Diğerleri sessizliği tercih ediyor.
Bu ciddi ithamlar karşısında ne savcılık ne de TFF henüz bir inceleme başlatmadı.
Aslında futbol camiasının aktörleri birbirini iyi tanır, neler döndüğünü, sistemin nasıl işlediğini tüm detaylarına kadar bilir.
Futboldaki rant paylaşımı asıl çürüme ve kokuşmanın temel nedenidir.
Futbolcu transferlerindeki incelikler, çıkar ilişkileri, al gülüm ver gülüm bağlantıları, bazı spor medyası mensuplarının özel misyonları çok iyi bilinir ancak resmiyette kimse bu konularda konuşmaz.
Mafyanın omerta (suskunluk) kuralı futbolumuzda da geçerlidir.
Suskunluğun nedeni birçok aktörün bir şekilde bu ilişkiler içinde olması ve konuşulması halinde dışlanıp sistem dışına itilme endişesidir.
Futbolumuzda mafya ilişkileri hep olagelmiştir. Bu kadar büyük parasal hareketlerin olduğu bir sektörü mafyanın kontrolsüz bırakması zaten düşünülemez.
Siyaset ve derin ilişkilerle bağlantılı futbol aktörlerinin yolları hep açık olur.
Bu arada, devletin televizyon kanalında yüksek ücretlerle futbol yorum ve eleştiri programı yapan kişinin, aynı zamanda TFF’de danışmanlık görevi de yürüttüğü ve oradan da önemli miktarda ilave ücret aldığı tartışılıyor.
TFF’nin icraatlarını, uygulamalarını, hakem yönetim ve kararlarını eleştirip, analiz ve yorumlama misyonuyla program yapan kişi aynı zamanda TFF’ye danışmanlık yapıp bir de oradan ilave ücret almakta.
Geçmişte TRT bir okuldu.
Daha nitelikli spor programlarını sadece ücret alan kadrolu spor programcıları başarıyla yapmaktaydı. Özel kanalların kurulmaya başlandığı 90’lı yılların başından itibaren bu başarılı kişiler özel kanallara geçtiler. Bu programları belki daha iyi kalitede yapabilecek kadrolu pek çok elemanın hala bulunduğuna eminiz.
Ne yazık ki, belirli kişilerin bazı işleri tekellerine alıp bir kaç yerden ücret almaları son yıllarda kanıksanmış durumda ve kamuoyunda gereken tepkiye neden olamıyor.
Futbolda ciddi bir kariyeri, ekstra ilave bir niteliği olmayan bir şahsa TFF başkanının ne danışacağını ve bu şahsın futboldaki kerametini çok merak ediyoruz.
Bu gelişme ve tartışmalar esnasında Gaziantepspor’un yabancı teknik direktörü ,bir menajerin kendisini arayarak önerdiği bir futbolcuyu takıma transfer ettirmesi halinde, kendisine bir miktar para teklif ettiğini söyledi.
Bu açıklama futbolumuzdaki menajer- yönetici-teknik direktör ilişkilerini de bir kez daha gündeme taşıdı.
Değerli spor gazetecisi Atilla Türker bu konuda yıllardır, cesaret ve kararlılıkla çok
somut tespitler yapıp yazılar yazıyor. Maalesef bu konuda gerekli inceleme ve soruşturmaları yapması gereken görevli ve yetkili kurumlar sessizliklerini koruyorlar.
Kulüplerin mali çöküşünde menajer rantının, şişirilmiş transfer ücretlerinin çok önemli etkisi var. Bu yüksek ödemeler, şişirilmiş transfer ücretleri, hayali ödeme ve borçlanmalar kulüplerin hesap ve muhasebe işlemlerinin detaylı ve etkin denetim teknikleriyle çok kolay tespit edilebilir. Bu hiçbir şekilde yapılmıyor. Bu konuda eski, yeni yöneticiler arasında adeta bir centilmenlik anlaşması var.
Kulüplerin genel kurullarında bilanço ve mali tablolar genel kurul üyelerince incelenmeden ibra edilip onaylanıyor. Bu durum TFF genel kurulları için de geçerli.
Bu durum mevcut tüm uygulamaların onaylanıp sistemin başarıyla devam etmesi sonucunu doğuruyor.
Sonuç olarak bu realite karşısında futbolumuzdaki kirlilikte aktif ya da pasif hemen hemen tüm aktörlerin, paydaşların katkısı ve sorumluluğu söz konusu.
Rıdvan Dilmen’i sevip sevmemek, görüşlerine, tercihlerine katılıp katılmamak bir yana futbolda temiz eller operasyonu önerisi desteklenmeli, kamuoyu baskısı yaratılmalıdır.
Bu operasyonu kimler ya da hangi kurum yapacak sorusuna maalesef yanıt vermekte zorlanıyoruz ancak bu konuların konuşulup tartışılmasının bile önemli olduğunu düşünüyoruz. Sistemdeki aktif aktörleri belki anlayabiliriz ancak eski aktörlerin suskunluğu öncelikle futbola ihanettir.
Futbolumuzun mali ve yönetimsel bu sorunlarının yanında geçen yılın şampiyonu Başakşehir spor kulübünün 2020-21 sezonunun ilk üç maçında yenilgi alması ligimizin kalitesini açıkca ortaya koydu.
Geçen yıl Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor’un, siyasi destekli Başakşehir spor kulübüne altın tepsi içinde sundukları şampiyonluğun adeta bir şaka olduğu izlenimini veriyor.
HALUK ÇETİN