Ankaragücü, deplasmanda Giresunspor ile 1-1 berabere kaldı.
Başkent ekibinin teknik direktörü Ömer Erdoğan, farklı Fenerbahçe yenilgisine karşın oynanan oyundan memnun kalmış olmalı ki geçen haftanın kadrosunu aynen sahaya sürdü.
İlk yarı ile ilgili tek kelime yazmak istemiyorum.
Zemin çok kötüydü, kabul etmek gerekir ama bu kadar kötü bir oyunun tek gerekçesi olamazdı.
Ankaragücü’nü 7 yıldır yakından takip ederim, hiçbir döneminde bu kadar utanılacak bir futbol oynadığını görmemiştim.
İlk 45 dakikada onu da gösterdi Ömer Erdoğan’ın takımı bize.
İlk yarı istatistikleri ile ilgili en az 20-30 mesaj geldi telefonuma ya da sosyal medya hesaplarıma.
Tek bir şut atamadı, tek bir gol pozisyonuna giremedi, tek bir atak dahi yapamadı koskoca 45 dakikada Ankaragücü.
Son yıllarda xG yani gol beklentisi diye bir terim girdi futbol literatürüne.
0,001 bile değildi, Ankaragücü’nün ilk yarıdaki gol beklentisi.
Sadece 0’dı.
İnanın, ligin en iyi futbolunu oynadığı iddia edilen Fenerbahçe, bir amatör takımla maç yapsın, o maçta bile amatör takımın gol beklentisi 0 olmaz.
Neyse ki geçen haftanın en kötüsü kaleci Gökhan Akkan bu kez yıldızlaştı da Ankaragücü tarihi farktan kurtuldu, ilk 45 dakikada.
İlk yarıdaki utanç futbolunun tek suçlusu Yasin Güreler olarak görülmüş olacak ki ikinci yarı stopere Atakan alındı, Nihad Mujakic ise sol beke çekildi.
Atakan Çankaya görevini başarıyla yerine getirdi, Nihad Mujakic de yerini yadırgamadı.
Bu değişiklikle Serginho tarafından otobana çevrilen, arkaya atılan her topun gol pozisyonuna dönüştüğü bu kanat, rakip ataklarına bir nebze kapatıldı.
Cılızda olsa ilk şutunu 48. dakikada atan Ankaragücü, rakibin Real Madrid, Manchester City olmadığını bu takıma karşı ofansif futbol da oynanabileceğini idrak etmiş oldu.
Bu dakikadan sonra bir takımın isterse bahanelere sığınmayıp Çotanak Stadı’nın bozuk zemininde de futbol oynayabileceğini gördük.
Karşılıklı ataklarla geçen bu yarıda, iki takım da ofansif anlamda son derece başarılı aksiyonlara imza attılar.
İki takımda maçı kazanabilirdi ama ikinci yarıdaki futbolun hakkı beraberlikti.
Hakemliğini her zaman tartışmalı bulduğum Suat Aslanboğa da kaleci Gökhan Akkan gibi kariyer maçını çıkardı diyebiliriz.
Gördüğünü çaldı, VAR’a iş bırakmadı.
Artık dillere pelesenk olduğu için tekrarlamaktan yorulduğumuz Ömer Erdoğan’ın tercih hataları bu maça da damgasını vurdu.
Jese’yi sol kanatta ilk 11 oynatma sevdası, Ömer Erdoğan’a pahalıya patlayacak gibi görünüyor.
Sezona sol kanatta fırtına gibi başlayan Beridze, sağda sıradan bir oyuncuya dönüştü.
İstanbulspor maçının yıldızı Emre Kılınç, 10 numarada son derece etkisiz kalıyor.
Taylan Antalyalı, Tolga Ciğerci ikilisi sadece defansif anlamda merkezi kapatmaya yarıyor, ofansif olarak bu ikili takıma katkı sunamıyor.
8 numarada Portekiz liginin asist kralı olmuş Pedrinho, zorla 10 numara oynatıldığından, takıma girmekte bile zorlanıyor.
Bu takımın tek tescilli 10 numarası Ghayas Zahid 21 kişilik kadroda yer bulamıyor.
Ve hepsi, hazır olmadığı halde Jese’nin sol kanatta ilk 11 oynatılma ısrarından kaynaklanıyor.
Ortada İstanbulspor maçı gibi olumlu bir örnek varken, Ömer Erdoğan bu tercihleri neden yapıyor?
Bu sorunun cevabı bende yok, varsa cevabı olan bir adım beri gelsin.
Ankaragücü maalesef üstüne koya koya ilerleyeceğine, her hafta hatalarla taraftarını daha da umutsuzlandırıyor.
Tehlike hattında bulunmasına karşın bu takımın küme düşeceği aklımın ucundan bile geçmezken, artık acaba demeye başladım.
Şimdi “Dünya Kupası arasına kadar en az kayıpla girmeliyiz” cümlesi herkesin ağzına sakız olmuş durumda.
Bu takım koşu, sprint mesafelerinde ligin en üst sıralarında yer alıyor.
Kondisyonda çok büyük sıkıntı yok yani.
Sıkıntı, Ömer Erdoğan’ın hatalarından ders almaması.
Takımda, adaletin olmaması.
Ömer Erdoğan, kendi transferlerini performansı ne olursa olsun her maç ilk 11’de direkt oynatıyor.
İster istemez, diğer oyuncularda “Ağzımla kuş tutsam Hoca beni 11’e almaz” psikolojik çöküntüsü yaşanıyor ve bu da futbollarına olumsuz yansıyor.
Yedekten oyuna girenlerin katkısı son derece sınırlı olmaya başladı.
Hoca, kendini düzeltmezse Dünya Kupası arası da boşa geçer.
Ondan sonra da yeni transferler istemeye başlar camia.
TFF’nin sitesine baktım lisansı çıkmış 38 futbolcu var Ankaragücü’nün kadrosunda.
Ankaragücü’nün kasasına maliyetleri bir yana bu kadar kalabalık bir kadroyla antrenman yapmak bile neredeyse imkânsız.
Buna rağmen, en az 5-6 yeni transfer söylentileri gündemde.
Başkan Faruk Koca’nın kanatları altındaki Emre Yıldız, şimdiden avuçlarını ovuyordur.
21 transferin üstüne yeni transferler yapılacak diye.
Başkana da ona da hayırlı işler dileyerek maçla ilgili kısmı kapatayım, biraz da tribünden bahsedelim.
Fenerbahçe maçında biletler 13 dakikada tükendi denildi.
Statta truva yapmış en az 3-4 bin Fenerbahçeli vardı.
Neredeyse 700 kilometrelik Giresun deplasmanı biletleri satışa çıktı, deplasman tribünündeki 1200 biletin 1100’ü 10 dakikada satıldı.
Ne hikmetse, 3 günde kalan 100 bileti alan olmadı.
Tribüne bakıyoruz, taş çatlasın 300-400 Ankaragüçlü var.
Bu biletleri kim aldı ya?
Sevgili yönetim, sahadaki futbolu düzeltemiyorsunuz, tribünleri dizayn etme peşinde misiniz yoksa?
Nedir bu bilet oyunları, biri çıkıp anlatsın.
METİNER ERDEM