Kavaklıdere…
Ankara’da bilmeyen yoktur sanırım bu semti.
TBMM, Büyükelçilikler, Tunalı Caddesi, Kuğulu Parkı, Seğmenler Parkı ile kentin marka değeri en yüksek semti.
Uzun yıllar iş ve siyaset dünyasının en ünlülerinin oturduğu şehrin en özel, en müstesna bölgesi oldu.
Semtin adını taşıyan şarap markası ile de tanınırlığı tüm yurda yayıldı.
Şimdilerde ise bambaşka bir hikâyenin kahramanı olma yolunda.
Kavaklıderespor…
Kuruluş tarihi 1945.
Birçok Süper Lig Kulübü’nden bile eski.
Aralarında ATO Başkanı Gürsel Baran, emekli ordu komutanı Galip Mendi, Gençlerbirliği yöneticisi Arif Ölmez’in de bulunduğu birçok tanınmış simanın futbol oynadığı, antrenörlük yaptığı bir kulüp.
Uzun süre kaderine terk edilen Kavaklıderespor’un makus tarihi Fatih Cürebal’ın kulüp başkanı olmasıyla değişti.
Futbolculuk kariyerini istemeyerek çok erken noktalayan işadamı Fatih Cürebal, içinde kalan ukdeyi yöneticilik yaparak gidermeye çalışıyor.
Orduspor ve Ünyespor’da başkanlık yaptıktan sonra sıfırdan bir hikâye yazmaya karar veriyor ve Kavaklıderespor’un başına geçiyor.
Göreve başladığında sadece U17 futbol takımından ibaret olan Kavaklıderespor’u sadece birkaç yılda 9 yaşından A takıma kadar tüm yaş gruplarında mücadele eden kulüp haline getiriyor.
Futbol ile yetinmiyor, voleybol, basketbol, hentbol, tenis, yüzme gibi branşlarda yüzlerce gencin sporla buluşmasını sağlıyor.
Sıra dışı bir kulüp başkanı.
Futbolda en çok tartışılan konu, başkanların teknik direktörlerin işine karışıp karışmamasıdır ya!
Geçenlerde Kavaklıderespor’un, Keçiören Bağlumspor ile oynadığı Bölgesel Amatör Lig’e yükselme maçına gittim.
Maç başlayacak, Fatih Cürebal başkana merhaba diyeyim diye protokol tribünde onu arıyorum.
Bir de ne göreyim çekmiş eşofmanları üzerine sahada teknik direktörlük yapıyor.
Maçı 3-1 kazandı ve BAL’a yükseltti takımını.
Hedefim Süper Lig diyor Fatih Cürebal.
Abartıyorsun diyenlere, Çayyolu’nda dün resmi açılışı yapılan onlarca milyon liralık kulüp binası ve sosyal tesislerini görmelerini tavsiye ederim.
Olimpik yüzme havuzu, fitness salonları, basketbol, voleybol, hentbol sahaları, tenis kortları, kafe ve restoranlarıyla inanılmaz güzellikte bir tesis.
İddia ediyorum, çoğu TFF 1. Lig kulübünde hatta Süper Lig Kulübü’nde böyle modern tesisler yoktur.
Tesis olarak 19 Mayıs Stadı’nın altında küçücük bir odadan ibaret mütevazı Kavaklıderespor’u, buralara getiren bir başkanın, bugün ilk satırlarını yazdığı hikâyeyi nasıl sonlandıracağını hayal etmek zor olmasa gerek.
Hikayeler başlangıç, gelişme ve sonuç bölümlerinden oluşur.
Başlangıç kısmını kaçırmış olsam da yine de kendimi şanslı hissediyorum.
Ne mutlu bana ki hikâyenin başarılarla dolu gelişme kısmına tanıklık ediyorum.
Siz de benim gibi başlangıcı kaçırdıysanız takipte kalın.
Sonuç bölümünün muhteşem olacağına inandığım hikâyeyi birlikte izleyelim.
METİNER ERDEM