Ankaragücü, Süper Lig’in 25. Haftasında deplasmanda Konyaspor’a 1-0 yenildi.
Maçı Tuna Yılmaz ve Ahmet Sülak ile birlikte statta izledik.
Maç için Konya’ya erken gittiğimiz için hem Konyalılardan hem de meslektaşlarımızdan bu maça ne kadar önem verdiklerini öğrenme şansı bulduk.
Konyaspor, ölüm kalım maçı olarak gördükleri dünkü karşılaşmaya hem saha içinde hem de saha dışında çok ciddi hazırlanmış.
Çok güzel statları olmasına karşın taraftar çekemiyorlardı, bu maçta 20 bine yakın taraftar tribündeydi.
Öylesine kampanyalar yaptılar ki etli ekmek yiyene bedava bilet dağıtan lokantalar bile oldu.
Masa başı işler için bile iyi çalıştıkları maç sabahından belliydi.
Maç için yapılan eşgüdüm toplantısının üyeleri arasında bulunmayan Büyükşehir Belediyesi, nasıl olduysa toplantıya temsilci sokmayı başarmıştı.
Türkiye’nin Başkenti Ankara olsa da spor camiasında bulunan herkes bilir ki sporun Başkenti Konya’dır.
Aileye yakın olan Mehmet Baykan sayesinde başta Futbol Federasyonu olmak üzere hemen her federasyonda Konya etkilidir.
Bunları neden yazıyorum.
Futbol sadece sahada oynanmıyor, başarı istiyorsan saha dışında da masada da güçlü olmalısın.
Gelelim maça.
Yukarıda bahsettiğim konulardan dolayı dünkü maçı Ankaragücü’nün kazanması imkansızdı.
Zaten Ankaragücü de kazanacak bir futbol oynamadığı için, masa başı çalışmalarını dört dörtlük yapanların ekmeklerine yağ sürmüş oldu.
Maç sonu teknik direktör Emre Belözoğlu’na iki soru sordum, biri Tolga Ciğerci’nin performansı, diğeri de Eryaman Stadı ile ilgiliydi.
Hakem ile ilgili soru sormak istemedim, çünkü Hoca’nın sağı solu belli olmuyor.
Vereceği cevapla, Galatasaray maçında cezalı duruma düşebilirdi.
Ben sormasam da doğal olarak o soru soruldu.
Hoca da çok iyi biliyorum içine kan akıtarak, uğradığı haksızlığı bile yüzeysel olarak geçiştirdi.
Sorum aslında ilk yarının özetiydi.
Soru basitti, Emre Hoca da basit şekilde cevap verdi.
Soru:
“Tolga Ciğerci’nin sürekli oyunu yavaşlatması, geriye oynaması sizin tercihiniz mi?”
Cevap:
“Hayır kesinlikle benim tercihim değil. Zaten performansını yetersiz gördüğüm için ilk yarı sonunda oyundan aldım.”
İlk yarının özeti, sürekli oyunu yavaşlatan, önü açık olsa bile sözde topa sahip olma, boş alan yaratma sevdasına her pasını abartılı bir şekilde yana, geriye oynayan bir oyuncu tarafından ilk 45 dakika adeta katledildi.
Bir oyuncu oyuna bu kadar etki eder mi demeyin.
Tolga Ciğerci kendini saha içinin lideri, teknik direktörü ilan etmiş.
O izin vermeden oyun bile başlatamayan bir takım var sahada.
Ankaragücü maç boyu ofansif anlamda çok kötüydü.
Savunması ise iki ya da üç kez hata yaptı, onlardan birinde de golü yedi.
Olimpiu Morutan’ın basit oynaması gereken bir pozisyonda ekstra iş yapma hevesi yüzünden topu kaptırması, bir oyuncunun sahte koşusuna tüm defansın eşlik etmesi, kaliteli bir son vuruş Konyaspor’un golünü getirdi.
İkinci yarıda “el freninden” kurtulan Ankaragücü, rakip yarı alana yerleşti ama artık karşısında skoru alan, korumak için 11 kişi defans yapmaktan çekinmeyen bir Konyaspor vardı.
Mevcut kadrosuyla geçiş oyunu oynatmaktan başka çaresi olmayan Emre Belözoğlu ne yaptıysa, kilidi aşamadı.
İkinci yarıda Ankaragücü, çok mücadele etti, sahanın her yerinde pres uyguladı ama sonuç alamadı.
Buna rağmen, maçın uzatma dakikalarında beraberlik şansını yakaladı ama yazının başında anlatmaya çalıştığım, Konyaspor’un masa başı gücü devreye girdi.
Maçı, orta hakem yönetir.
VAR, sadece ve sadece tavsiyede bulunur.
Ofsayt pozisyonlarında son kararı VAR’ın vermesi son derece doğaldır.
Ama penaltı şüphesi varsa, bunun son kararını VAR veremez.
Penaltıyla uzaktan yakından ilgisi yoktur pozisyonun VAR, oyunu devam ettir diyebilir.
Ama burada 3,5 dakika oyun duruyor, pozisyon inceleniyor.
3,5 dakika süren “ağır şüphe” varsa, bu pozisyonda son kararı vermesi gereken orta hakemdir.
Orta hakemin de çağrılmasa bile “niye bu kadar uzun süre izliyorsunuz, varsa şüpheli bir durum ben de inceleyeyim” demesi gerekir.
Demiyorsa, işlenen suçun doğrudan sorumlusudur.
Maalesef, VAR üzerinden dizayn edilmekte olan bir lig yaşıyoruz.
Haksızlıklarla mücadelenin de olmazsa olmazı birlik ve beraberlik, tek yumruk olmaktır.
Ankaragücü’nün Faruk Koca olayından sonra yakaladığı bu birliktelik, skor yazarlığı yapanlar, sosyal medyadaki klavye şövalyeleri tarafından bozulmakta.
Maç bitmiş, Ankaragücü Basın Sözcüsü Hüseyin Aytekin, kameraların karşısına geçmiş teri soğumadan oyuncusunun hakkını arıyor.
Futbol Şube Sorumlusu Yusuf Tanık, son derece diplomatik dille TFF’yi uyarıyor, haksızlıklara dikkat çekiyor, bir yandan da taraftara umut aşılıyor.
Gece yarısı kulüp hesabından resmî açıklama yapılıyor, TFF’nin VAR kayıtlarını açıklaması isteniyor.
Ama klavye delikanlıları bu açıklamaların arkasında durup, güç gösterisi yapacaklarına neredeyse suçluları aklayacak şekilde yönetimi, teknik direktörü, futbolcuları eleştiriyorlar.
Neymiş efendim, bu saatte açıklama olur muymuş, yeni transferler niye 11 oynamamış, performansları yeterli değilmiş, ligin sonundaki takıma maç mı kaybedilirmiş.
Bir kere Konyaspor, eski Konyaspor değil, ara transferde 8 futbolcu ile kadrosunu takviye etti, bunların dördünü maçta oynattı.
Transfer yasağı derdi olmadığından, takviyelerini Ocak ayı içinde yaptı, yeni transferler takıma uyum sağladı.
Kupada şu an lig dokuzuncusu olan Sivasspor’u deplasmanda yenerek tur atladı.
Ayrıca uyum öyle bir maçta olmuyor.
Adam hayatında ilk kez ülkesi dışında bir memlekete geliyor, hiç tanımadığı oyuncularla takım oyunu oynuyor.
İlk maç gel, performans ortaya koy, kolay mı ya?
Türkiye’yi bilen, Süper Lig’de oynamış oyuncudan performans beklersin o başka.
Zaten Kazımcan Karataş da, Pedrinho ve Ali Kaan Güneren ile birlikte maçın en iyisiydi.
Konyaspor’da Şubat ayında gelen oyuncular 20 kişilik kadroya bile almamış, sen, daha iki gün önce gelen, zorunluluktan kadroya alınan oyuncuyu performans göstermedi diye linçe kalkışıyorsun.
Her zaman söylerim.
Ankaragücü’nün en büyük rakibi Ankaragüçlülerdir.
Azınlıkta olsalar da en çok klavye delikanlılarının sesi çıkar.
Onlar için herkes kolay lokmadır, üç beş atılacak takımlardır.
Bir maçı kazanınca klavye delikanlıları Avrupa şarkısı söyler, kaybedince de öldük, bittik, düştük uzun havaları çekerler.
Ankaragücü, zor bir fikstürle sezona başladı.
Tolunay Kafkas, Galatasaray maçından sonra görevi Emre Belözoğlu’na devrettiğinde bu takımın ilk 7 haftadaki puanı 6’ydı.
Bu takım, henüz Galatasaray maçını oynamadı, buna rağmen ikinci yarıda aynı maçlarda şimdiden 8 puan topladı.
Belki Galatasaray maçında ekstra puan da alabilecek.
Sonrasındaki fikstür, inanıyorum ki Ankaragücü’nün bu sezon ligi rahat bir yerde bitirmesine olanak sağlayacaktır.
Ben iyimserim, çünkü futbolun patronu haline gelen İsmail Mert Fırat-Yusuf Buğra Tanık ikilisine, teknik direktör Emre Belözoğlu’na güveniyorum.
Emre Hoca, “yeni transferlerle birlikte oyun sistemini değiştireceğim” demişti.
Transferler Türkiye’ye, takıma uyum sağlayınca, kafasındaki şablonu uygulayacaktır.
Çok da beklemeyiz.
Galatasaray maçı, kafasındaki oyun sistemi için uygun değil.
Ancak sonrasındaki Kayserispor maçı ve kupa maçlarında sahada çok farklı bir Ankaragücü izleriz.
Yeter ki camia, dünkü maçta kenetlenmiş tribünler gibi birbirine sımsıkı sarılsın, takımının arkasında dursun.
Dün maçta iki takım müthiş mücadele verirken, tribünde hem dostluk hem de güç gösterisi vardı.
Karşılıklı Eren-Mert bestesi söylendi, birbirlerini bastırmak için kıyasıya mücadele ettiler.
Mücadelenin galibi, 20 bin Konyalı’ya karşı yarışan 2 bin 500’e yakın Ankaragüçlü’ydü.
Bu birlikteliği her alanda görmek en büyük dileğim.
Bugün Ankaragücü ve Türk futbolu için zor bir gün olacak.
TFF yetkilileri, Eryaman Stadı’nda inceleme yapacaklar.
Evet kabul edelim şu an Eryaman Stadı’nın zemini iyi değil.
Sadece Eryaman Stadı’nın değil, Türkiye’deki birçok stadın zemini iyi değil.
Bunlardan biri de Rize Stadı.
Bu hafta Ankaragücü, Galatasaray’ı; Rizespor da Fenerbahçe’yi ağırlayacak.
Hem Galatasaray’ın hem de Fenerbahçe’nin gönlünü hoş tutmak için iki stadı da birden kapatabilirler.
Ankaragücü camiası birlik olmaz, hoca, transfer, Tolga Ciğerci konularına takılı kalırlarsa işte asıl tehlike o zaman yaşanır.
Çünkü kış mevsimi, Rize Stadı 15 günde düzelir de Eryaman Stadı’nın zemininde iyileştirme bir iki ay sürer.
Ankaragücü, lig ve kupada şehir şehir gezmek zorunda kalır.
Aman dikkat.
Unutmayalım…
Başka Ankaragücü yok…
Konya deplasmanında yaşananlar ve bugünkü kritik stat incelemesi, kupa kurası ayrıntılarını akşamki GÖLGE TV yayınında konuşuruz.
METİNER ERDEM