Ankaragücü, deplasmanda Samsunspor’a 2-1 yenildi.
Emre Hoca, geçen hafta İstanbulspor beraberliği sonrası “Bu takımın hedefi net şekilde ligde kalmaktır” diye teşhisi koydu.
Bu teşhis konulunca genel beklenti hem takımın hem de Emre Hoca’nın kendine geleceği yönündeydi.
Buna karşın Samsunspor maçında gördük ki takım ne teşhisi ne de Emre Hoca’yı kale almış.
Aksine geçen haftadan daha vurdumduymaz olmuş, daha ruhsuz bir görüntüye bürünmüş.
Kalecisinden en uçtaki Macheda’ya kadar herkes 1. Lig topçusuna dönüşmüş.
Galibiyete inanç yok, daha birinci dakikada kaleci oyunu yavaşlatma derdinde.
Şans golüyle beraberlik yakalanmış, son 5 dakikaya kadar rakibin beceriksizliğiyle korunmuş.
Buraya kadar hepsi hedeftir, taktiktir, oyuncular gününde değildir anlayabilirim.
Benim anlayamadığım, anlamaktan öte kabullenemediğim, Samsunspor’un ikinci golünden sonra uzatmalarla 10 dakikalık süreçte Ankaragücü’nün orta sahayı sadece bir kez geçebilmesi.
Beraberlik için en ufak tepki verilmemesi.
Psikolojideki öğrenilmiş çaresizlik gibi…
Mağlubiyet bu kadar çabuk mu kabullenilir?
Hiç mi tepki konulmaz arkadaş?
Bu takım daha transferler yapılmadan lig 9’uncusuydu.
Kolay kolay kimse yenemiyordu.
Ne zaman transferler yapıldı, eski takım gitti yerine ruhsuz, kimliksiz bir takım geldi.
Hadi, hoca yeni transferleri kendi getirdi diye torpil yapıyor, bu yüzden takımda ikilik çıktı desen.
Yok, yeni transferler de oynamıyor ki.
Bu kadar transfer yapıp da bu kadar geriye giden bir takımı meslek hayatımda görmedim.
Takım bu durumda da teşhisi koyan Emre Hoca ne yapıyor?
Takıma cumartesi ikindiden Salı ikindiye kadar izin verdi.
İzni eleştirmiyorum, haftada iki gün maç periyodundan çıkmışsın hem mental hem de fiziksel olarak dinlenmek de bir ihtiyaçtır.
Futbolculara o imkân sağlandı.
Bu izin süresinde mahkemesine gitti, ardından yine İstanbul’da bir youtube kanalında programa çıktı.
Pazartesi çekilen program bekletildi, kritik Samsunspor maçından bir gün önce yayınlandı.
Ankaragücü camiasının sinir uçlarıyla oynandı.
Türkiye’de kirli bir futbol sezonu yaşanıyor.
Fenerbahçe ile Galatasaray, artık lağım pisliğine dönüşmüş, kokuşmuş bu düzende şampiyonluk yarışı yapıyor.
Bu kirli yarışın üç müdahili var, Fenerbahçe camiası, Galatasaray camiası bir de Emre Belözoğlu.
Takımı can derdinde, Emre Hoca’nın derdi ne inanın anlamakta zorluk çekiyorum.
Galatasaray ve Fenerbahçe’yi çıkın, bu ligde takım çalıştıran 18 teknik direktörden 10’u bu iki takımda futbol oynamış.
Emre Belözoğlu’ndan başka, bu kirli yarışa müdahil olan var mı?
Yok, hepsi işinde gücünde.
Yok ben Ankara’yı, Ankaragücü’nü çok sevdim, yok oğlum fanatik Ankaragüçlü…
Bırak artık Hocam bunları, kendini kandırma.
Senin aklın fikrin hala İstanbul’da.
Ya bir an önce toparlan ya da Kayseri’de aldığın kararın artık arkasında dur, istifa et ayrıl.
Artık yönetimi demeyeceğim, maalesef onlar da rahat bırakılmıyor, Faruk Koca’yı da rahatlat.
Faruk Koca, bu kulüp için bedel ödedi, ödemeye de devam ediyor.
Ama bu bedel ödeme, başarısız bir başkan olduğu gerçeğini örtmüyor.
Benim değil kendi ifadesi.
Bu takımın kasasına 1,5 sezonda 1,3 miyar TL para soktuğunu söylüyor.
Bu kadar para, bu kadar imkanla bu kadar kötü saha sonuçları ne Ankaragücü’nde ne de başka bir kulüpte bir başkana nasip olur.
Artık aldığı cezadan dolayı ömür boyu futboldan yasaklı.
Bu yasak sadece resmi işlerle ilgili.
Kimse Faruk Koca’nın Beştepe’ye gelmesini engelleyemez.
Nitekim Fenerbahçe maçından önce geldi, takımla konuştu.
Maçtan sonra da futbolcusu, teknik direktörü başkanla birlikte Faruk Koca’ya da teşekkür etti.
Demek ki Faruk Koca’nın Beştepe’ye gelmesi, futbolcularla konuşması bile takımı motive etmeye yetiyormuş.
İsmail Mert Fırat iyi bir insan ama maalesef gördük ki iyi insan olmak başkanlık için yetmiyor.
Ankaragücü gibi 114 yıllık camianın başkanının bu gibi durumlarda masaya yumruğu vurması, camiaya takımın sahipsiz olmadığını göstermesi gerekir.
Olmadı, olacak gibi de görünmüyor.
Tuna Yılmaz ile birlikte Faruk Koca’ya geçmiş olsun ziyaretine gittiğimizde, her zaman Ankaragücü’nün yanında olacağını, İsmail Mert Fırat’a da başkan olduğunu hissettireceğini söylemişti.
Faruk Koca, sportif başarısızlıklarına bir de bu başarısızlığı ekledi.
Dediğini yapamadı, İsmail Mert Fırat’a Ankaragücü Başkanı olduğunu hissettiremedi.
İsmail Başkan da hala Ankaragücü’nü şirket yönetim kurulu başkanı gibi yönetmeye çalışıyor.
Olmaz başkanım, burada muhatabın yüzbinler, milyonlar.
Herkes dudaklarınızdan dökülecek iki üç cümle ile umutlanmak, takımın ligde kalacağına inanmak istiyor.
Sevgili Faruk Koca, bu iş İsmail Mert Fırat ile olmayacaksa, sizin artık ofisinizden takımı yönetme şansınız kalmadı.
Geçmişte yaptıklarınız, başarılı olacağınız konusunda referans olmasa da bu takımın başka çaresi yok.
Eskisi gibi gideceksiniz mesainizi Beştepe’de yapacaksınız.
Belki hatalarınızdan aldığınız derslerle artık doğruları yaparsınız.
Bugün yaşananların sorumlusu sizsiniz, bunu düzeltecek de siz olmalısınız.
Bu takım bağıra bağıra küme düşüyor, kulaklarınızı tıkama lüksünüz yok.
METİNER ERDEM