Ankaragücü, bu sezonun en kötü oyununu oynadığı maçta Manisa FK’yı 2-1 yendi.
Geçen hafta bizzat Başkan Faruk Koca’nın “Kötü oynayarak iyi sonuç aldık” diye özeleştiride bulunduğu Bandırma maçında saha şartları, aşırı rüzgâr; gerçekten kötü oyunun haklı gerekçesiydi.
Ankaragücü kötü oynasa bile o maçta yine de pozisyon üstünlüğüne sahipti, rakibini sahasında beklemiş, buna rağmen doğru dürüst pozisyon vermemişti.
Mustafa Dalcı, o maçtaki performanstan memnun kalmış olacak ki Manisa maçında da topu rakibe bırakıp, hızlı kanat oyuncuları ile sonuca gitmeyi planladı.
İlk yarım saat, sanırım topla oynama oranları yüzde 80’e 20 Manisa lehineydi.
Ankaragücü, bırakın şut atmayı, rakip ceza alanı çevresine ulaşabildiği ilk pozisyonda (29. dakika) Ariyibi’nin mükemmel ötesi vuruşuyla öne geçti.
Golün ardından yine top Manisa’ya geçti, bolca pas yaptılar, şut çektiler ama sonuç alamadılar.
İlk yarının son dakikalarında Murat Uçar, kariyer gollerinden birini attı.
Murat, Ankaragücü yarı alanının ortasından aldığı topu öyle hızlı rakip ceza sahasına taşıdı ki kendisini durdurmaya çalışan Hakan Barış’ın kasti tekme teşebbüsü bile boşa gitti.
Eryaman’a sanki Messi gelmiş gibiydi.
Hızıyla rakiplerini ekarte edip rakip ceza alanına giren Murat, önce topu Eren’e aktarmak istedi; Eren’in doğru yerde olmaması nedeniyle kendi başlattığı akını kendi bitirmeye karar verdi ve 3 oyuncunun baskısına rağmen topu kalecinin solundan ağlarla buluşturdu.
Bu hafta TFF 1. Lig’de haftanın golünü seçecekler, Ariyibi ile Murat Uçar’ın golleri arasında epey zorlanacaktır.
İlk yarı Mustafa Dalcı’nın planları tuttu ve Ankaragücü kanat oyuncuları ile bulduğu gollerle soyunma odasına 2-0 önde girdi.
İlk yarının iyilerinden biri de hakem Kürşad Filiz’di.
Ankaragücü’nün ikinci golü öncesindeki faulde oyunu durdurmayarak, avantaj kurallarını mükemmel uyguladı ve Başkent ekibinin soyunma odasına 2 farklı önde girmesinde olumlu yönde pay sahibi oldu
Kürşad Filiz, soyunma odasından dönüp, ikinci yarının başlama düdüğünü çalmasıyla birlikte bir anda değişti.
Devre arasında ne oldu, neler yaşandı bilmiyorum ama
ikinci yarıda tüm taktir haklarını rakipten yana kullandı.
Belki de tek gri pozisyonu Sinan’a gösterdiği kırmızı karttı.
Sinan, Orgill ile girdiği mücadelede kafayı kenara vuracağına Orgill’in önüne düşürdü, zıplayıp yere inerken de Orgill’e temas etti.
Çok ağır karar olsa da yine de kırmızı kartın savunulacak bir yanı olabilir.
Ama Orgill’in bu maçın 90 dakikasını tamamlamasını kimse iyi niyetle, hakem hatasıyla izah edemez.
Dirsek kasıtlıydı ve yüzde bir milyon kırmızı karttı, ayrıca 4 de sarı kartlık pozisyonu vardı Orgill’in.
Hakem, Sinan’ın kırmızı kartından önce Yusuf’u forma değiştirmesi için kenara gönderdi, forma değişiminden sonra oyuna girmesine izin vermedi.
Oyuna girse Sinan’ın yanında o da olacaktı; Sinan son adam kuralından dolayı kırmızı kart değil, sadece sarı kart görecekti.
Çaldığı/çalmadığı düdüklerle Manisa FK’yı maça ortak etmeye çalışsa da Ankaragücü, yüreğini ortaya koyan futbolcuları sayesinde hem hakemi yendi hem de rakibini.
Maçın adamı kaleci Akın Alkan’dı.
Yediği golde hatası olsa da 5 mutlak gol pozisyonunu önledi.
Hele 89. dakikadaki kurtarışı inanılmazdı.
Akın’ın dışında Murat Uçar, Pinto, İshak, Ariyibi, Abdullah ve sonradan oyuna giren Ali Kaan galibiyette önemli rol sahibiydiler.
Hakemden sonra ikinci yarının en formsuzu Mustafa Dalcı’ydı diyebilirim.
İlk yarıda taktiğinin karşılığını alan Mustafa Hoca’nıın ikinci yarıdaki değişiklikleri oyuna oldukça kötü yansıdı.
Kanatlar durunca Eren iş yapamıyor, değiştirmesi doğruydu ama alternatif Nadir değildi.
Nadir, Eren’den de ağır, hantal bir görünümde.
Adam geçmek bir yana ayağında top tutamıyor.
Sıtkı Ferdi girse, en azından sağa sola koşup baskı yaparak rakip defansın ileri çıkmasını engellerdi.
Rakibe ileride baskı uygulayabilen Murat Uçar ve İshak’ın aynı anda oyundan alınması, Nadir’in yanına Geraldo ve Owusu gibi defansif özelliği olmayan oyuncuların alınması, skoru korumak için ceza alanına kadar çekilen Ankaragücü için intihar gibi bir şeydi.
Akın’ın uzaktan şutlarda zaafı olmasına karşın, rakibin şutlarına engel olabilecek hiçbir hamlede bulunulmaması da teknik heyetin eksileriydi.
Ankaragücü galibiyete sevinsin ama şapkasını önüne koyup iyice de düşünsün.
Bu maç, bazı zaafları ortaya çıkardı.
Orgill’in hızı, Sinan’ın ağırlığını gözler önüne serdi.
Kanatlar iyi çalışmazsa, Eren’in nasıl etkisizleştiğini gördük.
Ali Kaan dışında yedekten oyuna giren oyuncuların bir türlü oyuna katkı sağlayamadıklarına şahit olduk.
10 kişi kalınca takımın B planı olmadığını anladık.
Sonuçta Ankaragücü topla oynamada yüzde 33/67, şut atmada 3/15, isabetli şutta 2/6, kornerde 0/5, kaleci kurtarışlarında 5/0, pasta 315/622 gibi berbat istatistiklerle tamamladığı bir maçı kazandı.
İstatistikler berbat ama futbolculardaki azim, kazanma hırsı, mücadelesi 10 numara, 5 yıldız.
Kötü oyunla bir kazanırsın iki kazanırsın, üçüncüde de kazananı ben bugüne kadar görmedim.
İki hafta önceye kadar kaleci Akın’dan en uçtaki Eren’e kadar herkes mükemmel oynarken, bugün bu kadar kötü oynanmasına bir anlam veremiyorum.
Sadece formsuzluk değil gibi geliyor bana.
Bakalım, kokusu çıkar yakında.
Erzurumspor maçında 3500 taraftar cezalıydı.
Bu maçta tribünlerde 2500 taraftar vardı.
Senkronize olmakta zorluk çekseler de futbolcuların oyundan kopmamasında taraftarın payı büyüktü.
Bir sonraki iç saha maçı Ümraniyespor’la.
Yönetim şimdiden çalışarak o maçta 10 bin kişiyi tribüne çekmeli.
Yoksa bu futbolla namağluptuk nereye kadar sürer bilinmez.
Bizden söylemesi.
METİNER ERDEM